İktidarın hedef göstermesi sonrası güvenlik soruşturmalarıyla işten atılan İBB işçileri, direnişlerinin 14. gününde işçilerle direnişlerini ve işten atılma süreçleri hakkında konuştuk.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “İBB’de 557 terörist var” ifadeleriyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan muhalif işçileri hedef göstermesi sonucu açılan güvenlik soruşturmalarıyla 50’ye yakın kişi Kod 42, 25 ve 2 maddeleriyle işten çıkarılmıştı. İBB yönetiminin işine son verdiği işçiler, Saraçhane’de bulunan belediye binası önünde başlattığı direniş 14. gününde işçilerle konuştuk.
İşçiler muhataplarının İBB olduğunu söyleyerek İBB’nin kendi kurduğu komisyonla işten atıldıklarını söyledi. Talepler, bütün işten atılanların haklarıyla birlikte işe alınması, güvenlik soruşturmalarının ve işten atmaların durdurulması ve Ekrem İmamoğlu’nun tüm kamuoyundan ve işçilerden özür dilemesi. Ekrem İmamoğlu geçtiğimiz günlerde Gezi için Adalet Nöbeti’ne katılmış ancak işten atılan İBB işçilerini görmezden gelmişti.
Oruç: “Ek mesai ücretlerinin verilmemesine itiraz ettiğim için işten çıkarıldım”
İBB’ye bağlı İstanbul Planlama Ajansı’nda çalışan şehir plancısı ve uluslararası ilişkiler uzmanı Ramazan Oruç, işe başladığının ertesi ayında kendilerine ek mesai ücretlerinin ödenmeyeceğini ve buna itiraz ettiğini söyledi. Sözlerine şu şekilde devam etti:
“Çok fazla ek mesai yapıyorduk ve çalışma koşulları çok ağırdı. Bunları birkaç defa yöneticilerime iletmeme rağmen herhangi bir düzeltme yapmadılar. Ayrıca mesele münferit bir mesele de değildi. Çalışan bütün arkadaşlarımız aynı sorunlarla boğuşuyorlardı. Bu süreç ilerlerken, emek sömürüsünün sistematik bir şekilde ele alındığına kanaat getirdim ve bundan sonra bana ücretleri ödenmeyecekse ek mesai yapmayacağımı söyledim. Bunu açıkça söyledikten 1 ay sonra beni işten çıkardılar. Çıkarma gerekçesi olarak SGK’ya ‘işveren tarafından haklı sebep bildirilmeden çıkarma’ diye bildirmişler, yani kod 4 ile çıkarıldım.”
“Süleyman Soylu’nun ‘İBB’de 557 terörist var’ demesinin üzerinden işten çıkarmalar başladı”
“O dönem başımdan geçenleri bağlı bulunduğum Şehir Plancıları Odası’na mektup biçiminde yazdım, aynı zamanda kişisel blog hesabımda da yayınladım. Bu yazı çok okundu ve pek çok mesaj aldım, 200’e yakın mesaj geldi. Bu mesajlarda İBB’nin çok farklı birimlerinde çalışan ve benzer deneyimleri yaşayan insanlar kendi başından geçenleri anlatıyorlardı. Sonra kanaat getirdim ki bu emek sömürüsü İBB’nin sadece İstanbul Kalkınma Ajansı biriminde değil, bütün birimlerinde söz konusu. Benim işten çıkarıldığım dönemden 1 ay önce Süleyman Soylu’nun ‘İBB’de 557 terörist var’ demesinin üzerine işten çıkarmalar da başlamıştı. Bunları duyuyorduk ama ilk tanıklığım benimle aynı birimde çalışan, barış akademisyeni olduğu için ihraç edilen Veysi Altıntaş’tı. Veysi’yi de benimkine benzer bir yıldırma sürecinden sonra istifaya zorladılar.”
“Direnişi başlatırken ilkelerimizi net şekilde tanımladık, taleplerimizi netleştirdik”
“Üzerinden çok geçmeden başka başka kişiler İBB tarafından işten çıkarıldı. Bunların arasında başka barış akademisyenleri de vardı. Genel itibariyle işten çıkarılan arkadaşlarımızın çoğu güvenlik soruşturması gerekçesiyle işten çıkarıldılar. Biz de kendi aramızda toplanıp meseleyi ele aldık. Meselenin sistematik emek sömürüsü olduğu noktasında buluştuk ve bu haksızlığa karşı sesimizi yükseltmeye karar verdik. Bu nedenle İBB Saraçhane binası önünde 28 Temmuz’da bir direniş başlattık. Bugün direnişimizin 14. günü.
Direnişi başlatırken ilkelerimizi çok açık bir şekilde tanımladık ve taleplerimizi de netleştirdik. İBB’den 3 temel talebimiz var: Bize yaşatılan haksızlıklar nedeniyle bu haksızlıklardan bilgisi ve onayı olan İBB başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bütün mağdurlardan özür dilemesi. İkinci talebimiz işten atılan bütün işçilerin koşulsuz şartsız işlerine iade edilmesi. Üçüncü talebimiz hali hazırda İBB’de çalışmaya devam eden arkadaşlarımızla alakalı. Onlar da mutlak bir iş güvencesine sahip olsunlar diye onları desteklemek istedik. Dolayısıyla bu 3 talebimiz yerine getirilene kadar sınırsız bir şekilde burada oturma eylemimizi sürdüreceğiz.”
Görkem: “Hakkımızı alana kadar direnişimizi sürdüreceğiz”
“1 yıl önce İBB’de iştirak firmasında işe başlayan Faruk Görkem, yılının tamamlanmasına 2 gün kala telefonla aranarak işine son verildiğini, sebep olarak güvenlik soruşturmasının gösterildiğini ifade etti. Bunun üzerine süreci anlatan Görkem “Tabi ki bunun karşısında gerekli açıklamalarda bulunarak kapanmış bir dosyanın üzerinden, güvenlik soruşturmasına konu olmayacak bir dosyadan işime son verilemeyeceğini yöneticilere izah ettik. Ancak yöneticilerin bize dayattığı tek bir açıklama vardı: ‘Yukarıdan geldi, iktidarın, iç işleri Bakanlığı’nın yaptığı soruşturma sonucunda sizin işinize son vermek gerektiğini söylediler.’
Ama biz işin aslının o şekilde olmadığını, işten çıkarmaların tamamen İBB yönetiminin elinde olduğunu, kendi inisiyatifleriyle kurdukları komisyon aracılığıyla aldıkları kararla bizi çıkardıklarını çok iyi biliyoruz. Aslında biz onun için İBB’nin önündeyiz. Biz İBB’yi muhatap alıyoruz. Bu direnişi başlatmamızın amaçlarından bir tanesi haklı olmamız. Biz haksız ve hukuksuz bir şekilde işten çıkarıldık, hakkımız olanı geri alana kadar burada direnişimizi sürdüreceğimizi gerek İBB yöneticilerine gerek kamuoyuna defalarca belirttik. Bugün direnişimizin 14. günü. Hakkımızı alana kadar da direnişimizi sürdüreceğimizi kararlılıkla belirtiyoruz.”
Dayanışma çağrısı
Görkem, “Biz bu süreçte bütün demokratik, sivil toplum örgütlerini, siyasi partileri, meslek odalarını burada görmek istiyoruz. Çünkü biz bütün haksızlıklar olduğunda onlarlaydık, şimdi de onların bizim yanımızda olmalarını istiyoruz. Yanımızda durmaktan çekinmesinler, korkmasınlar. Çünkü haklıyız, biz kazanacağız. Bütün örgütlere, siyasi partilere bu çağrıda bulunuyoruz. Bizi bu süreçte yalnız bırakmasınlar.” diyerek dayanışma çağrısında bulundu.
Çelikalkan: “Ali İsmail Korkmaz anmasına ve ODTÜ eylemlerine katıldığım için Kod-42 ile işten atıldım”
2911’e muhalefetten davası olan Alçay Çelikalkan da güvenlik soruşturması nedeniyle işten atılan işçilerden. Çelikalkan işten atılma sürecini şöyle anlattı:
“13 Haziran’da iş çıkışında telefonla arandım. Daha öncesinde bir soruşturma başladığına dair bir haber gelmemişti, güvenlik soruşturması nedeniyle işten atıldığım söylendi. Ben de bu işin böyle olmayacağını, buranın bir kamu kuruluşu olduğunu, bana öncesinde ve hatta şu anda da herhangi bir belge gelmediğini, hangi gerekçeyle işten atıldığımı sordum. Onlar da ‘Hakkınızda açılmış bir dava varsa bu olabilir’ diye bir şey söylediler. Ne ola ki acaba diyip e-devlete girip baktım. 2014’ten beri süren bir dava var, o da 2911’e muhalefetten; Ali İsmail Korkmaz anmasına ve ODTÜ eylemine katılmıştım. Dolayısıyla bunlar gerekçe sayılmış ve işten atılmışım.”
“Hiçbir hakkımız ödenmeden işten çıkarıldık”
“SGK üzerinden arayıp iş çıkışımın verilip verilmediğini öğrendim. Beni aramadan önce iş çıkışımı vermişler zaten. Hangi kodla çıkarıldığımı sordum. Kod-42 ile çıkarılmışım. Yani ‘İşverene yalan söylemişsiniz bu yüzden sizi çıkarmışlar’ dedi. Daha sonraki iş bulma süreçlerimizi etkiliyor bu, aslında damgalanmış oluyoruz. Türkiye’de bir sonraki işverene ya yalancı olmadığını anlatacaksın ya da ben muhalif bir insanım bu yüzden bunu yaptılar diyeceksin. İki türlüsü de iş bulmaya engel. Kesinlikle işsizlik maaşı alamayacağımız bir kod. Herhangi bir ihbar, tazminat, içeride birikmiş izinlerimiz, fazla mesailerimiz, hiçbiri ödenmeden işten çıkarıldık.”
“Ancak bir arada olursak bu meseleyi çözebiliriz”
“14 gündür Saraçhane önünde direniyoruz. 3 temel taleple buradayız, talepler karşılanana kadar burada olacağız. İlki kimse geride kalmadan ve bütün haklarımızla işe iade istiyoruz. İkincisi şu an içeride güvenlik soruşturmaları devam ediyor. Bugün haber aldık, işten atmalar devam ediyor. Biz bu meselenin durdurulmasını istiyoruz. Çünkü bizim burada oluşumuzu insanlara sopa olarak gösteriyorlar. ‘Bakın işte sıra sizde,’ gibi. İçeride bu yüzden mobbing dönüyor. Sadece kendimiz için burada değiliz. Üçüncüsü bize bu süreci reva gören Ekrem İmamoğlu çıkıp özür dileyecek kamuoyundan.
Biz buradayız, herhangi bir kaygı duymadan ancak bir arada olursak bu meseleyi çözebiliriz. O yüzden diğer işçiler de bu anlamda kaygı duymasınlar, yanımızda olsunlar.”