Türkiye’nin dört bir yanında orman yangınları sürerken orman alanlarındaki yapılaşma tasarrufu Orman Bakanlığı’ndan alınıp Turizm Bakanlığı’na verildi
Türkiye’nin dört bir yanında orman yangınları sürerken tam da yangınların başladığı güne denk gelen bir kanunla orman alanlarındaki yapılaşma tasarrufunun Orman Bakanlığından alınıp Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkisine verilmesi önümüzdeki günlerde çokça tartışılacağa benziyor. Yıllardır TBMM’ye getirilip kamuoyu baskısı nedeniyle geçirilemeyen Turizm Teşvik Yasası bir gecede Erdoğan’ın imzasıyla oldubittiye getirildi.
Turizm bölgesinde olsun olmasın orman alanları turizme tahsis ediliyor
Yasadaki maddeleri değerlendiren Türkiye Barolar Birliğinin (TBB) tasfiye edilen kent ve çevre hukuku komisyonunun son sekreteri, çevre ve ekoloji avukatlarından Ömer Erlat turizm bölgeleri dışında kalan orman alanlarının da “Turizm Merkezi” adı altında turizme tahsisi yolunun açıldığını dile getirdi. Turizm Teşvik Kanunu’nda yapılan değişikleri önceki metinle karşılaştıran Erlat, düzenlemeyle turizm merkezlerinin, tanımının değiştirilerek turizm bölgeleri dışında “orman vasıflı olanlar dâhil” bölgeler olarak tanımlandığını belirtti. Erlat, “Böylece turizm bölgeleri dışında kalan orman alanlarının da turizm merkezi adı altında turizme tahsisi yolu açılmıştır” dedi.
Kıyıları işgal eden beachlere meşruiyet
Kıyıları işgal eden kamuoyunda “beach” olarak bilinen ve birçoğu kanuna aykırı şekilde kıyılarımızı işgal eden işletmelerin kıyı işgaline meşruluk kazandırıldığını dile getiren Erlat, “Tanımı yapılmamakla birlikte ‘müstakil plaj işletmeleri’ denilen yeni bir kavram üretilmiş ve bunlara turizm işletmesi belgesi verilmesi düzenlenmiş. Beach’lerde alkol yasağı yönünden okula camiye mesafe yasağı koşulu getirilmiş” dedi.
Turizm yatırımları ruhsat ve denetim dışı
“Turizm hizmetleri yönetim birlikleri” adlı altında tanımı yapılmayan yeni bir kavram oluşturulduğuna dikkat çeken Erlat, böylece turizm bölgelerinin özel sektör işbirliği ile işletilmesi hedeflendiğini belirtti. Kanunda yine tanımı yapılmayan “lüks çadır tesisleri” adlı yeni bir kavram oluşturulduğunu aktaran Erlat, özellikle kıyılarda “lüks çadır tesisleri” yapılabileceği bu tesislerin “çevre dostu malzemeden” (her ne demekse?) yapılacağı düzenlenmiş. Erlat, Bakanlıkça yapılacak altyapı ve planlama işlemleri için diğer kamu kurum ve kuruluşlarından istenilen bilgi, belge ve görüşlerin 3 aydan 30 güne düşürüldüğünü ve bu görüşlerin gelmemesi durumunda ilgili iş ve işlemlerin Bakanlıkça re’sen tesis edilebileceğine işaret etti. Turizm bölge ve merkezlerinde yapılacak tüm yatırımlarda ÇED süreci dışında alınması gereken tüm izin, onay ve ruhsatların, ilgili kurumlarca başkaca hiçbir işleme gerek kalmaksızın on beş gün içinde verilmesinin düzenlendiğini kaydeden Erlat, “Böylece turizm yatırımlarının tüm ruhsat ve izinleri denetim dışı bırakılmıştır” dedi.
Meralar da turizm yatırımcısına tahsis ediliyor
Kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve turizm merkezleri içinde yer alan korunan alanlarda (Doğal sitlerde) her ölçekteki planların yapılmasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yetkilerinin sınırlanarak Turizm Bakanlığına devredildiğini kaydeden Erlat, Kanunun 8. maddesine eklenen fıkra ile ilk kez meraların “turizm amacına” tahsis edileceğinin düzenlendiğini dile getirdi. 8. maddede daha önce meraların tahsisi söz konusu olmadığı halde meraların düzenlemeye eklendiğini belirten Erlat, “Kanun gereği köy ve Belediye tüzel kişiliğine ait olması gereken meralar, vasfı değiştirilerek turizm yatırımcısına teslim edilecek. Kanımca Anayasanın 45. maddesine açıkça aykırı bir düzenleme. Daha önce ormanların tahsisi için açılan davada Anayasa Mahkemesi iptal kararı vermişti. Meralar için de aynı sonuç doğabilir” dedi.
Kanunla sermaye el değiştiriyor
Turizm Bölge ve merkezleri dışında kıyılardaki ilçelerde bulunan tesislerin de yatırımcılara tahsisinin düzenlendiğini belirten Erlat, “Turizm bölgeleri ve turizm merkezleri dışında kalan ve imar planları ile turizm amaçlı kullanıma ayrılan yerlerindeki Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar, tapuya tescili mümkün olan devletin hüküm ve tasarrufu altındaki tescil harici yerlerinde, konaklama tesisi yapılmak üzere yatırımcılara tahsisi Bakanlığa verilmiş.” dedi.
Orman alanlarında turizm yatırımcılarına verilen ön izin, kesin izinler ve yapılan sözleşmelerin iptal edildiğine dikkat çeken Erlat, “Yatırımcılar Bakanlıkça yeniden belirlenecek bedel ve tahsis koşullarıyla yeniden sözleşme düzenlenmeye zorlanmaktadır. Bu durum, kanun değişikliği ile turizm yatırımlarında sermayenin el değiştirmesinin Kanun yolu ile zorlandığı ilginç bir olay” dedi.
Turizm Lobisi: 1 – Jeotermal Lobisi: 0
Jeotermal suyun kullanımına yönelik turizm amaçlı kullanıma konu edilebilecek hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar ile devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin de konaklama tesisi yapılmak üzere yatırımcılara tahsisinin bakanlığa verildiğini kaydeden Erlat; “5686 sayılı Jeotermal Sular Kanununa Geçici 7. Madde eklenerek turizm bölge ve merkezlerindeki arama ruhsatları iptal ediliyor, işletme ruhsatları da güncel değeri üzerinden kamulaştırılıyor. Yani -şimdilik- turizmci lobisi jeotermalci lobiyi yenmiş. Artık talan edilen alanlarda sen ben kavgasının başladığının göstergesidir bu…” dedi.
Erlat düzenlemeye göre orman alanlarındaki ve turizm bölgesi içinde olsun olmasın kıyı ilçelerdeki mesire yerleri ile OGM ye ait konaklama tesislerinin Bakanlıkça yatırımcılara tahsis edileceğini de dile getirdi.
Turizm yatırımcısına peşkeş
Erlat şunları söyledi: “Sonuç olarak Turizmi Teşvik Kanunu Değişikliği ile daha çok orman alanı, köy ve belediye tüzel kişiliklerine ait meralar turizm yatırımcılarına devredilecek, kıyı ilçeleri ve Milli Parklarda uygun görülen yerler turizm yatırımcılarına devredilecek, kısacası anayasa ve yasalarla kamuya ait olan ve korunması gereken alanlar, kıyı ilçeleri, devletin hüküm ve tasarrufundaki tescil harici her türlü alan turizm yatırımcısına peşkeş çekilecektir. Bu kanunla gelen bir başka yenilikte “sözleşmeler” iptal edilerek, jeotermal arama ve işletme ruhsatları iptal edilerek pastadan pay kapacakların kanun yolu ile yeniden düzenlenmekte oluşudur.”