Birçok diziye, sinemaya, roman ve öyküye konu olmuştur çiftlik yaşamı.
Çiftliğin sahibi olur. Ona ya bey ya da ağa derler. Kültürel yapıya göre bu isim değişiklik gösterir.
Çiftliğin birde kahyası vardır. Kahya ağanın adına çiftliğin tüm işlerini yürütür. Kahyalar genellikle acımasız olurlar. Ağanın gözüne girmek için kırk takla atmaktan geri durmazlar.
Çiftlikte birde marabalar bulunur. Bunlar sayıca çok kalabalıktır. Hiç bir hakları yoktur. Karın tokluğuna çalışır ve ağanın servetine servet katarlar.
Bu arada hemen söyleyelim. Marabalar ağayı görmezler. Hani görseler de uzaktan bir silüet olarak ancak görebilirler. Ağa marabalar için ulaşılmaz bir güçtür. Bu yanıyla da bir taraftan hayranlıkla, bir taraftan da nefretle bakılır ağaya.
Çiftlik hayatında görünür aktör kahyadır. Kahya çiftliğin tüm sürecini iyi bir gözle izler, marabaları nasıl karın tokluğuna çalıştıracağını da çok iyi bilir. Deyim uygunsa, laftan anlamayanı kötekle idare etmeyi bilir kahya.
İyi bir kahya ağanın eli ayağıdır. Ağa kahyaya fazla yüz vermeden onu hoş tutmaya özen gösterir. O kadar ki kahyanın ufak tefek hırsızlıklarına karşı gözlerini kapatır.
Ağa için ufak sayılan ve görmezden gelinen hırsızlıklar kahya için büyük bir servettir.
Ağanın kahyanın hırsızlığına göz yummasının esas nedeni şudur; ekonomik durumu marabalarınkinden yüksek olan kahya daha sadık olur ve çalışan çoğunluğu daha etkili yönetir.
Arada bir kahya çalışanlar üzerinde baskıyı arttırır ve bu baskı çiftliğin işleyişini bozucu bir duruma sokarsa ağa kahyayı uyarır. Uyarıları dikkate almayan ve bildiğini okumayı sürdüren kahya bir anda ne olduğunu anlamadan hırsızlıkla heybesine doldurduğu ne varsa elinden alınarak kapı dışarı edilir.
Bu arada hemen ekleyeyim. Kahya iş başındayken çalışanlara gücünü kabul ettirmek için bin bir türlü dalavere çevirmekte çok hünerli olur.
Ne mi yapar?
Çiftlikte çalışan herkese ağanın dahi ondan korktuğunu ima eder. Bunu direk kendi yapmaz. Etrafına üç beş adam toplar ve onları ufak tefek nemalandırarak propagandayı onlara yaptırır. Bunlara çokça yağdanlık ismi verilir.
Bu öyle karmaşık propagandadır ki çiftlik çalışanlarının kafası allak bullak olur. Kahya dert babasıdır, çalışanların kursağından bir lokma ekmek geçiyorsa bu kahyanın sayesindedir. Ayrıca kahya çok zalim de olabilir. Onu eleştiren herkes bu zalimlikten mutlaka payını alır.
Hasılı çiftlikte yaşam üç aşağı beş yukarı böyledir.
Hadi şimdi yaşanmış bir ağa kahya öyküsü anlatayım.
Anadolu’nun bir ilinde geçiyor öykü. Çiftliğin kahyası yıllarca ağasına hizmette kusur etmemiş. Ve ağasını her gördüğünde de ilk sözü “ağam yoluna öleyim. Ömrümden al senin olsun” olurmuş.
Bu iltifatlara karşı ağanın aklına bir hinlik gelmiş. Erkenden kalkmış ve kahyayı çağırmış.
– Kahya gel hele. Yıllardır bana hizmette kusur etmedin. Beni her gördüğünde “ağam yoluna ölürüm” diyerek samimiyet gösterdin. Bugün rolleri değişeceğiz. Sen ağa olacaksın ben kahya. Ne dilersen yapacağım. İtiraz istemem.
Kahya itiraz edecek olmuş ama bakmış ağanın tavrı net. Mecbur kabul etmiş teklifi.
Kıyafetler değiştirilmiş.
Ağa geçmiş arabanın direksiyonuna, kahya oturmuş arka sağda ağanın yerine.
Ağa sormuş.
– Nereye gidelim ağam?
Kahya ıkına sıkına,
– Çiftlik arazisini gezelim ağam demiş.
Demiş ama zılgıtı yemiş..
– Ağa sensin, sakın bir daha bana ağa deme.
Revan olmuşlar yola. Ağaçlık bir araziye gelince bir anda arabanın etrafı silahlı adamlarla çevrilmiş. Adamlar hemen arka kapıya yönelip kapıyı açmış ve kahyayı yaka paça aşağı indirmişler.
– Seni zalim ağa. Yaptığın zulümlerin hesabını vereceksin. Seni burada işkence yaparak öldüreceğiz.
Kahya bir anda feryat figan olmuş.
– Bokunuzu yiyem ben ağa değilim. Ağa aha şu direksiyonda oturan şofördür. Bugün bana böyle bir numara yaptı. Öldürecekseniz onu öldürün.
Ağa direksiyondan inmiş ve basmış kahkahayı.
– Ulan kahya. Hani benim yolumda ölürdün. İlk sıkıntıda sattın beni. Bunlar benim adamlarım. Sana bir oyun oynadık. Sen sınıfta kaldın.
İşte, somut bir örnekle ağa ile kahya arasındaki ilişkinin bağı böyle. Pamuk ipliğine bağlı ve ilk fırsatta kopuverecek kadar güçlü.
Ağa ile kahyanın ilişkisi ne kadar pamuk ipliğine bağlıysa aynısı kahya ile yağdanlıkları arasındaki ilişki içinde geçerlidir.
Kim ki “yolunda ölürüm ağam, yolumda ölürüm kahyam” diye nara atıyorsa bilinsin ki o büyük korkaktır. Değil yolunda ölmeyi, ilk fırsatta ağasını ya da kahyasını satmaktan geri durmayacaktır.
Anlayan anlamıştır umarım.
Ha bu arada; boğaz tokluğuna çalışanları biliyoruz. Sizce çiftliğin ağası kim? Ya kahyası, peki yağdanlıklar.
Ben bilemedim de…