Cumartesi Anneleri/İnsanları, gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 999’uncu kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Cumartesi Anneleri/İnsanları, hak savunucularının da destek verdiği eylemde, karanfiller ve kayıpların fotoğraflarını taşıdı. Bu hafta, 24 Mayıs 1994’te Amed’te gözaltına alınıp kaybedilen Mehmet Selim Örhan (46), Hasan Örhan (40) ve Cezayir Örhan’ın (17) faillerinin açığa çıkarılması istendi.
İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, gözaltında kaybettirme politikasının geçmişten bugüne hala devam ettiğini söyledi. Yoleri, bunun temel nedeninin iktidarın cezasızlık politikaları olduğunu kaydetti. Yoleri, gözaltına kaybettirme suçunun bir insanlık suçu olduğunun altını çizerek, bu konuda zaman aşımına son verilmesi ve faillere ilişkin etkin soruşturma yürütülmesi çağrısında bulundu.
“AİHM Türkiye’yi sorumlu tuttu”
İHD Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Ümmühan Kaya, Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın kaybettirilme sürecini anlattı. Kaya, şunları söyledi: “20 Nisan 1994 tarihinde Bolu Komando Tugayı’na bağlı askeri birlik Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Çağlayan köyü civarında kamp kurdu. Bölgede operasyonlar yapan birliğe bağlı askerler, 24 Mayıs 1994 tarihinde Deveboynu mezrasına geldi. O sırada köyde bulunan 46 yaşındaki Mehmet Selim, 40 yaşındaki Hasan ve 17 yaşındaki Cezayir Örhan’ı yanlarında götürdüler. Ailelerinin, ‘Onları nereye götürüyorsunuz’ sorusuna ‘Yolda bize rehberlik edecekler, sonra bırakacağız, merak etmeyin’ cevabını verdiler.”
Kaya, ailelerin yakınlarından haber alamamaları üzerinde jandarma ve farklı devlet kurumlarına başvurduğu ancak girişimlerin sonuçsuz kaldığını kaydetti. Kaya, devamında gelişen süreci şöyle aktardı: “Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın gözaltına alındığına, önce Serik Karakoluna ardından Lice Jandarma Karakoluna son olarak da bir kısmı işkencehaneye çevrilen Lice Yatılı Okulu’na götürüldüğüne tanıklık edenler vardı. Ancak Kulp Başsavcılığı’nın, 8 Haziran 1994 tarihinde başlattığı soruşturmada, gözaltı kayıtlarında Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın adlarının yer almadığı gerekçesiyle soruşturmaya yer olmadığı kararı verildi. Sonrasında da dosya zamanaşımı gerekçe gösterilerek kapatıldı. Oysa AİHM, 6 Kasım 2002 tarihli kararında, ‘Mahkeme, Örhanların güvenlik güçleri tarafından teyit edilmemiş bir şekilde tutuklanmalarından sonra ölmüş olduklarının varsayılması gerektiği görüşündedir. Bunun sonucunda davalı devletin onların ölümü konusundaki sorumluluğu söz konusudur’ tespitinde bulundu ve Türkiye’yi Mehmet Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın gözaltında kaybedilmesinden sorumlu tutarak mahkûm etti.”
Kaya, 2003 yılında Mehmet Selim ve Hasan Örhan’a ait kemiklerin Pasûr’a bağlı Bağcılar köyü yakınlarında bir toplu mezarda bulunduğu bilgisini paylaştı. Kaya, “Ancak kimliklendirme işlemleri sonrasında aileye teslim edilmedi. Cezayir Örhan’a ise hala ulaşılamadı” dedi.
“Adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz”
Kaya, AİHM kayıtlarında isimleri geçen sorumlular hakkında etkin sürecin yürütülmesi çağrısında bulunarak, “Kaç yıl geçerse geçsin; Mehmet Selim, Hasan ve Cezayir Örhan için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Yaşamını yitiren Kırbayır da anıldı
Kayıp yakını İkbal Eren, 12 Eylül askeri darbe sürecinde gözaltında kaybettirilen Cemil Kırbayır’ın kısa bir süre önce yaşamını yitiren kız kardeşi Fatma Kırbayır’a dair konuştu. Kırbayır’ın yürüttüğü mücadeleyi kaldığı yerden devam ettireceklerinin sözünü veren Eren, “Bu hafta bu meydan bir kişi daha hakikatlere ulaşamadan, kardeşinin akıbetini öğrenemeden aramızdan ayrıldı. Bu bizim için anlatılmaz bir duygu. Fatma ile beraber biz ikinci kuşağı temsil ediyoruz ve şuanda demek ki sıra ikinci kuşağa geldi. Ama ikinci kuşak da olsa, üçüncü kuşak da olsa bu mücadele devam edecek. Fatma Kırbayır’ın Cemil için verdiği mücadele bizim de mücadelemizdir. Bu nedenle Berfo anneye verdiğimiz sözü Fatma Kırbayır için de veriyoruz. İsyanı bu meydandan eksilmeyecek.”