Notice: Array to string conversion in /home/runcloud/webapps/app-direnisteyiz29/wp-content/plugins/td-cloud-library/includes/tdb_functions.php on line 459
17.9 C
İstanbul
25 Ekim Cuma, 2024
spot_img

Yüzyıldır mezarları soyuyorsunuz. Doymadınız! – Mehmet Özer

Zir vadisi, eski adıyla Stanoz, Ankara’nın Sincan ilçesinin Yenikent bölgesinde yer alır.
1915 tarihinden önce, Stanoz’un (Zir) nüfusunun tamamı Ermenilerden oluşuyordu (3142 kişi, 668 hane). Ankara’da yaşayan Ermenilerin büyük bir bölümü gibi buraya yerleşen Ermeniler de 15. yy’ın başında Kilikya’dan göç etmişlerdi. Burada bulunan 1290’dan kalma eski bir elyazmasının kopyası bu durumu doğrulayan önemli bir belgedir. Bu belge, özellikle de 1915’te yok oluncaya dek kentin Armenofon (Ermenice konuşulan) kaldığını kanıtlamaktadır. Burada Krapora (Klasik Ermenice) yakın bir Ermenice konuşulmaktaydı. Yöredeki ikinci büyük göç dalgası 1605’te İran Ermenistanı’ndan gelen sığınmacılardan oluşuyordu.
Tutkulu Hıristiyanlar olan Stanozlular, Surp Pırgiç ve Karasun Manug kiliseleriyle bir Protestan ibadethanesine sahiptiler. Kente hakim bir tepede yer alan Surp Pırgiç Kilisesi, özellikle ilkbaharda ziyaret edilen bir hac yeriydi. Kentte yer alan iki eğitim kurumunda 500 öğrenci okumaktaydı.
Çok sayıda hanın ve kıraathanenin bulunduğu bölgede bir pazar yeri ve Ermenilerce işletilen hamamlar vardı. Kentteki zanaatkarlar, 17. yy’dan beri Ankara keçisinin kılından ürettikleri alpakaya (sofe) yakın bir tür kumaşla ün salmışlardı. Büyük bir olasılıkla bu teknik, bölgeye 17. yy’da İran Ermenistanı’ndan göç eden sığınmacılarca getirilmişti. Bu asıl uğraştan başka ipekböcekçiliği, halıcılık, işleme, boyama ve dericilik bölgede görülen önemli zanaatlar arasındaydı. Tarım alanında, bağcılık ve meyvecilik başta geliyordu. Avcılığın yanı sıra bölgede manda ve keçi yetiştiriciliği de önemliydi. Bölgedeki değirmenlerin pek çoğu Ermenilerce işletilmekteydi. Bağlarla meyve bahçeleri, Çarsu vadisi boyunca yamaçlar üzerinde setler (teras) halinde uzarındı.
“Ankara’nın 800 hanelik Ermeni yerleşimi Stanos ve Stanos’tan 1 saat uzaklıktaki 20 haneli bir başka Ermeni köyü Gradz Kar (Kireçtaşı) köyündeki katliamları nakleder: ‘Bu iki yerleşim alanının Ermeni erkekleri sürgün edilip, tamamıyla katledilmişlerdir. Kadınları ise Türk köylerine dağıtılıp türlü işkence ve saygısızlıklara maruz bırakılmıştır.’” (Aktaran, Sait Çetinoğlu).
Tüm sakinleri 1915’te sürgüne-ölüme gönderilen Stanoz’un geçmişine tanıklık eden birkaç harabeden başka, yörede varlığını günümüze kadar sürdürebilen pek bir şey kalmamıştır.
Sincan Belediyesi mezar taşlarının iyi durumda olanları belediye bahçesine taşıyarak bahçesini açık hava müzesine dönüştürmüştü. İstanoz’dan getirilen mezar taşlarının kaidesine “Osmanlı döneminde yaşamış gayrimüslim Ermenilere ait mezar taşı” biçiminde tanıtıcı yazılar da koymuşlardı. Daha sonra kaldırdılar, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne gönderdiklerini söylediler. Bir süre kayboldu mezar taşları. Şimdi açık hava müzesi olan Roma Hamamı’nda sergileniyorlar.
Zir vadisinde düne tanık birkaç mezar taşının dışında hiç tanık kalmamış. Son gezimizde yolumuzu vadiye düşürdük. Korumasız olan mezarlık etrafındaki teller kopartılmış, mezarlık dış etkilere açık hale gelmiş. Ucundan bucağından azar azar mezarlık işgalciler tarafından çaktırmadan özel mülk haline getiriliyor. Koca vadide sanki hiç piknik yapacak yer kalmamış gibi mezarların üzerinde yayıla yayıla piknik yapıyorlar, çöplerini orada bırakarak. Mezarlar üzerinde yaptıkları mangaldan arta kalan kemikler insan kemikleriyle karışmış. Mezardaki ölülere yapılan saygısızlık sadece bununla kalsa…
Her gittiğimde bir mezarın açıldığını kemiklerin etrafa saçıldığına tanık oluyorum. Kolay yoldan zengin olmak isteyen asalaklar, en kolay yol olarak mezarları soymakta buluyorlar.
Evet mezarları soyuyorlar.
Yüzyıl önceki Ankaralı Ermenilerin geçmiş zaman kapısı olan Zir Mezarlığı’nın geleceği şimdiden belli. Yağmacılar ve mezar soyguncularının insafına terk edilmiş gibi. Böyle giderse mezarlık bölgesi on yıla kalmadan piknik alanına dönüştürülür.
Mezarlıklar geçmişimize giden yolun giriş kapısıdır.
Geçmişinizden korkmayın yüzleşin. Yüzleşin ki huzurlu uyuyasınız.
Ben Ermeni değilim ama oradaki ölü, benim ölümdür.
Kardeşlerimi rahat bırakın, sonsuz uykularında huzur bulsunlar.
Kendi mezarlarınıza gösterdiğiniz saygıyı gösterin, daha fazlasını değil.
Ermeni kurumlarına, demokratik kitle örgütlerine, siyasal partilere ve bir vicdan taşıyan insanlara çağrımdır; mezarlığımıza sahip çıkın, çıkalım.
Mezarlarında uyuyanlar bunu hak ediyor…
(Özgür Bir Dünya İçin Kaldıraç, Ağustos 2017, Sayı 194)

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN EKİM SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol