Geçenlerde internette dolaşırken, 11 yıl önce hapishaneden yaptığım bir açıklamayla karşılaştım. Açıklama, Bekir Kilerci adıyla, Kaldıraç dergisinde şiir, makale ve öyküler yazan, Bursa Uludağ Üniversitesi öğrencisi Burhanettin Akdoğdu’nun işkencede katledilmesiyle ilgiliydi. Açıklamayı Ulucanlar Hapishanesinden İHD’ye mektupla yapmıştım. Emekli olduktan sonra MHP’den milletvekili adayı olan tescilli faşist ve işkenceci, dönemin Ankara DGM Başsavcısı Nuh Mete Yüksel bu açıklamama dava açmıştı. Daha sonra, basın yasasında yapılan değişiklikten dolayı dava düşmüştü.
Akdoğdu’nun işkencede katledildiği dönemde ben de Ankara Emniyeti’nde gözaltındaydım. Bu katliama tanık olmuştum. Kaldığımız hücreler yan yanaydı ve intihar ettiğine dair Emniyet açıklaması külliyen yalandı.
Zaman nasıl da geçiyor… Aradan 11 yıl geçmiş ama çektiğimiz acıları unutmak mümkün mü? Gözaltında işkenceler, infazlar… DGM’lerin hukuk tanımazlığı… Daha sonra “olağanüstü mahkemelerdir” denilerek kapatılmaları… Ama on binlerce insana verdiği cezaların toplumsal ve kişisel sonuçlarının hiçbir şekilde ortadan kaldırılmaması… Tamir edilmemesi… Açıklamayı okuyunca bunları hatırladım. Devletin aleni yaptığı işkence, infaz ve katliamların hesabı sorulmadı/sorulamadı… Hukuk tanımaz, insana ve insanlık değerlerine saygısı olmayan DGM’lerin kapatılması da bir anlam ifade etmedi. Aynı görevi bugün Ağır Ceza Mahkemeleri üstlenmiş durumda.
O günlerde yaşananların unutulmaması ve tekrar hatırlanması açısından, Kaldıraç dergisinde yayımlanan bu açıklamayı, kısaltılmış bir şekilde sizlerle de paylaşmak istedim.
“Gözaltına alınışımın beşinci günü (12.12.97) akşamı isminin Burhanettin olduğunu öğrendiğim, Bursa’da gözaltına alındığı belirtilen kişiyi getirdiler. Bankonun karşısındaki hücrede olduğum için kayıt işlemlerine tanık oldum. Kayıt sırasında moralinin oldukça iyi olduğunu gördüm. Karamsar hiçbir hava yoktu. Ancak yoğun hakaret ve küfüre maruz kalıyordu. Üzerinde büyük bir psikolojik baskı oluşturmak istedikleri belli oluyordu. Hücreye koymadan sorguya götürdüler. Tahminen üç-dört saat sorguda kaldı. Getirip yanımdaki hücreye koydular. Bu arada hakaret ve küfürler devam ediyordu. Aradan tahminen bir, bir buçuk saat geçmişti ki tekrar götürdüler. Gördüğüm işkencelerden dolayı halsizdim ve uyumuşum. Bundan sonra nelerin yaşandığına tanık olamadım. 13 Aralık Cumartesi sabahı yoğun gürültülerle uyandım. Dışarıda müthiş bir koşuşturmaca yaşanıyordu. Bunun ayak seslerinden anlıyordum. Bilinçli bir panik havası yaratılmaya çalışılıyordu. Gardiyanlardan birinin polise seslendiği duyuldu “Abi koş adam kendini asmış”. Sanki biz gözaltında olan diğer insanlara bu özellikle duyurulmaya çalışılıyordu. Daha sonra bizleri teker teker başka kısıma aldılar. Nedenini sorduğumuzda polislerden biri “temizlik yapıldığını” başkası ise “müdürün denetime geldiğini” söyledi. Olağandışı bir şey olduğu kesindi.
Daha sonra ben 15 Aralıkta mahkemeye çıkarılıp tutuklandım. Basından öğrendiğim kadarıyla Burhanettin Akdoğdu’nun intihar ettiği doğrultusunda açıklama yapılmış. Burhanettin Akdoğdu’nun “battaniye şeridi ile intihar ettiği” iddiası yalandır. Emniyetin bu açıklaması, Siyasi Şube’de yapılan işkencelerin gizlenmesi içindir. Benim kaldığım hücredeki iki adet battaniyenin hiçbiri şeritli değildi. Kaldı ki, böyle bir şerit olsa bile bunun sökülmesi çok uzun bir zaman alır ya da herhangi bir kesici alete sahip olmamaktan kaynaklı sökmek de mümkün değildir. Bu süre içinde gardiyan polislerin mazgal deliğinden hücreleri kontrol etmemeleri mümkün değildir. Kaldığım süreçte çok sık kontrol yapıldığına tanık oldum. Hemen hemen yarım saatte bir mazgal deliğinden hücre kontrol ediliyor ve sık sık insanlara isimleri soruluyordu.
Bir insanın hücrede tek başına kendini asması mümkün değildir. Hücre parmaklıkla ikiye bölünmüştür, bu parmaklıklar oldukça alçaktır.
Gözaltında kaldığım süre içinde yoğun işkencelere uğradım, işkenceye tanık oldum… Ankara Emniyeti Siyasi Şube’de yoğun işkenceler yapılmaktadır. Bir insanın işkencede öldürülmesi olanaklıdır. Burhanettin Akdoğdu bu işkenceler sonucu katledilmiştir. İntihar olayı senaryodur, yalandır. Siyasi polis kendi pisliğini kapatabilmek için böyle bir yola başvurmuştur.
Bir kez daha tekrar etmek istiyorum: Kayıt esnasında ve ilk sorgu sonrasında Burhanettin Akdoğdu’nun moralinin ve ruh halinin çok iyi olduğuna tanık oldum. Yoğun hakaret ve küfürler işkencede direndiğini kanıtlıyordu. Katledilmesinin sorumlusu Ankara Emniyet Müdürlüğü ve Siyasi Şube’nin işkenceci polisleridir.”