TEM polislerinin gözaltına alıp serbest bıraktığı, ardından okul tuvaletine asılı bulunan Ege Üniversiteli Ali Serkan Eroğlu’nun ölümü çeyrek asırda aydınlatılmadığı gibi 2017’de zaman aşımına uğradı.
1990’lı yılların karanlık Türkiyesi yüzlerce ‘faili meçhul’ cinayete tanık oldu. Failleri bilinse de yakalanmayan, yakalansa da cezalandırılmayan bu cinayetlere kurban gidenlerden biri, 19 yaşında bir üniversite öğrencisi olan Ali Serkan Eroğlu’ydu.
23 Mayıs 1978’de İzmir’in Tire ilçesinde dünyaya gelen Eroğlu, ilk ve orta öğrenimini tamamlamasının ardından Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünü kazandı. Üniversiteye girdiği yıllarda tiyatro ve müzik gibi sanat dallarıyla ilgilenen Eroğlu, okulda Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu’nda yer alıyordu. Yazdığı öykü ve şiirleriyle de bilinen Ali Serken Eroğlu, aynı zamanda Kaldıraç Dergisi okuruydu.
Gözaltında muhbirlik teklif edildi
Sol, sosyalist mücadelenin ve öğrenci eylemlerinin ivme kazandığı 1997 yılında Eroğlu, gazetecilik bölümü ikinci sınıf öğrencisiydi. Daha sonra ortaya çıkan bilgilere göre 27 Kasım 1997’de Karşıyaka Vapur İskelesi’nin önünde bir sivil ekip tarafından “yaka paça” gözaltına alınan Eroğlu, İzmir Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne götürüldü. Şubede 8 saat boyunca işkence yapılarak sorgulandı, muhbirlik teklif edildi. Okuldan ve arkadaşlarından “bilgi” getirmesi istenen Eroğlu, tüm baskı ve tehditlere rağmen teklifi reddetti.
“Başıma bir şey gelirse sorumlusu TEM polisleridir”
İşkenceli sorgunun ardından serbest bırakılan Eroğlu, bir hafta sonra 4 Aralık 1997 günü polisler hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Eroğlu’nun savcılığa verdiği dilekçede dikkat çeken detaylardan biri de okulda birçok öğrencinin aynı muameleye maruz kaldığını belirtmesiydi. Eroğlu’nun suç duyurusunda şu ifadeler yer aldı:
“Ben Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gezetecilik Bölümü 2’inci sınıf öğrencisiyim. Olay günü saat 16.00 sularında Karşıyaka’da bulunduğum sırada oradan geçmekte olan sivil bir arabadan inen sivil giyimli şahıslar tarafından zorla arabaya bindirilip Terörle Mücadele Şubesi’ne getirildim. Beni 8 saat gözaltında tuttular. Bu süre içinde kaba dayak atıp beni tehdit ettiler. Öğrenci eylemlerine katılmamamı, katılırsam beni yine gözaltına alacaklarını belirtip 8 saat sonra beni savcılığa sevk etmeden serbest bıraktılar. Ege Üniversitesi’nde benim durumumda olan çok sayıda öğrenci vardır. Sivil polisler hiçbir hak ve hukuka riayet etmeksizin bize yasa dışı baskı yapmaktadırlar. Eğer başıma bir şey gelirse bunun sorumlusu Terörle mücadele Şubesi’ne bağlı polislerdir.”
Okulun tuvaletinde asılı halde bulundu
Aradan geçen 20 günün ardından 23 Aralık 1997 günü sabah saatlerinde babasıyla birlikte evden çıkan 19 yaşındaki Ali Serkan Eroğlu’ndan bir daha haber alınamadı. 24 Aralık günü cesedi İletişim Fakültesi tuvaletinde asılı halde bulundu. İlk tespitler, Eroğlu’nun 24 saat önce öldüğüne işaret ediyordu. Cesedi 24 saat boyunca okulda kimsenin fark etmemesi dikkat çekiciydi. Bornova Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan “Olay Yeri Keşif ve Ölü Muayene Tutanağı”nda asılı halde bulunan Eroğlu’nun bir ayağının klozet kapağı üzerine basılı halde olduğunun belirtilmesi de “intihar süsü” verildiğine dair soru işaretlerini güçlendirdi. Tutanakta şu ifadelere yer verildi: “1’inci kattaki öğrencilere ait tuvalette 14 numaranın bulunduğu tuvaletin giriş kapısından sonra kapı arkasında maktule ait olduğu belirtilen bezden yapılma bir sırt çantası ile haki renkte bir montunun bulunduğu tuvalet girişine göre sağ tarafta lavabolardan sonra 3 tane tuvaletin bulunduğu, maktulün ikinci tuvalette tuvalet üzerinden geçen su borusuna bağlanan muhtemelen sırt çantasından ayrılan kolluk kısmı ile su borusuna bağlı vaziyette ve maktulün yüzü tuvalet girişine doğru dönük, sol ayağı tuvalet kapağı üzerinde sağ ayağı klozet kapağı yanında sarkık vaziyette sol ayağı klozet kapağına basılmış vaziyette bulunduğu klozet yüksekliğinin klozet kapağına basılmış vaziyette bulunduğu…”
Asılmadan önce bayıltıldığı ortaya çıktı
Ali Serkan Eroğlu’na yapılan ilk otopside “Kesici ve delici alet yarası yoktur. Ası sonucu asfiksiden (oksijen yetersizliği nedeniyle boğulma) öldüğü anlaşılmıştır” denildi. Ancak Eroğlu’nun ablası Dr. Aylin Eroğlu’nun ısrarı üzerine alınan kan örnekleri, İstanbul Adli Tıp Kurumu’na da gönderildi. Kan örneğini inceleyen İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun 20 Mart 1998 tarihli raporunda, Eroğlu’nun kanında 8mg/ dl oranında, yani bir insanı bayıltacak miktar olan 7 mg/dl’nin üzerinde kloroform ve etanol tespit edildi. Rapora göre asılma olayı, bayıltılmasından sonra gerçekleşmişti.
Fail meçhul, dosyayı kapatan meşhur…
Eroğlu’nun öldürülmesi olayına ilişkin açılan dosya, 2017 yılında zaman aşımına uğradı. Sonrasında yapılan girişimler de herhangi bir sonuç getirmedi. Cinayete dair kimse yargılanmadı, cezalandırılmadı. Eroğlu’nun ölmeden önce yaptığı suç duyurusunda belirtilen dönemin TEM polisleri hakkında herhangi bir işlem yapılmadı. Ölü bulunduğu tuvalette de Savcı İskender Kutlu tarafından herhangi bir parmak izi incelemesi yaptırılmazken, dönemin İzmir Emniyet Müdürü Ahmet Demir de daha soruşturma sonuçlanmadan ve deliller tam anlamıyla toplanmadan “intihar” diyerek dosyayı kapattı. Üstelik Emniyet Müdürü Demir, daha sonra bir başka cinayet dosyasında sanık oldu.
Musevi iş insanı Nesim Malki’nin öldürüldüğü tarihte Bursa Emniyet Müdürü olan Ahmet Demir, cinayeti örtbas etmek iddiasıyla sorgulandı. Aynı zamanda Erol Evcil’in İzmir’den yurt dışına kaçmasına da yardımcı olmakla suçlanan Demir, daha sonra açığa alındı. Ahmet Demir hakkında 2001 yılında karar veren mahkeme, Nesim Malki cinayetinin azmettiricisi olmak suçundan yargılanan Erol Evcil’den rüşvet aldığı gerekçesiyle, 7 yıl 3 ay 15 gün ağır hapis ve para cezasına hükmetti.
“Çiçeğin gözü yıldızlardaydı”
Bugün, Eroğlu’nun öldürülmesinin üzerinden 25 yıl geçti. Eroğlu’dan geriye yazdığı şiirler, öyküler ve çizdiği resimler kaldı. Arkadaşlarının Eroğlu hakkında anlatımlarının yer aldığı “İnsan Kirlenmesine Yanıt; Ali Serkan Eroğlu” kitabında ise şu sözler hafızalardaki yerini koruyor;
“Çiçeğin gözü yıldızlardaydı…
Ortalama değerlerin hakim olduğu bu dünyada ortalamanın üstünde değerleri arayan, oluşturmaya çalışan, üreten insanların engellenmesi yok edilmeye çalışılması da ortalamanın hakimiyetinin devamı için gerekli kılındı.
Ve Serkan’ın hayatı, hikayesi korkakça koparıldı…”