13.3 C
İstanbul
20 Mayıs Salı, 2025
spot_img

Fikret Başkaya yargılanamaz…

52 yaşındayım. Benim kuşağımın devrimcileri 12 Eylül faşist rejiminin karanlık dehlizlerinden çıkıp bugüne gelebildi. Ne bilgiye ulaşmak, ne de devrimci ilişkilerin daralmış ilişki ağı içine girebilmek kolay değildi. Faşist cunta emekçi halklara savaş açmış, en acımasız yüzüyle saldırılarını sürdürüyordu. O kadar ki 16 yaşında olduğuna bakmaksızın devrimci kimliğe sahip olan insanlarımızı darağaçlarına göndermekte bir beis görmüyordu.

Örgütler dağılmıştı. Emekçi halklar ise korkuya esir edilmişti. Kendi çabasıyla yol almaya çalışanlar en küçük bir ışık hüzmesine koşar adım saldırır olmuştu.

Dünya tarihi kitapların yakıldığı ya da toprağa gömüldüğü dönemlerden birini yaşıyordu. Eğitim müfredatı Türk islam sentezi üzerine kurgulanmıştı. Yeni yetişen nesil bu uyduruk tarih anlayışı üzerinden biçimlenir olmuştu.

Resmî ideoloji hepimizin bilincine tartışılamaz, değişmez bir gerçeklik olarak kazınmıştı. Resmî ideolojinin tutsaklığından kurtulmak imkansızdı. Baktığımız her olayda, yaptığımız her değerlendirmede resmi ideolojiye bağlı kalmak bir zorunluluk halini almıştı.

İşte böylesi kafa karışıklığının hüküm sürdüğü bir zeminde tanıdım Fikret Başkaya’yı. 1991 yılı içinde “Paradigmanın iflasını” okudum. Doğru bildiğim herşey bir anda yerle yeksan oldu. Her ne kadar Leninizmin sınıf perspektifinden tarihi süreci değerlendirdiğimi düşünüyordumsa da böyle olmadığını anlamakta gecikmedim.  Resmî ideolojinin bilincime kazıdığı tüm hurafeler dağılıverdi.

Benim yaşadıklarım yaşıtlarımın çoğunluğu için benzer biçimde yaşandı.

Fikret hocanın dediği gibi  “Düşünceyi Engellemek Mümkün Değildir. Eğer düşünce gerçek düşünceyse onu alt-etmek, etkisizleştirmek, engellemek mümkün değildir. Zira, düşünce ifade edilip muhatabına ulaştığında, insanlar tarafından duyulup-içselleştirildiğinde artık gerçekleşmiştir”….

T.C’nin onlarca yıl boyunca, baskı ve dezenfarmosyonla kararttığı bilinçler hocanın bir dokunuşuyla tuzla buz olmuştu..

Elbette bunun bedeli ağır olacaktı. Fikret hoca burjuva sistemin yanlı mahkemelerinde sayısız kez gerçeği savunmak zorunda kaldı. Bunu bir adım dahi geri atmadan yaptı.

Fikret hoca Anadolu coğrafyasında aydınlanmanın önemli isimlerinden oldu. Ürettiği yazılarla yol açtı. Çoğu aydınlar kapitalizmin krizinden dem vururken o kapitalizmin çöktüğünü tüm verileriyle gözler önüne serdi. Ona göre ‘kriz’ yeniden toparlanmayı içinde barındırmaktadır. Oysa kapitalizmin yaşadığı gerçek bir çöküşü ifade etmektedir.

Fikret hoca sınıflar mücadelesinin keskin yaşandığı coğrafyamızda çok sayıda devrimcinin yetişmesine önayak olmuştur. Özgür Üniversite örgütlenmesi buna en güzel örnektir. Burada verdiği derslerle Marksizmin devrimci özünü genç kuşaklara aktarmıştır.

Hoca yazdığı sayısız makaleyi hiç tereddüt göstermeden devrimci gazete ve dergilerde yayınlamakta kıskançlık göstermedi. Bizim safta olduğu sürece tüm devrimci kurumlarla dayanışma içinde oldu.

Fikret Başkaya Kasım 2016’da yazdığı “Asıl terör devlet terörüdür” yazısından dolayı  yeniden yargılanıyor…

Fikret hocanın bu konuşmayı yaptığı tarihe geri döndüğümüzde ne kadar haklı olduğunu görebiliyoruz. İŞİD çetesi canlı bombalarla ülkeyi kan gölüne çevirmişti. Dolmabahçe mutabakatı yırtılıp atılmış ve çatışmasızlık süreci sona ermişti. Estirilen terör neticesinde özellikle büyük kentlerde insanlar sokağa çıkamaz olmuştu. Milletvekilleri, belediye başkanları, eşbaşkanlar tutuklanıp, cezevlerine konulmuştu. Ve bu terör eylemlerinin teki bile yargı sürecinden geçmedi. Gerçekleştirilen kanlı eylemler meclis aracılığıyla soruşturulsun önerisi ise iktidar vekilleri tarafından reddedilmişti.

İşte böylesi kanlı bir dönemde Fikret hoca gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. Gerçek suçluyu işaret etti.

Bedeli ne olursa olsun herkesin sustuğu bir dönemde baskıya boyun eğmemek devrimci aydın sorumluluğudur. Hoca bu sorumluluğu yaşamının her döneminde yerine getirdi.

Fikret hoca gerçekleri söylediği için yargılanıyor. 21 Mart 2019’da Ankara adliyesinde duruşması var. O her daim sınıfının safında yer aldı. Devrimci dayanışmayı sürekli önde tuttu. Şimdi dayanışma gösterme sırası bizde. 21 Mart’ta hocanın yanında olmak görev olarak önümüzde durmaktadır.

Fikret hocanın sözü hepimizindir. Onun şahsında yargılanan işçi sınıfı ve ezilen halkların mücadelesidir…

 

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN ŞUBAT SAYISI ÇIKTIspot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 222. SAYISI ÇIKTI!spot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,950AboneAbone Ol