İnsan hakları aktivisti Steudtner’in Türkiye’de tutuklanmasıyla Almanya-Türkiye krizi bir kez daha tırmanıyor. Karar ‘planlanmış bir eylem’ diye nitelendirildi “Artık sabrımız tükendi” yorumunu yapan Almanya, Ankara’nın politikalarını karşılıksız bırakmamak için yeni bir politika belirlemeye hazırlanıyor
İncirlik Üssü, Nazi benzetmesi, Deniz Yücel’in tutuklanması, OHAL uygulamaları, Diyanet’e bağlı imamların casusluk faaliyetleri gibi pek çok konuda kriz yaşayan Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkiler, insan hakları aktivisti Peter Steudtner’in Türkiye’de tutuklanmasıyla bir kez daha çıkmaza girdi.
Sabrımızın sonuna geldik
Türkiye ile ilişkilerde ‘defaten gösterilen sabrın sonuna geldiklerini’ belirten Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, Ankara’nın yaptıklarının karşılıksız kalmayacağını söyledi. Ankara’ya karşı yeni bir politikayı gündeme alacaklarını da açıklayan Gabriel, “Türkiye’ye yönelik politikalarımızı yeni bir istikamete sokmamız lazım. Eskisi gibi devam edemeyiz. Eskisinden daha açık olmalıyız, böylece Ankara’daki sorumlular bu tür politikalarının karşılıksız kalmayacağını anlayacak” diye konuştu.
Yeni yaptırımlar
Yeni politikaya dair bazı ipuçlarını da veren Alman Bakan, “Alman şirketlerinin tehditler mevcutken Türkiye’deki yatırımlarını nasıl garantiye alabileceğimizi bilemiyoruz. Önümüzdeki günler ve haftalarda AB’deki ortaklarımızla Türkiye’nin AB üyeliği hedeflerini ele alacağız. Mevcut şartlarda Gümrük Birliği’nin genişletilmesi konusunda nasıl görüşmeler yapılabileceğini düşünemiyorum. Alman hükümeti (Türkiye’ye yönelik) başka adımları da değerlendiriyor” dedi.
Seyahat uyarısı: Tutuklanabilirsiniz
Türkiye’de tutuklanan Alman vatandaşlarını da hatırlatan Gabriel, ancak saldırı gibi durumlarda yapılabilecek ‘manidar’ bir uyarıda bulundu; “Türkiye’ye kişisel ya da iş amaçlı ziyaret edenlerin çok dikkatli olmasını ve kısa ziyaretlerde bile Alman temsilciliklerine kayıt yaptırmasını tavsiye ediyoruz.”
Dışişleri Bakanlığı’nın sitesinde yayımlanan yeni uyarıda ‘Türkiye’ye ziyaret edecekler için bazı riskler’ bulunduğu ifadesi yer aldı.
“Gelecekte Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak istiyoruz ama tango iki kişiliktir. Hukuki güvencenin olmadığı bir ülkede hiç kimseye yatırım yapması tavsiyesi veremeyiz” diyen Gabriel, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in de hemfikir olduğunu kaydetti ve “Türkiye sadece Avrupa değerlerinden değil NATO değerlerinden de uzaklaşıyor” ifadelerini kullandı.
Tutuklama planlanmış bir eylem
Alman insan hakları aktivisti Steudtner ile birlikte aralarında Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser’in de bulunduğu beş aktivist Büyükada’daki bir toplantı sırasında gözaltına alınmıştı. Mahkeme, üyesi olmamakla birlikte bir terör örgütünü destekledikleri gerekçesiyle beş kişi hakkında tutuklama kararı almıştı. Tutuklamalar nedeniyle Dışişleri Bakanlığı’na çağrılan Türkiye’nin Berlin büyükelçisine protesto notası verilmişti.
Tutuklamayı yorumlayan Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, “Peter Steudtner Büyükadada’ki bir seminere danışman olarak gitti. Türkiye uzmanı değil, Türkiye ile ilgi herhangi bir şey yazmış ya da herhangi bir şekilde muhalif bir tutum takınmış değil. Güvenlik güçlerinin planlı ve önceden planlanmış operasyonuyla yakalanıp gözaltına alındı” diye konuştu.
Merkel: Tedbirler kaçınılmaz
Sigmar Gabriel’in tutumunu pekiştiren Almanya Başbakanı Angela Merkel de Türkiye’ye karşı önlem almanın ‘kaçınılmaz hale geldiğini’ vurguladı. Hükümet sözcüsü Steffen Seibert aracılığıyla yapılan açıklamada, “Dışişleri Bakanı’nın açıkladığı Türkiye’ye yönelik tedbirler gerekli ve kaçınılmazdır” denildi.
***
‘Kimse Türkiye’ye parmak sallamasın’
Almanya’yı ‘akıl tutulması’yla suçlayan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Bu talihsiz açıklamaların Almanya’da yaklaşmakta olan seçimlere yönelik bir iç siyaset yatırımı olduğunu düşünüyoruz” yorumunu yaptı.
Kalın, “Almanya’da moda haline geldi Türkiye karşıtlığı. Özellikle Cumhurbaşkanımıza yönelik paranoya düzeyindeki husumetin karşıtlığın Alman siyasetinde pirim yapmaya başladığını görenler şimdi bu vagona atlayarak kendilerince puan toplamaya çalışıyorlar. Onların akıl tutulmasından kurtularak rasyonel bir şekilde düşünmeleri gerekiyor” dedi.
FETÖ’cüler en çok oraya gidiyor
Konuyu FETÖ’ye getiren Sözcü, “FETÖ’cülerin en çok gittiği yer Almanya oluyor. Bununla ilgili dosyaları önlerine koyduğumuzda yargı bağımsızlığı var diyorlar. Türkiye’de niye saygı duymuyorlar?” diye sordu.
Türkiye’de yürütülen soruşturmaları savunan Kalın, sözlerini şöyle noktaladı; “Burada soruşturma konusu olan kişiler kimlerdir? Polisin ve yargının tespit ettiği kadarıyla illegal faaliyet içerisinde olan kişilerdir. Bunlarla Alman vatandaşlarını aynı kefeye koymak siyasi sorumsuzluktur. Kimse parmak sallayarak Türkiye’yi hizaya getirmeye çalışmasın.”
Dışişleri: Çifte standart
“Sözkonusu bunalımın ana sebebi Almanya’nın ülkemize yönelik çifte standartlara dayalı tutumudur” diyen Dışişleri Bakanlığı ise, Almanya’yı PKK ve FETÖ’ye göz yummakla suçladı. Açıklamada “Bakan Gabriel, Türk yargısına müdahaleye izin vermediğimiz için Türkiye’ye yönelik seyahat uyarısını sertleştirmek, Gümrük Birliği güncellemesine karşı çıkmak, yatırımları teşvik etmemek, AB’nin Türkiye’ye katılım fonlarını gözden geçirmek gibi tehditkâr ifadeler kullanıyor” denildi.
***
Bild: Erdoğan, Deniz Yücel için takas önerdi
AKP Lideri Erdoğan’ın birkaç hafta önce ‘üstü kapalı’ bir biçimde Alman hükümetine Türkiye’de tutuklu bulunan Die Welt muhabiri Deniz Yücel’in serbest bırakılması karşılığında Türkiye’den kaçan iki eski generalin iade edilmesini önerdiği iddia edildi. Bild gazetesinin haberine göre, Dışişleri Bakanlığı böyle bir pazarlığın söz konusu olamayacağı yanıtını verdi.
***
Almanya’ya liste: AKP, ‘FETÖ’cü şirketin araçlarını mı kullanıyor?
Almanya’yı FETÖ’cüleri teslim etmemekle suçlayan Ankara, Alman Federal Emniyet Teşkilatı’na (BKA) FETÖ bağlantılı kişi ve kuruluşların bulunduğu bir liste verdi. Zeit gazetesinin haberine göre, 68 kişi ve şirket adının bulunduğu listede Almanya’nın önde gelen şirketleri Daimler ve BASF da var. Listede ayrıca Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde bir gece büfesi ile bir dönercinin de bulunduğu belirtildi.
Listede yer alan en dikkat çekici şirket ise Daimler oldu.
Diyanet’in polemik konusu olan 1 milyon TL’lik makam aracının yanı sıra tüm AKP kurmaylarının kullandığı Mercedes’in üretimi Daimler tarafından yapılıyor. Şirketin FETÖ’cü ilan edilmesinin ardından Erdoğan dahil AKP kurmaylarının Mercedes arabalarını iade mi edeceği yoksa kullanmaya devam mı edeceği merak ediliyor.
Alman hükümet çevreleri Türkiye’den gönderilen listeyi ‘saçma ve gülünç’ olarak nitelendirdi. Federal Emniyet Teşkilatı’nın Türk makamlarından daha ayrıntılı bilgi talep ettiği, ancak yanıt alınamadığı belirtildi.
Birgün