Suriye’de sahada görev yapan üst düzey bir Amerikalı diplomatın, Trump yönetimini Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’nı engellemek için yeterince çaba göstermemekle ve Türkiye destekli silahlı muhalifleri “savaş suçu ve etnik temizlikle” suçladığı ortaya çıktı.
New York Times gazetesinin ulaştığı iç yazışmada, Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi James Jeffrey’nin yardımcısı William V. Roebuck, ABD’nin daha sert bir diplomasi uygulaması, ekonomik yaptırım tehdidinde bulunması ve askeri devriyelerini artırmasının, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik operasyonunu engelleyip engelleyemeyeceğini sorguladı.
Roebuck 3 bin 200 kelimelik iç yazışmada, “Bu zor bir karar ve yanıt muhtemelen ‘Hayır'” dedi. “Ancak (cevabı) bilmiyoruz, çünkü denemedik.”
“27 yıldır diplomatlık yapan saygıdeğer bir isim” olarak tanımlanan Roebuck’ın notuna ilişkin haber, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in Cuma ve Cumartesi günleri Türkiye’ye gerçekleştireceği resmi ziyaretin hemen öncesinde yayımlandı.
New York Times, Roebuck’ın kısa notunda, Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’na sert eleştiriler yönelttiğini ve insan hakları örgütlerinin Türkiye’nin desteklediği Suriyeli muhaliflerin Kürt esirleri öldürdüğü iddialarına arka çıktığını yazdı.
‘200 sivil öldü’ iddiası
Habere göre Roebuck notunda şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’nin maaş ödediği silahlı İslamcı grupların öncülük ettiği Suriye’nin kuzeyindeki askeri operasyonu, etnik temizlik konusunda kasıtlı bir çabaya tekabül ediyor.”
Roebuck, iddia edilen insan hakları ihlâllerinin “yalnızca savaş suçu ve etnik temizlik olarak tanımlanabileceğini” yazıyor.
Not şöyle devam ediyor:
“Bir gün diplomasi tarihi yazıldığında, insanlar burada ne olduğunu ve yetkililerin neden bunu durdurmak için daha fazlasını yapmadığını ya da en azından Türkiye’yi davranışından sorumlu tutmak için neden daha yüksek sesle konuşmadığını merak edecek, ki bu provoke edilmemiş askeri operasyonda 200 sivil hayatını kaybetti, 100 binden fazla kişi (ve bu devam ediyor) yerlerinden oldu ya da evsiz kaldı.”
New York Times gazetesi, Roebuck’ın Suriye’nin kuzeyinde yaklaşık iki yıldır ana gövdesini PYD’nin silahlı kanadı YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile birlikte çalıştığını yazıyor.
Arapça da konuşan Roebuck’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD’den iadesini istediği SDG komutanı Mazlum Kobani ile iki yıl boyunca sıklıkla muhatap olduğu da haberde yer verilen bir diğer bilgi.
Haberde, Roebuck’ın SDG’yi “sağlam ve güvenilir bir ortak” olarak tanımladığı belirtiliyor.
Roebuck SDG’nin ayrıca IŞİD’i yenmeye ve eski lideri Ebu Bekir El Bağdadi’nin ölümüye sonuçlanan Amerikan operasyonuna yardım ettiğini kaydediyor.
New York Times gazetesinin haberine göre diplomat notunda, Washington’ın Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’nı durdurmak için daha fazla çaba göstermemesini de eleştirdi, ancak daha fazla baskı uygulansa bile Ankara’nın muhtemelen yine de operasyonu gerçekleştireceğini kaydetti.
Buna ilişkin nedenleri de notunda şöyle sıraladı:
“Sınırdaki iki karakolda Amerikan askeri varlığının az olması, Türkiye’nin onlarca yılı bulan NATO üyeliği ve Suriye sınırında ordunun yoğun bir şekilde konuşlanması.”
Haberde Roebuck’ın, 31 Ekim’de kısa notu yöneticisi James Jeffrey’ye ve Suriye üzerine çalışan yaklaşık 50 Beyaz Saray, Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon yetkilisine yolladığı bilgisi yer aldı.
Gazete, Jeffrey ve Roebuck’ın Perşembe günü sorularına yanıt vermediğini yazdı.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Morgan Ortagus, ABD’nin Bahreyn Büyükelçisi olarak da çalışmış olan Roebuck’ın notu hakkında yorum yapmayacağını söyledi, ancak “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye’ye girme kararına kesin bir şekilde karşı olduğumuzu açıkça belli ettik ve askeri olarak karşı karşıya gelme dışında bunu engellemek için ne gerekiyorsa yaptık” dedi ve ekledi:
“Suriye’de durumun çok karmaşık olduğunu ve kolay çözüm ya da kolay seçimlerin olmadığını kimse inkar edemez.”
“Bu karmaşık durumun nasıl idare edilmesi gerektiği konusunda her zaman farklı fikirler olacaktır. Bu yönetimin görevi ABD ulusal güvenli ve Amerikan halkı için en iyisini yapmak. Suriye’de şimdiye kadar bunu yaptık ve yapmaya devam edeceğiz.”
New York Times gazetesi, Trump yönetiminden bir yetkilinin Suriye politikasına resmi olarak karşı çıkmasının bu yazışmayla ilk kez kamuoyu önüne serildiğini yazıyor. Gazetede, “Pentagon (Savunma Bakanlığı) Suriye politikasındaki ani değişimle ilgili endişelerini dile getirdiler ama üst düzey yetkililer hiçbir zaman görüşlerini kamuya açıklamadılar” ifadeleri yer alıyor.
Türkiye destekli Suriyeli muhaliflerin savaş suçu işlediğine yönelik iddialar neler?
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey Temsilciler Meclisi’nde, Suriye’de Türkiye ile birlikte hareket eden grupların Barış Pınarı Harekâtı sırasında savaş suçu işlemiş olabileceğini söylemişti.
Jeffrey, operasyon sırasında beyaz fosfor kullanıldığı iddialarının ABD’li yetkililerce incelendiğini belirtmiş, “etnik temizlik” iddiaları için ise “Etnik temizlik yapıldığına dair bir kanıt göremedik” demişti.
Türkiye ise insan hakları ihlâllerine ilişkin iddiaları reddediyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 21 Ekim günü yaptığı bir konuşmada, Türkiye’nin beyaz fosfor kullandığına yönelik iddiaları “Tarihimizde asla kimyasal silah kullanmadık” diyerek yalanlamıştı.
Türk Dışişleri Bakanlığı 20 Ekim’de yaptığı açıklamada ise, “Uluslararası Af Örgütü’nün Barış Pınarı Harekatı’na ilişkin raporundaki mesnetsiz iddiaları bütünüyle reddediyoruz. Söz konusu asılsız iddiaları, Suriye’den kaynaklanan ve ulusal güvenliğimize kasteden terör tehdidine karşı mücadelemize karşı başlatılan karalama kampanyasının parçası olarak değerlendiriyoruz” ifadelerini kullanmıştı. .
Uluslararası Af Örgütü, 18 Ekim’de yayımladığı bir raporda, Türkiye’nin düzenlediği operasyonda savaş suçu işlendiğini iddia etmişti.
12-16 Ekim arasında operasyon bölgesinden 17 kişiyle konuşarak hazırlanan raporda, YPG’li savaşçıların öldürülmesi dışında “yargısız infaz” ve bir okul, bir fırın ve bir ev olmak üzere sivillerin yaşadığı bölgelere yönelik bombardıman yapıldığı iddia edilmişti.
Af Örgütü’nün konuştuğu kişiler arasında yer alan bir Kürt Kızılay görevlisi, Türkiye’nin savaş uçaklarından birinin 13 Ekim’de de Rasulayn-Kamışlı arasındaki yolda ilerleyen sivillerin olduğu bir konvoyu vurduğunu söylemişti.
Aralarında gazetecilerin de bulunduğu bu konvoya ait olduğu iddia edilen görüntüler de sosyal medyada paylaşılmıştı. Konvoyda bulunan Fransız gazeteci Stephanie Perez, saldırının ardından Twitter’dan olaya ilişkin paylaşım yaparak bazı gazetecilerin yaralandığını duyurmuştu.
Görüntülerde, sivil konvoyu korumak üzere orada bulunduğu iddia edilen silahlı kişiler olduğu da görülüyor.
YPG’ye yakın Kürtçe yayın yapan ANHA haber ajansı da, muhabiri Seed Ehmed’in bu saldırıda öldüğü bilgisini paylaştı.
Suriye’nin Geleceği Partisi üyesi Hevrin Halef’in ölümü de Af Örgütü raporunda yer aldı. Rakka’dan Kamışlı’ya giden yolda Ahrar el Şarkiya grubu tarafından hem Halef’in hem de korumalarının “yargısız infaz yapılarak öldürüldüğü” belirtildi.
Raporda, yine 12 Ekim günü Suriyeli muhalif savaşçıların iki sivili yakaladığı ve iki YPG’li savaşçıyı yine “yargısız infazla” öldürdüğünü gösteren videoların Uluslararası Af Örgütü tarafından doğrulandığı bilgisi yer aldı. Yakalanan sivillerin nerede olduğunun bilinmediği belirtildi.
Amerikan basınında çıkan haberlerde de doğrudan Türkiye suçlanmasa da, muhaliflerin “savaş suçu işlediği” ifadeleri, isimsiz ABD’li yetkililere dayandırılarak verildi.
Kaynak: BBC Türkçe