Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK), Ankara’da Tandoğan Meydanı’nda “geçinemiyoruz” mitingi düzenledi.
Çeşitli kentlerden binlerce işçi ve emekçi, miting öncesi Atatürk Kültür Merkezi önünde bir araya geldi. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın yanı sıra çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi ve siyasi parti temsilcisi de katıldı.
AKM önünden miting alanına doğru yapılan yürüyüşte “Birleşe birleşe kazanacağız”, “Jin jiyan azadi”, “Genel grev genel direniş”, “Savaşa değil emekçiye bütçe”, “İnsanca bir yaşam istiyoruz” sloganları atıldı.
Mitingde KESK Eş Genel Başkanları Ayfer Koçak ve Ahmet Karagöz konuştu. Her iki isim de konuşmalarına Kürtçe ve Türkçe selamlamayla başladı.
AKP’nin ekonomi politikalarını eleştiren Ayfer Koçak, “Çarkların içinde kimler eziliyor? Kadın yoksulluğunun derinleşmesi ile bu çark bizi eziyor. Bu bozuk düzenin çarkları yıllardır halkları, emekçileri, işçileri eziyor. Bu çark bir avuç zengini daha zengin etmek için çalışıyor. Halkımız bu iktidardan bıkmıştır. Bu iktidar kendi başına gitmeyecek. Bu düzeni değiştirmek için mücadele edeceğiz. Bu iktidar gitmeden emek, özgürlük, demokrasi ve barış gelmeyecek. Tüm örgütlerin, kurumların yan yana gelmesi gerekiyor” dedi.
Koçak, “Bozuk düzende sağlam çark olmayacağını her gün daha ağır bir biçimde yaşamaya devam ediyoruz. Çünkü bu bozuk düzenin çarkları yıllardır dönmeye devam ediyor. Çarklar; yıllardır ülkemizi emperyalist kapitalist sisteme, yabancı ve yerli tekellere daha fazla bağımlı hale getiren uluslararası sermayenin yağmasına yol açan neoliberal politikalarla dönüyor. Bu ülkede çarklar; yıllardır borçlanmaya, ranta, betonlaşmaya dayalı bir ekonomik model üzerinden dönüyor. Çarklar; sağlık ve eğitim başta olmak üzere kamu hizmetlerinin piyasaya açılması, kamu alanına yapılan yatırmaların alabildiğine sınırlanması üzerinden dönüyor” dedi.
“Toplumu yoksulluk ve sefalet sardı”
Tüm toplumu yoksulluk ve sefaletin sardığı vurgulayan Karagöz, “Bu bozuk düzende geldiğimiz yer’ tasarruf ‘adı altında okul öncesi öğrencilerin bir öğün ücretsiz yemeğinin dahi kesilmesi, çalışanların giyecek yardımının gasp edilmesidir. ‘Tasarruf’ adı altında kamunun elindeki iş makinalarının, ambulansların satılmasıdır. Çalışanların servis, nöbet ücreti, mesai ücreti gibi kazanılmış haklarının tasarruf adı altında ortadan kaldırılmasıdır. Kamunun elinde kalan lojmanların, sosyal tesislerin birilerine peşkeş çekilmesidir. ‘Sağlıkta dönüşüm’ adı altında yürüttükleri rant politikalarının yeni doğan bebekleri dahi ölüme terk edecek boyutlara ulaşan vahşetidir. Yine bu politikalar bir taraftan sağlık emekçilerinin iş yükünü artırırken diğer taraftan sağlıkta şiddete zemin yaratmaktadır” dedi.
Demokrasinin varlığının temel koşulunun halk iradesine saygı duymak olduğunu belirten Karagöz, “Kayyım; halk iradesine, emeğe, toplumsal barışa darbedir. Kayyım; yerel yönetim emekçilerini işinden, ekmeğinden eden, toplu sözleşmelerini iptal eden, sürgünü, sendikal ayrımcılığı, angarya çalıştırmayı rutin hale getiren emek düşmanlığının adıdır. Bizler eşit, özgür, laik ve demokratik bir ülkede barış içinde bir arada yaşamak istiyoruz” dedi.
Ortalama bir ev kirasının 25 bin TL olduğunu vurgulayan Koçak, “Kamu emekçilerinin ortalama maaşı yoksulluk sınırının yarısında kalıyor. Kamu emekçilerinin maaşı emekli olduğunda 1/3′ e düşmektedir. Böylece emekli olma hakkımız açıkça gasp ediliyor. Kamuda tasarruf paketine göre emekli olan kadar istihdam açılacakmış. Bu ne demek biz emekli olamayacağız, gençlere de kamuda istihdam yok demek. Emekçilerin TÜİK’e göre bile, sadece yüzde 34’ü kayıtlı ve tam zamanlı bir işte çalışıyor. Kadınlar açısından durum daha da vahim. Kadınların sadece yüzde 20’si kayıtlı ve tam zamanlı istihdamda çalışabiliyor” diye konuştu.
Koçak, “Bugüne kadar yapılan birbirinin kopyası bütçelerde emekçilerin, halkın talepleri, kadınların talepleri hiç dikkate alınmadı. Kamu gider ve gelirlerinin belirlenmesinde bizlere hiçbir söz hakkı tanınmadı. Yani bütçe hakkımız yok sayıldı. Bizden toplanan vergilerle oluşturulan bütçeden aslan payı ne eğitime ne de sağlığa ayrılıyor. Çünkü bütçeden aslan payı yine faize, müşteri garantili şehir hastanelerine, yol, köprü, havaalanı, tünel inşaatı müteahhitlerine, ‘beşli çeteye’, sermayeye, savunma ve güvenlik adı altında silah sanayisine, çatışma ve savaşa, sarayın itibarına ve şatafatına gidiyor. Halkın itibarı ise ayaklar altına alınıyor. Toplanan her 100 TL verginin: 18 TL’sinden sermayeye, patronlara tanınan muafiyet ve istisnalarla vazgeçiliyor. 18 TL’si doğrudan faize gidecek. En az 15 TL’si ‘savunma ve güvenlik harcamaları’ adı altında silahlanmaya gidecek. En az 2 TL’si Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerine yani dolaylı olarak beşli çetelere gidecek” dedi.
Emekçilerin talepleri sıralandı
Eşbaşkanlar emekçilerin taleplerini şöyle sıraladı:
- “Öncelikle bütçe hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını, emekçilerin ve emek örgütlerinin bütçe sürecine katılım sağlayabileceği yasal bir düzenleme yapılmasını istiyoruz. Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını, kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, tasfiyesine ve özelleştirme soygununa son verilmesini istiyoruz. Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesini, kadınların güvenceli istihdamının arttırılmasını, kadınları şiddetten koruyacak kamusal hizmetlerin genişletilmesini istiyoruz.
- Vergide ve ücretlerde adalet istiyoruz. Bunun için; tükettiğimiz her şeyden alınan KDV, ÖTV gibi tüm dolaylı vergilerin düşürülmesini. Yoksulluk sınırına kadar olan maaşların, birinci vergi diliminde sabitlenmesi ve yüzde 10’a çekilmesini istiyoruz. Vergilerimizden oluşan bütçeden alıp Kamu Özel İş birliği (KÖİ) projelerine, Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemine aktarılan Hazine garantilerine son verilmesini istiyoruz. Vergilerimizin, ülkenin kaynaklarının güvenlikçi politikalara, silahlanmaya değil; istihdamın arttırılması, yoksulluğun ve işsizliğin önlenmesi, adaletin, barışın ve demokrasinin tesis edilmesi için kullanılmasını istiyoruz.
- Maaşlarımızda her geçen yıl artan kayıpların karşılanmasını istiyoruz. Asgari ücretin bir işçinin ailesi ile insanca yaşamaya yetecek seviyeye, en düşük emekli aylığının ise asgari ücret seviyesine çıkarılmasını istiyoruz. Biliyoruz ki bunu yapmak için sadece sermaye çevrelerinden almadıkları vergilerin onda biri yeterlidir. En düşük kamu emekçisi maaşının kira, aile, yakacak yardımları ile yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını istiyoruz.
- Sözleşmeli, taşeron, ücretli, vekil gibi hür türlü güvencesiz istihdama son verilmesini, tüm çalışanların güvenceli-kadrolu istihdam edilmesini istiyoruz.
- Eğitimin tüm aşamalarında çocuklarımıza ücretsiz, bir öğün yemek içilebilir su istiyoruz.
- Uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan ve temel hakkımız olan; Gerçek Grevli Bir Toplu Sözleşme Yasası talep ediyoruz. Kamuda işe alımlarda, siyasi kayırmacılığa son verilmesini, gençlerimizin işe girmesini engelleyen mülakatın ve güvenlik soruşturmalarının kaldırılmasını istiyoruz. Haksız hukuksuz şekilde KHK’lar ile ihraç edilen tüm emekçilerin derhal görevlerine iade edilmesini talep ediyoruz.
- Eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm kamu hizmetlerinin ücretsiz, anadilinde, ulaşılabilir ve nitelikli hale getirilmesini, bütçelendirilmesini bu alanda özel sektörün teşvikinden vazgeçilmesini istiyoruz.”
“Alanda ve iş yerlerinde tepkiyi örgütlemeliyiz”
Halkın yaşanan yoksulluktan, baskılardan ve kendini kuşatan bu yağma düzeninden rahatsız ve tepkili olduğunu ifade eden Koçak, “Bize düşen görev, tüm emek örgütlerine, sendikalara ve demokrasi güçlerine düşen görev, alanlarda ve işyerlerinde tepkiyi örgütlemektir. Bütün emek örgütlerini, demokrasi güçlerini, barış güçlerini, emekçileri ve halkı yoksulluğa, sefalete mahkûm eden iktidara ve kapitalist düzene karşı birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz” dedi.
Eşbaşkanların konuşmasının ardından Suavi sahne aldı. Miting türküler ve halaylarla sona erdi.