İnsan türü kötü bir yıl yaşadı; gelen yıldan da pek bir umudu yok. İçinde bulunduğumuz coğrafyada bu genel manzaranın katmerlisi yaşandı, daha da yaşanacak gibi görünüyor. Buna rağmen yılbaşında olduğumuzu ve az da olsa meserreti hak ettiğimizi unutturmayan vakalar cereyan etmiyor değil.
Kasım ayı başından bu yana sırra kadem basmış olan Berat Albayrak yakın zamanda, ‘dönüşüm muhteşem olacak’ tadında bir video ile yeniden ortaya çıktı. Görüntüsü yeniden kameralar karşısına geçmeye henüz müsait olmadığından olsa gerek, eski tabirle canlı değil de ‘banttan’ yayın yapıyor. Bu videoda Albayrak, ‘ümmetle millet birleşti yakında kazanacağız’ mealinde bit nutuk atarken arkadan davudi bir sesle cihat türküleri okunuyor (müziğin Livaneli’den çalıntı olduğu kulaklardan kaçmıyor). Buyurun işte sizlere yeni yılda meserret vesilesi.
Sağlık sebebiyle görevinden affedildiğinden bu yana kendisinden haber alınamayışı yanında Saray’la akrabalığı da dikkate alınınca Osmanlı usulü bir şehzade boğdurma vakasıyla karşı karşıya olunduğu endişesinin kamuoyu içinde yayılmasına neden olmuştu. Oysa dipdiri, genç ve dinamik damat, geri döneceğim diyor. Belki de parti kuracak. O halde bu yanlış çağrışımın gözden geçirilmesi gerekiyor. Bu fitne fesatçı güruh, dünyadan haberdar olsaydı aynı günlerde İngiltere Başbakanı Boris Johnson’un danışmanlıktan kovduğu Dominic Cummings hakkında yazılanlardan ilham alma yoluna gidebilirdi.
Cummings, 2016 Brexit referandumunda önemli bir rol oynadıktan sonra Başbakan danışmanı olarak atanmıştı. Daha sonra adı, pandemi yasaklarına rağmen ailesiyle birlikte şehirlerarası bir otomobil gezintisi esnasında basına yakalanınca duyuldu ve polis tarafından sorgulandı. Ama görevden alınmasının bu vakadan çok dünya patronluğunun Joe Biden’a geçtiği yeni döneme hazırlık çerçevesinde gerçekleşen bir tasarruf olduğu ifade ediliyor. Durum böyle sarih iken benzer bir fitne fesat çevresi İngiltere’de de mevcut. Başbakan’ın ön adı Boris olunca danışman Cummings’in basın çevrelerindeki lakabı da tarihsel bir danışman kovma vakasına referansla ‘Rasputin’ oluvermişti. 20. Yüzyıl’ın başlarında Rasputin de Rus Çarı’nın St. Petersburg’daki sarayından kovulmuş ama, burası çok önemli: geri dönmüştü.
Grigori Rasputin, 1869’da Sibirya’da doğdu. Mistik güçleri yanında sarhoş, geçimsiz ve kavgacı kişilik bozukluklarıyla da meşhurdu. Bir gün at hırsızlığı ile suçlanınca köyünden kaçarak bir manastıra sığındı ve on beş yıl boyunca bir gezgin vaiz olarak ülkeyi dolaştı. 1905 yılında bir gece rüyasında Meryem Ana’nın kendisini Çar’a yardım etmesi için St. Petersburg’a çağırdığını gördü ve derhal yola koyuldu.
Rasputin, St. Petersburg’da kilise ve aristokrasi arasında bir çevre edindi ve kısa süre içinde saray davetlerine katılmaya başladı. 1907 yılında bir gün Çar Nikolay ve Çariçe Alexandra’nın hemofili hastası olan oğulları Aleksey’in kanaması doktorlar tarafından durdurulamayınca Rasputin mistik bir müdahale ile çocuğu iyileştirdi. Bu andan itibaren Çariçe’nin gözde dostu ve Çar Nikolay’ın danışmanı olmuştu. Onlara, anne ve baba diye hitap ediyordu. Bir süre sonra Çar’ın büyük kızını baştan çıkardığı söylentileri yanında şehirde tuttuğu apartman dairesinde aristokrat hanımlarla yaptığı mistik ayinlerin içeriği hakkında da rivayetler dolaşmaya başladı. Bunun üzerine polis takibine alınan Rasputin’in evine üç üst düzey din adamı bir ziyaret gerçekleştirerek kendisini bir haçla fena halde darp ettiler ve şehirden kovdular. Böylece saraydaki görevlerinden de ‘affedilmiş’ oluyordu.
Façası bozulmuş halde köyüne dönen Rasputin, Birinci Dünya Savaşı’nın başladığını duyunca Çar’a bir mektup göndererek savaşa girmenin bir felaket olacağı kehanetinde bulundu. Bu tavsiyesi dikkate alınmadı ama Çar ordularının başına geçerek saraydan ayrıldığında Rasputin yeniden saraya çağrıldı. Dönüşü muhteşem oldu: Bu tarihten (1914) ölümüne kadar ordu yönetiminden bakan atamalarına kadar her alanda Rusya’yı fiilen Rasputin yönetmiştir. Cephede yenilgiler eşliğinde ülkede yayılan açlık ve kıtlık karşısında Rasputin’in mistik güçleri bile çaresiz kalacaktı. Ekonomik atılım yapıyoruz, uçuyoruz vesaire diyor muydu bilinmez ama 1916 yılında kendisini ülkenin yaşadığı felaketten sorumlu tutan birkaç aristokratın birlikte gerçekleştiği oldukça zahmetli bir suikast sonucu vefat ettiği anlaşılıyor.
Rasputin, ölümünden hemen önce Çariçe Aleksandra’ya bir veda mektubu sunarak, ‘eğer bugünlerde ölüm haberimi duyarsanız bilin ki iki yıl zarfında bütün aileniz öldürülecektir’ kehanetinde bulunmuştu. İlginç olan, bu mektubun ‘dua edin’ şeklindeki bitiş cümlesidir ki Türkçe’ye ‘Rabbim sonumuzu hayreylesin’ biçiminde de tercümesi mümkündür. Daha da ilginci şu ki, burası çok önemli, Rasputin’in kendi ölümünden bir yıl sonra Çarlık ailesinin akıbeti hakkındaki kehaneti de gerçekleşmiştir.
Sağlıklı seneler…