Röportaj // Kavel Alpaslan // Gazete Duvar
ELN Merkez Komutanlığı üyesi Pablo Beltran, “Silahlı Kuvvetler, Petro yönetiminin başlatma niyetinde olduğu muhtemel reformlara ya da demokratikleşme hamlelerine karşı büyük bir tehdittir” dedi.
Kolombiya tarihsel bir seçimi geride bıraktı. Eski bir M-19 gerillası Gustavo Petro ülkenin ilk ‘sol kanat’ cumhurbaşkanı seçildi. Petro’nun seçim kampanyası sırasında toprak reformu ve neoliberal politikalarda geri adım gibi Kolombiya için büyük öneme sahip konular vardı. Ses getiren bir diğer konu ise Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) ile imzalanan barış anlaşmasını fiilen uygulama ve Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) ile yarım kalan görüşmelere yeniden başlanması oldu.
Seçim sonuçlarıyla birlikte ELN, Petro’nun çağrısına olumlu yönde yanıt verdi. Ancak sözlerini gerçekleştirmesi için Petro’nun önünde başta ordu olmak üzere ciddi engeller var. Ülkede yapısal bir değişim gerçekleşmeden gerek 1980’lerde gerekse 2010’larda yaşanan başarısız barış süreçlerinin nasıl tekrarlanmayacağı ise bir başka soru işareti. Tüm bunları ve daha fazlasını ELN Merkez Komutanlığı üyesi Pablo Beltran ile konuştuk. Beltran, Kolombiya yönetimi ile yapılan ancak başarısızlıkla sonuçlanan barış görüşmelerinde ELN adına baş müzakereciydi.
Kolombiya’nın ilk tarihsel seçimi değil
Kolombiya’daki seçimlerin ardından pek çok kişi ülkede ‘tarihsel’ bir olay yaşandığını dile getirdi. Seçilmiş Cumhurbaşkanı Gustavo Petro, adaylık süreci boyunca toprak reformu, neoliberal politikalarda geri adım ve gerçek bir barış süreci gibi pek çok önemli soruna dikkat çekti. ELN de seçim sonuçlarını ‘tarihsel’ olarak değerlendiriyor mu?
Oligarşinin bütünüyle kendisine karşı birleştiği ve hilelerin yapıldığı bir seçimde bir oligarşi muhalifinin bolca oy alarak Kolombiya Cumhurbaşkanlığı’na gelmesi tarihsel bir olaydır. Benzer bir olay, bundan 75 yıl önce Soğuk Savaş’ın başlangıcında yaşanmıştı: Liberal sosyalist bir lider, halkı oligarşiye karşı harekete geçirdi ancak 1948’de cumhurbaşkanlığına gelmesini engellemek için CIA tarafından düzenlenen suikasta kurban gitti.
Açlık ve yağma getiren neoliberal kapitalizm ülkede nüfusun yüzde 60’ını yoksulluk ve sefalet arasında; orta sınıfın üçte birlik kesimini ise muhtaç bırakırken buna karşı üç yıldır büyük bir kararlılıkla mücadele eden Kolombiya halkının değişim çağrısını Petro toplayabildi. Unutmamalı ki Kuzey Amerika [ABD] yanlısı rejim, protestoları ‘savaş’ olarak değerlendiriyordu; 2016 yılında barış anlaşması imzalayan FARC’ın 320 silah bırakmış eski savaşçısı suikasta uğradı. Ayrıca anlaşmanın imzalandığı tarihten bu yana bin 313 toplumsal ve çevreci lider öldürüldü.
‘Ordunun darbesi muhtemeldir’
Kolombiya Ordusu başındaki isim seçim kampanyası sırasında müdahale ederek Petro hakkında sosyal medyada rahatsızlığını dile getirdi. Daha sonra Petro’nun seçilmesi halinde ‘ordunun rahatsız olacağı’ yönünde ciddi haberler yayınlandı. Gelecekte bir darbe tehlikesinin olası olduğunu düşünüyor musunuz?
Silahlı Kuvvetler, Petro yönetiminin başlatma niyetinde olduğu muhtemel reformlara ya da demokratikleşme hamlelerine karşı büyük bir tehdittir. Çünkü ordu, 1947’den beri doğrudan ve yoğun bir şekilde Pentagon tarafından eğitilip yönlendirilmiştir. Bu tarih, rejim karşıtlarının ‘iç düşman’ olarak değerlendirilip mümkün olan her şekilde ‘yok edilmesi’ gerekliliğini önüne koyan ABD’nin Ulusal Güvenlik Doktrini ile uyuşmaktadır.
1972’den beri ABD, Kolombiya halkının korkunç bir şekilde zarar gördüğü ‘uyuşturucuya karşı başarısız savaşını’ geliştiriyor. Tabii savaşın verdiği zararın önemli bir yan etkisi de oldu: Silahlı Kuvvetlerin parçalanması. Bu parçalanma, muhalefeti ezmeyi amaçlayan kirli savaşta infazcı uyuşturucu kartelleri ile yarım yüzyıllık ittifak ve gizli anlaşma süreci ile gerçekleşti ve ardında bir siyasi soykırım süreci bıraktı, bu süreç hâlâ sona ermiş değil.
Böylesi bir Silahlı Kuvvetlerden herhangi bir darbe, komplo ya da saldırı kesinlikle beklenmelidir. Çünkü yapmayı bildikleri şey bu. Petro, daha farklı bir ‘Güvenlik Doktrini’ ve ‘insan hakları modeli’ geliştirmeye çalışırken, NATO’nun savaş planlarını Latin Amerika ve Karayipler’e taşıma amacıyla Kolombiya topraklarını askeri üslerle dolduran ABD tarafından yönetilen güçlü bir düşmana sahip olacak.
‘Barışın toplumsal adaletin geçtiği konusunda hemfikiriz’
Az önce kabaca üzerinden geçtik ancak Petro’nun vaatlerinden biri de ‘gerçek’ bir barış süreci. Seçim sonuçlarından sonra ELN de yeni bir barış süreci hakkında olumlu görüşlerini bildirdi. ELN’nin Quito’da müzakere masasına oturduğu 2017’den bu yana neler değişti? ELN, Petro’dan ne bekliyor, hangi şartları önüne koyuyor?
Ulusal Yönetim Kurulumuz, Petro’nun cumhurbaşkanlığı makamına gelişini selamladı. Barışın toplumsal adaletten geçtiği konusunda yeni yönetimle hemfikiriz: Toplumsal, siyasi ve silahlı çatışmanın yarattığı çeşitli konuları çözmek için, ülkenin içinde bulunduğu sorunların karşısına Kolombiya toplumunun diyaloğunu ve bağlayıcı katılımını taahhüt ederek yaklaşma noktasında aynı düşünüyoruz. Dolayısıyla Ulusal Yönetim Kurulumuz iletişim masasının kurabilmesi konusunda özen göstermektedir.
Halk düşmanı dışlayıcı rejimin değişimi, siyasetin şiddetten arındırılması ve hükümeti büyük çoğunluğun hizmetine sunmayı gerektirir. İşte Kolombiyalıların ve onların içerisinde bulunan bizlerin barıştan beklentileri bunlardır.
Gerçek bir barış süreci yaşanmasının önündeki engeller sizce neler? Neden daha önce pek çok kez başarısızlığa uğradığını gördük?
Egemen sınıfların ne uzlaşma arzusu ve ne de ülkeyi içerisine soktukları felaketin sorumluluğunu üstlenme kapasiteleri var. Geçmişin hesabını vermekten acizler, kısa vadede geliştirilebilecek anlaşmaları da yerine getiremiyorlar. Bu nedenle barışın sağlanmasını engelleyen şey, yönetici elitin sahip olmadığı bu barış iradesi ve iyi niyettir.
‘ABD, işlevini yitiren kartellerden bir şekilde kurtuluyor’
Petro, ülkede ciddi bir etki alanına sahip Clan del Golfo Karteli gibi gruplara silah bıraktıracağı konusunda söz verdi. Sizce bu tutulabilir bir söz mü? Petro’nun böylesi bir hamlesini destekler misiniz?
ABD, bölgede uyuşturucu mafyalarını kullanıyor ve işlevlerini yerine getirip artık kendisine hizmet etmeyi bıraktığı zaman bir şekilde onlardan kurtuluyor. Pablo Escobar’ın 1993’teki Medellin Kokain Karteli’nde, 1995’teki Cali Karteli’nde, 2005’te af çıkarılan ve daha sonra 2008’de [ABD’ye] iade edilen narko paramiliterlerde durum buydu. Eski Cumhurbaşkanı J. M. Santos’un döneminde (2010-2018), Clan del Golfo Karteli ile bir anlaşmaya varıldı. Yarım asır önce yapılan ve aynı nedenle cisimleşmeyen anlaşmaya benzerlikleri dikkat çekici: “1- Tüm karteller Kolombiya yargı sisteminin adaletine boyun eğecek. 2- Ancak, ABD’ye iade kabul edilmeyecek.”
Oligarşi, Kuzey Amerika imparatorluğuna kendi rızasıyla itaat etmeyi sürdürdü. ABD, ‘Suçluların İadesi Anlaşması’na uyulması gerektiğini dayattığı zaman, o zamanki Bogota Hükümeti bunu kabul etti. Kartellerin ABD’de değil; Kolombiya’da adalete teslim olmayı kabul etmiş olması nedeniyle yapılan anlaşma da mahvoldu.
‘Köylülerin yasadışı ekimden başka seçeneği yoktu’
Kapitalist küresel krizin iyice derinden hissedildiği bir zaman diliminden geçiyoruz. Kolombiya da bu krizden ciddi anlamda etkilendi ve Kolombiya halkı sizin de bahsettiğiniz üzere neoliberal reformlara karşı aylarca sokakları zapt etti. Bugün kendini daha açık bir şekilde gösteren ‘gıda krizi’ de dahil olmak üzere söz konusu küresel krize karşı ELN’nin pozisyonu nedir?
Otuz yıl önce neoliberal kapitalist küreselleşme Ekonomik Açılma ve Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA) gibi isimlerle yoğunlaştırıldı ve o zamanlar tüm üretimini ülke için yapan köylülerin tarım sektörü çökertildi; bugün Kolombiya tükettiği gıdanın yaklaşık yüzde 40’ını ithal ediyor. Bu nedenle köylülerin bir kısmı için ekinlerini yasadışı kullanım için yetiştirmekten başka bir seçenek yoktu. Geri kalanı ise adına ‘kayıt dışı iş’ de denilen atık toplayıcı olarak hayatta kalmaya çalıştıkları şehirlere zorla sürüldü.
Bu can acıtan küreselleşmeye karşı çözüm, ulusal üretimi güçlendirmektedir. Böylece Ukrayna topraklarında Rusya Federasyonu’na karşı yürütülen NATO Savaşı’nın yarattığı gibi dünyadaki gıda, gübre ve yakıt krizlerinden etkilenmezsiniz ve ithalata bağımlı olmazsınız.