Yayınladıkları basın bülteninde şunlara yer verildi:
7 Mayıs Uluslararası Homofobi, Bifobi, Transfobi ve İnterfobi Karşıtı Günün ne denli önemli olduğunu bugün bir kez daha hatırlıyoruz. Özellikle coğrafyamızda, içinde bulunduğumuz dönem bugünün önemini bizlere hatırlatıyor. İktidarın kullandığı ötekileştirici ve nefret dili, kolluk kuvvetlerinin uyguladığı şiddet, trans cinayetleri günbegün artmakta ve maalesef toplumsal bir “zemin” hazırlamakta.
14 Mayıs günü yapılan seçimin sonuçları da bize göstermiştir ki bu coğrafyada yükselen LGBTİ+ mücadelenin karşısında, çok güçlü bir “nefret bloğu” bulunmaktadır. Bu sonuçlar, mücadelenin önemini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. İktidar ortaklarının, seçim çalışmalarında kullandıkları LGBTİ+ nefret dili bu bloğun oluşumunda çok büyük bir rol oynamıştır. Faşizan, ırkçı, gerici ve fobik bir “nefret bloğu” oluşumuna, taş döşemiştir.
Gerek sosyal medyada, gerekse sokakta karşılaştığımız “nefret” işte bu propagandanın ürünüdür. Görevi, halkın belirli bir kesimine yöneltilen nefreti dindirmek ve tehlikeleri ortadan kaldırmak olan devlet, çok daha güçlü bir nefret diliyle, sandıktan yükselerek çıkmıştır.
Tüm bu olumsuzluklara karşı mutluyuz ki LGBTİ+ hakları sözleşmesini imzalayan, 11 aday meclise girmiştir. Mücadelemiz, sokakta olduğu gibi bürokrasi alanında da büyüyerek devam etmektedir.
Onur ayına hazırlandığımız şu günlerde, bizler patriyarkanın ve erkek devletin karşısında örgütlenmeye kenetlenmeye ve görünür olmaya devam etme kararlılığındayız.
LGBTİ+ mücadelenin var oluşunu hedef gösterenlere inat 17 Mayıslarda ve Pridelarda sokakları alanları doldurmaya devam edeceğiz. 33 yıldır kutladığımız 17 Mayıs Uluslararası Homofobi Bifobi Transfobi ve İnterfobi Karşıtı Gün bir kez daha kutlu olsun diyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti devletini, bir kez daha bu vesileyle altına imza attığı uluslararası sözleşmeleri uygulamaya davet ediyoruz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ayrımcılık yasaktır ve Türkiye bu sözleşmeyi kendi anayasasının üstünde kabul etmiştir. Yazılı hukukta durum böyledir ancak uygulamada, çok farklı durumla karşı karşıyayız.
Kaldı ki Türkiye Cumhuriyeti devletinin, kendi iç hukukunda da ayrımcılık yasaktır.
Türkiye, hukuk devleti olamadığı için her zaman yazılı hukukla uygulama arasında farklar varlığını devam ettirmekte. Bu sözleşmeleri ve iç hukuk düzenlemelerini hüküm altına almış devlet güçleri ve özellikle iktidar maalesef ki kendi imzalarına aykırı davranmaya devam etmektedirler.
Bizler bir kez daha tekrarlıyoruz özgür, eşit bir gelecek hayali ile öznelerin ait olduğu yerlerde olacağız. Temsil edilmeyecek, temsilci olacağız. Yaşasın 17 Mayıs!
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi
LGBTİ+ Komisyonu