3.3 C
İstanbul
19 Ocak Pazar, 2025
spot_img

“Antiemperyalist bir mücadele blokuna ihtiyaç var”

ESP, Kaldıraç Hareketi ve Mücadele Birliği, Adana'da "Emperyalist savaş ve devrimci çözümler" başlığıyla panel düzenledi. Panelde, Ortadoğu başta olmak dünyada gelişen savaş politikaları ve buna karşı devrimcilere düşen sorumluluklar tartışıldı.

Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Kaldıraç Hareketi ve Mücadele Birliği Platformu tarafından “Emperyalist savaş ve devrimci çözümler” başlığıyla Halkevleri Adana Şubesi’nde panel gerçekleştirildi. Panele konuşmacı olarak ESP Eş Genel Başkan Yardımcısı Sezin Uçar, Kaldıraç Hareketi temsilcisi Hakan Dilmeç ve Mücadele Birliği Platformu Adana temsilcisi İbrahim Dursun katıldı.

“Saldırılara cevap ortak, enternasyonalist mücadele olacaktır”

Çağrıcı kurumlar adına açılış konuşmasını yapan Emine Esmer, “Emperyalizmin bölgedeki tetikçisi Siyonist Terör örgütü Filistin halkı başta olmak üzere Suriye’de, Rojava’da bütün Ortadoğu’da yaşayan halklara karşı kapsamlı ve sistematik bir soykırım savaşı yürütüyor. Biz bu topraklarda yaşayanlar tüm dünya halkları gibi emperyalizme karşı savaşanların yanında saf tutuyoruz. Dünyanın her yerinden direniş sesi yükseliyor. Bölgemizde emperyalizmin saldırılarına cevap halkların ve devrimcilerin ortak, enternasyonal mücadelesi olacaktır” ifadelerini kullandı.

Tüm dünyada devletlerin içeride ve dışarıda savaş hazırlıklarını sürdürdüğüne dikkat çeken Esmer, “‘Emperyalist savaş ve devrimci çözümler’ başlıklı panelimize hoş geldiniz. Dünyada ve Ortadoğu’da büyüyen savaşı ve emperyalist savaşa dair yaşadığımız coğrafyada alacağımız tutumu konuşmak amacıyla buradayız” dedi.

Dursun: Emperyalizm kendi başlattığı savaşla sonunu hazırlıyor

Mücadele Birliği Platformu Adana temsilcisi İbrahim Dursun, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla emperyalizmin güç kazandığını ve başta ABD olmak üzere halklara savaş açtığını ifade etti. 11 Eylül saldırısını gerekçe göstererek ABD’nin Afganistan’a savaş açtığına işaret eden Dursun, “Tüm Ortadoğu’ya açılmış bir savaştı bu. Buraya demokrasi getireceklerini söylediler ama öyle olmadı, sınıktılar büyük boyutlara ulaştı. Emperyalizm savaşı bir çıkar yolu olarak gördü” dedi.

Emperyalizmin çöküşünü ekolojik olarak da ortaya koymak gerektiğini söyleyen Dursun, Amazon ormanlarının tahrip edilmesini, kutupların erimesini örnek gösterdi. Dursun, şöyle devam etti: “Emperyalizmin sonsuz büyüme miti kendisini vurmaya başladı. Dünya genelinde gelişen hareketlere baktığımız zaman, Arap Baharından tutalım da Avrupa’daki Sarı Yelekliler hareketine kadar, kapitalizme karşı bir hareket geliştiğini görüyoruz. Sonrasında bu kolektif bir mücadeleye dönüştü. ABD’de gelişen hareketleri görüyoruz. Emperyalist güçlere karşı savaşıyor halklar. Emperyalizm kendi başlattığı savaşla aslında sonunu hazırlamış oluyor.” Gazze’de sağlanan ateşkese dikkat çeken Dursun, “Filistin halkı için büyük mücadelesi içinde bir kazanım elbette ama belki daha ileri düzeyde bir savaş yaşanacak” diyerek, risklere de dikkat çekti.

“Bu bir ayaklanmalar çağıdır”

Emperyalistlerin Asya ve Pasifik’te hakimiyet kurmak ve Çin’in büyümesini engellemek istediğini belirten Dursun, “Bunun yanında görüyoruz ki, ayaklanmalar çağındayız. Latin Amerika’da, Afrika’da, Morales’e karşı darbe girişimine karşı halkın direnişini görüyoruz. Halk Kolombiya’da gösteriler düzenledi. Bu bir ayaklanmalar çağıdır. Farklı cephelerde olmuyor bu savaş ama halklar ve devletler arasında olduğunu görmek lazım” dedi.

Dursun, şu ifadeleri kullandı: “Sosyalist hareket gelişiyor. Tekelleşmiş sermayenin elinde milyarlarca insan aç. Eğitim ve sağlığa ulaşamıyor. Bunlara karşı ayaklanmalar sürecektir. Gezi’yi yaşadık. Tek bir olayla insanlar sokağa dökülmüyor. Diyalektik olarak bir şeylerin üst üste bindiğini görüyoruz. Bizim yapmamız gereken, emperyalizme karşı halk olarak savaşmaktır.”

Dilmeç: Kapitalizmin krizini aşmak için neoliberalizm devreye sokuldu

Kaldıraç Hareketi temsilcisi Hakan Dilmeç, 1980’le beraber neoliberal politikaların başladığını ve bunun kapitalizmin krizi olduğunu söyledi. “Dünya parası olarak dolar gelişti ve ABD hegemonyası sürdü. Kapitalizmin krizini aşmak için neoliberal politikalar devreye sokuldu. Sosyal devlet politikalarından vazgeçtiler SSCB yıkıldıktan sonra. Bir taraftan da kendi içlerinde hegemonya savaşları başladı. Emperyalist merkezleri bir arada tutan SSCB’nin yıkılması, durumu biraz değiştirdi. Balkanlar paylaşıldı. Yugoslavya parçalandı. Eski SSCB ve Varşova Paktı, kapitalist ve emperyalist sistemin dışında kalan bazı ülkeler, dünyanın üçte birini tutan bu ülkeler yıkılınca buralar sömürge haline gelmeye başladılar” diyen Dilmeç, bir taraftan emperyalistlerin kendi aralarında hegemonya kurma savaşının, diğer taraftan da işçi ve emekçilere dönük saldırıların geliştiğini söyledi.

“Savaş kapıda”

2008 krizine işaret eden Dilmeç, bununla birlikte savaşın kaçınılmaz hale geldiği bir durumun ortaya çıktığını kaydetti. Dilmeç, şöyle devam etti: “Bunu savaşla aşmak durumunda kaldılar. Vekaletlerle başladı, bölge devletleriyle devam ediyor. Almanya’da bir savaşa hazırlık olduğunu görüyoruz. Silahlanmaya bütçe ayrılıyor. Toplum psikolojik olarak hazırlanıyor. Sığınakların kontrol edilmesi ve güçlendirilmesi bunu gösteriyor. Bu bir hazırlık sürecidir. NATO sekreterleri açık açık söylüyorlar, ‘Savaşa hazırlanıyoruz’ diyorlar. Savaş kapıda, bunu görmek gerekir. 1. Dünya Savaşını ne bitirdiyse bunu da o bitirecek. 1. Dünya Savaşını devrim bitirdi, bunu da devrim bitirecek.”

“Dünya işçi sınıfı sürekli hareket halinde”

“2008 kriziyle birlikte, bize karşı açılan savaşa karşı işçilerin-emekçilerin dalga dalga isyanları var. Yunanistan’da başladı, diğer ülkelerde devam etti, Gezi bunun bir parçası. Dönüp dolaşıyor aslında isyan dalgaları. Bugün için de şu an itibariyle 20 ülkede işçi direnişleri var” diyen Dilmeç, işçilerin pek çok noktada ücret ödemeleri, sendika hakkı gibi benzer taleplerde bulunduğuna ve dünya işçi sınıfının sürekli hareket halinde olduğuna dikkat çekti.

İngiltere’nin çizdiği haritanın şimdi yeniden çizildiğini belirten Dilmeç, şu ifadeleri kullandı: “Irak’la başladı bu süreç. En azından bir toprak olarak, ülke olarak ayakta kaldı Irak. Siyasi krizler içinde ve yağmalanır durumda Irak. Halk diyor ki zaten isyan ediyoruz, zaten bunalım halindeyiz, en azından direnerek ölelim. Benzer bir ayaklanma Lübnan’da oldu. Lübnan’da insanlar 3 işte çalışıyorlar geçinebilmek için. Halkın yaşadığı hayat bizim yaşadığımız hayattan daha beter. ‘Hepiniz gidin’ diyordu Lübnan halkı. Bu isyan dalgaları sistemi reddeden bir harekete dönüşüyor. Fikirler, anlayışlar ve sloganlar böyle gelişiyor. Irak’tan sonra Libya geldi. Irak kadar olamadı. Tek bir hükümet yok. Irak’taki gibi değil, iç savaş yaşandı orada. Petrolü yağmalanan bir ülke haline gelmiş durumda ve iç savaş var.”

“Suriye diye bir ülke kalmadı”

Son olarak Suriye’de yaşananlara işaret eden Dilmeç, “Ortada Suriye diye bir ülke kalmadı. Suriye diye bir devlet yoktu zaten de sınırları da belli değil. Şu anda sadece bir toprak parçası ve ne olacağı ne kadar zaman sonra belli olur, bilmiyoruz. İran planını hayata geçirmeden Suriye’de durmayacaklar. Bölgenin son halini biz engelleyip başka bir şey çıkaramazsak, Ortadoğu’da hiçbir toprak parçası aynı kalamaz. Ürdün bir ülke gibi duruyor mesela. Ortadoğu’daki önümüzdeki dönem ya halkların ortak mücadelesini büyütecek ve siyonizm ortadan kaldırılacak ve halkların ortak bölgesini kuracağız, bu sosyalizmdir bize göre. Ya da herkes kendi payına göre bir şey çıkaracak” dedi.

“Ortak mücadeleyle devrimci enerji yaratılabilir”

Bir bölge devriminin mümkün olduğunun altını çizen Dilmeç, “İki örgütlü halk var. Biri Kürt halkı. Diğeri ise Filistin halkı. Bu iki halkın merkezinde durduğu ve aynı zamanda bölge halklarının da tarihi açısından önemli zemini olan bölge, ortak mücadeleyle devrimci enerji yaratabilir. Ama çetrefilli durumlar var. Filistin halkının desteklediği güçlerle Kürt halkının desteklediği ya da destekler gibi gözüktüğü güçler birbirine düşman. Her iki halk da var olan durumunu ilerletmeye çalışıyor ama bu bir açmaz” ifadeleri kullandı.

“Antiemperyalist bir mücadele blokuna ihtiyaç var”

Filistin direnişinde dünyanın egemenler ve ezilenler olarak ikiye bölündüğünü vurgulayan Dilmeç, şu ifadeleri kullandı: “Siyonizmi destekleyenler ve Filistin’i destekleyenler diye bir ayrım ortaya çıktı. Özellikle son dönemde ortaya çıkanlar, Filistin halkının direnişi dünyadaki ezilenlerin direnişinin kalbidir. Ortadoğu’da hedefte İran var. Egemenlere göre Hizbullah’ın geriletilmesi gerekiyor. Yemen’in devre dışı bırakılması gerekiyor. Bunları yapıp İran’a yönelecekler. Biz ne yapacağımızı konuşmalıyız. Suriye’de savaşa karşı tutum konusunda başarılı olamadık. ‘Irak’ta işgale hayır koordinasyonu’ gibi antiemperyalist bir mücadele blokuna ihtiyaç var.”

Uçar: Devrimi korumak, onu başarmaktan daha zordur

ESP Eş Genel Başkanı Sezin Uçar, içinde bulunulan durumun dünyasal bir ölçekte değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Bölgesel devrim fikrini tartışmanın önemini vurgulayan Uçar, “Bu bir coğrafyayı ifade ediyor ama tek başına bu değildir. Ulusal, sosyolojik, toplumsal ve pek çok şeyi ifade eden bir kavramdır bu. İşçi sınıfı lehine taçlanacaksa süreç, bölgesel devrim fikriyle hareket edilmeli” dedi.

“Hiçbir ülkedeki tek başına bir devrimin belli bir aşamadan sonra uzun süre ayakta kalabilmesi mümkün değil, Rojava’da görüyoruz” diyen Uçar, devrimi korumanın, onu başarmaktan daha zor olduğuna işaret etti. Uçar, “Emperyalist bloklar tarafından baskılanıyor. Sömürgeci Türk devleti tarafından baskılanıyor. Kurucu bir devrim biçiminde yayılamazsa baskılanmaya devam edecek. Bölge devrimi fikrinin temel dayanaklarından biri budur” ifadelerini kullandı.

Emperyalist küreselleşme koşullarına işaret eden Uçar, “Sermayenin merkezileşmesi ve yoğunlaşması ve sömürge ülkelere doğru yayılan sömürüden bahsediyoruz. Çelişkinin devrimle sonuçlanması için dahi bölge devrimine ihtiyaç olduğu açık” dedi.

“Bölgesel devrim bir ihtiyaçtır”

Uçar, şöyle devam etti: “Ezilenler lehine bir düzen inşa etmek adına bölgesel devrim bir ihtiyaçtır. Rojava’dan örnek verdim, çünkü tehlike güncel. Küba ve Venezuela’ya baktığımızda da görebiliriz bu tip sorunları. Halkın silahlandığı bir ülke koşullarından bahsediyoruz. Ama riskler büyük olabiliyor. Sosyalist içerikte de halkçı-demokratik bir devrim de olabilir ama bölgesel olmadığı sürece aynı kaderi paylaşmak durumunda kalabilir. Emperyalist zincirlerin tek tek halkalarından kırılacağını söyledi hep sosyalistler. Bu teori doğrulandı. Ancak bölgesel devrim fikri çok daha güncel hale gelmiş bulundu. Tamamen maddi ekonomik koşulların, tarihsel koşulların dayattığı bir durum söz konusu.”

“3. Dünya Savaşı var demek doğru bir tespit olmaz”

3. emperyalist paylaşım savaşı içerisinde olunduğuna dair tespitlere işaret eden Uçar, “Bu tespiti yapabilmek için, 1 ve 2. emperyalist paylaşım savaşlarının niteliğine göz atmak gerekir. Bu savaşların hepsi dünyasal ölçekteydi ve emperyalistlerin doğrudan içinde olduğu savaşlardı. Şu anda Filistin ortada, Rusya’daki gelişmeler ortada ama aynı ölçekte bir savaş olduğunu söylemek zor. Bugünkü koşullarla o günkü koşullar arasında farklar var elbette. Bu tespiti yapıp ona göre konumlanan bir politik özne söz konusu değil. Bazı emareler var 3. dünya savaşıyla ilgili ama bugün var demek doğru bir tespit olmaz” dedi.

“Halkı pasifize eden söylemlerden kaçınılmalı”

Öte yandan emperyalistler arası çelişkilerin derinleştiğini ve emperyalistlerin savaş hazırlığı içerisinde olduğunu belirten Uçar, şöyle devam etti: “Ne yapmalı peki? Birisi barış mücadelesi. Türkiye’de önemli deneyimler var. Barış için Kadın Girişimi, Irak işgaline karşı barış faaliyetleri ve dahası. Türkiye-Kürdistan tarihinde önemli tarihsel deneyler var. Dikkat çekmek gereken bir nokta var. Bahçeli’nin el sıkışmasıyla başlayan ve İmralı görüşmeleriyle devam eden süreç için bunu söylemek istiyorum, büyük bir tasfiyeye karşı bunu söylüyorum, içeriksiz bir barış söylemi halkları pasifize eder. Barış istemek kadar doğal bir şey olamaz ama içeriksiz olursa bir anlamı olmaz. Çok büyük bir tasfiye hazırlığı içinde devlet. Halkı pasifize eden söylemlerden kaçınmak gerekir. Emperyalizme karşı mücadeleyle ve Türk sömürgeciliğine karşı mücadeleyle birleştirilmeli mutlaka.”

“Mücadeleye dönük önyargıların zararları var”

Rojava Devrimine dönük antiemperyalizm tartışmalarına işaret eden Uçar, “Bu konularda dikkatli olmak gerekiyor. Kürt özgürlük hareketine dair beslenen önyargılar, Filistin için mücadele eden örgütlere de sergileniyor. Filistin davasının haklılığına gölge düşüren bir şey olmamalı bunlar. Orada direnen sosyalistler de var. Her iki halkın da haklı mücadelesi açısından gelişen önyargıların zararları var ama bunları bertaraf etmek gerekir. Bölgesel devrim böyledir, birbirini tetiklemesi söz konusudur” dedi.

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN OCAK SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,950AboneAbone Ol