19 Aralık’ın 22. yılında bir kez daha Ümraniye E Tipi Kapalı Hapishanesi önünde açıklama yapan İHD İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu, tutsakların hak gasplarına direndiği kaydedildi ve dayanışma çağrısı yapıldı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu, 19 Aralık’ın 22. yılında Ümraniye E Tipi Kapalı Hapishanesi önünde açıklama yaptı. Eyleme, Tutsaklarla Dayanışma İnsiyatifi (TDİ) de katıldı. Eylemde, “19 Aralık katliamını unutmadık, unutmayacağız” yazılı pankart ve “Tecrit öldürür dayanışma yaşatır”, “19 Aralık katliamını unutmadık, unutturmayacağız” dövizleri taşındı.
Basın metnini okuyan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, 19 Aralık sürecini ve öncesini hatırlattı. Katliamın failleri ve sorumlular hakkında etkin soruşturma yürütülmediğini hattı korunduğunu kaydeden Yoleri, “Dönemin Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, bu katliamdaki rolü nedeniyle 2004 yılında ‘Devlet Üstün Hizmet Madalyası’yla ödüllendirildi. Ümraniye Cezaevinde dört tutuklu bir de uzman çavuşun öldürüldüğü operasyona ilişkin 267 askerin yargılandığı ve 15 yıl önce açılmış olan davada karar, 3 Aralık 2019 tarihinde verildi. Mahkeme, sanıklardan beşi hakkında dava sürecinde hayatlarını kaybettikleri için davanın düşürülmesine karar verirken, geri kalan 262 sanık hakkında; ‘kasten yaralama’ ve ‘işkence’ suçlarından davanın zamanaşımından düşmesine, ‘faili belli olmayacak şekilde kasten öldürme’ suçundan da ‘aleyhlerine mahkumiyetlerine yeterli, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı kanıt bulunamadığı’ gerekçesiyle beraat kararı vererek cezasızlık ayıbına bir yenisini ekledi” dedi.
Açılan davaların da göstermelik olduğunu belirten Yoleri, hapishanelerdeki hak ihlallerinin sürerek devam ettiğini kaydetti. 2022 yılının ilk 11 ayında tam 61 tutsağın hastalık ve intihar nedeniyle yaşamını yitirdiğini aktaran Yoleri, “Hapishaneler halen, insanlık dışı, onur kırıcı muamelelerin mekanı durumunda. Şüpheli mahpus ölümlerine eklenen ağır hasta mahpus ölümleri, mahpusun dışarı ile hatta diğer mahpuslarla teması kesilerek uygulanan ağır tecrit, keyfi disiplin cezaları, çıplak arama, sürgün sevk, kelepçeli muayene ve tedaviye zorlama gibi mahpusun yaşamını daraltan hak ihlalleri ile egemen zihniyet, cezaevlerini birer işkence merkezine dönüştürmüş durumda. Ancak, mahpuslar bu işkence ve hak gasplarına karşı, insan onuruna yaraşır bir yaşam için yılmadan mücadele ediyorlar” ifadelerini kullandı.
İnsan Hakları Derneği’nin 16-17 Kasım 2002 tarihlerinde gerçekleştirdiği Genel Kurulu’nda 19 Aralık gününü “Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak ilan ederek, hapishanelerde yaşanan hak ihlallerinin toplumsal bir sorun olduğunu ve çözümün sadece tutsaklara bırakılamayacağını işaret ettiğini hatırlatan Yoleri, şu maddeleri sıraladı:
- Hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri derhal durdurulmalı, yaşanan ihlaller etkin bir şekilde soruşturulmalı, sorumlular yargı önüne çıkarılmalı ve cezalandırılmalıdır.
- Mahpusların yaşam haklarını koruyacak, eğitim ve sağlığa erişimi dahil tüm temel haklarını güvenceye kavuşturacak mevzuat değişiklikleri yapılmalı, uygulamanın etkin denetimi sağlanmalıdır.
- Tüm mahpusların insan onuruna saygı gösterilmelidir.
- Hiçbir mahpus tecrit ve izolasyon koşullarında tutulmamalıdır.
- Adalet Bakanlığı, 45/1 nolu Genelge’yi, şartsız uygulamalıdır.
- Cezaevleri sivil izlemeye açık olmalıdır.
- Çocuk cezaevleri kapatılmalı, kadın cezaevleri mahpus ve kadın hakları gözetilerek yeniden düzenlenmelidir.