Antakya Sanat Derneği Başkanı Edip Yeşil, depremzedelerin organize ettiği “Öyle bir yere geldik ki… Hiçbir sokağın adı yok” adlı serginin, yaşamı yeniden kolektif iradeyle kurulacağı mesajını verdiğini söyledi.
Maraş merkezli depremlerden en çok etkilenen Hatay’ın Antakya ilçesinden olan Adil Okay küratörlüğünde düzenlenen sergide, 30 fotoğrafçı ile 20 şair ve yazarın eserleri yer aldı. Sergide, ayrıca Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nden depremzedelerle dayanışma amacıyla gönderilen yardım ve cezaevlerinden gelen mektuplar da sergilendi.
Antakya Sanat Derneği Başkanı Şair-Yazar Edip Yeşil, serginin amacını ve önemini Mezopotamya Ajansı’ndan Yüsra Batıhan’a anlattı.
Yıkımdan isyana süreç sergilendi
Sergi, “Yıkım”, “Tırnaklarla kazılan enkazlar”, “Geç de olsa gelen yardım”, “İyileşme” ve “İsyan” olmak üzere 5 bölümden oluştu. Serginin bu bölümlerinin deprem süreçlerini barındırdığına dikkat çeken Yeşil, şunları söyledi: “6 Şubat depremi neden bu boyutta büyük bir faciaya ve yıkıma neden oldu, neden bütün kurumlar, bütün otorite bu enkazın altında kaldı? Sergimiz bütün bu süreçleri anlatıyor. Örneğin enkaz altında kurtarılmayı bekleyen insanlar bir yardım bekledi ve yoktu. Devletin hiçbir kurumu da yoktu. Sosyal ağlarla, dayanışma ağlarıyla kurulan birtakım destek çalışmaları oldu ancak bunlar ne kadar yeterli? Ekipman, ekip yoktu. Çok ciddi bir yıkımla karşı karşıyaydık ve orada böyle bir süreç yaşandı. Uzun bir süre sonra, enkaz kurtarma çalışmalarından sonra yardımlar gelmeye başladı. Haliyle çadırlar, sıcak çorba ve diğer birtakım ihtiyaçların karşılanabileceği bir ortam sağlanabildi. Bu depremden hemen sonra olabilen şeyler değil. Uzun bir süreç geçmesi gerekiyordu. Yani sergimizin dördüncü bölümünde yer alan ‘iyileşme’, hızlıca bir iyileşme değil, en azından birtakım temel ihtiyaçların karşılanabileceği bir süreçti. Sergimizin sor aşamasındaki ‘isyan’ süreci, bu süreçlerin işlememesine yönelik bir isyandı. Biz de sergimizde depremin işlediği süreçleri sergiledik.”
7’nci ayında sorunlar çözülmedi
Depremin 7’nci ayına girildiğini kaydeden Yeşil, deprem bölgesinde var olan barınma, yemek, temizlik, elektrik sorunların çözülmediğini, hatta su sorunu gibi yeni sorunların açığa çıktığını kaydetti. Antakya’da da yürütülen yanlış enkaz kaldırma çalışmaları ve hafriyatın yaşam alanına dökülmesi ile sorunların katlandığını, taşınma esnasında çevre güvenliği alınmadığı için fotoğrafçı Özcan Yaman’ın yaralandığını, kendilerinin de ölümden döndüğünü aktaran Yeşil, “İlgili çalışmalar yürütülürken bile orada da çok ciddi sorunlar, tehlikeler yaşanıyor” dedi.
Hafıza mekanı oluşturmak
Yeşil, 1999 Marmara depreminden ders alınmadığı için Mereş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerde bu denli yıkımın yaşandığını kaydederek, şunları söyledi: “Sanatın iyileştirici gücüne inanıyoruz. 99 depreminin üzerinden 24 yıl geçmesine rağmen 6 Şubat’ta daha büyük bir yıkımla karşılaştık. Demek ki burada bir hafıza problemi var. Bu serginin temel amaçlarından bir tanesi unutmamak ve unutturmamak üzerine kolektif bir hafıza yaratmak. Depremle ilgili bir hafıza mekanımız yok. Sergimizin bir hafıza mekanı oluşmasına katkı sağlamak gibi bir amacı var.”
Kolektif yaşam mesajı
Kendilerinin de depremzede olduğunu, bu sergiyi fonsuz ve sponsorsuz, depremzedelerle birlikte inşa ettiklerini dile getiren Yeşil, “Antakya Sanat Kolektifi olarak öncelikli olarak sanatçılarımıza, ‘Gelin Antakya’daki gerçekliği çıplak gözle görün ve neler yapılabileceği konusunda birlikte istişare edelim’ çağrısı yaptık. O çağrıya istinaden tabii ki çok sayıda sanatçı dostlarımız geldi. Süreç böyle başladı. Daha sonra tabii fotoğrafçı dostlarımıza yine bir çağrıda bulunmuştuk ve fotoğrafçı dostlarımızın bu sergiye kendi fotoğrafları ile katılmalarını sağladık. Yani bu çalışma tamamen kolektif. Bu çalışma aynı zamanda orada yaşamın tekrar nasıl kurulabileceğine önemli bir gönderme olarak da düşünülebilir. Çünkü bu serginin bütün bu aşamalarında depremzedelerin olması, orada bu depremi bizzat yaşayan bizlerin içerisinde olması, yaşamın yeniden kolektif bir irade oluşturarak kurulabileceği mesajını veriyor” diye belirtti.
“Deprem gerçeği unutulmalı”
Serginin 17 Ağustos depreminin yıldönümünde açıldığına dikkat çeken Yeşil, “Deprem gerçeğinin unutulmaması gerek. Dolayısıyla böyle bir hafızanın oluşturulması ve bu hafızanın sürekli gündemde tutulması önemlidir. Sergimiz 7 Eylül’de İzmir Karaburun Bilim Kongresi’nde, 10 Eylül’de de yine İzmir’de, Eylül ayının sonuna doğru Mersin’de, 6 Ocak 2024’te İstanbul’da İFSAK’ta açılacak. Bunun deprem gerçekliğinin hafızaya dönüşmesine katkısı olmasını umuyoruz. Türkiye’nin böylesi hafızaya, böylesi hafıza mekanlarının oluşmasına ve kalıcı hale gelmesine ihtiyacı var” dedi.