Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Üyesi Melike Baysal, sokak hayvanlarına ötanazi öngören kanun teklifine tepki gösterdi. Baysal, “Biz ötanaziyi hiçbir koşulda kabul etmeyeceğiz. Elbette burada yerel yönetimlerde çalışan meslektaşlarımız, belediyelerde çalışan meslektaşlarımız söz konusu. Belediyeler hepimizin bildiği gibi siyasi kurumlar. Birçok meslektaşımız istifayı bile göze aldığını bize sözlü olarak bildirdi” dedi.
AKP’nin sokak hayvanlarına katledilmesini içeren kanun teklifine tepkiler sürüyor. Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Üyesi Melike Baysal, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Aslında gerçekten inanamadığımız bir süreç ortaya çıktı. Çünkü 17 maddelik bir değişiklik öngördüler. Fakat genel gerekçelerine bile baktığımız zaman birbiriyle bağdaşmayan, örtüşmeyen, ucu açık ve gerçekten suistimale de açık birçok konu var burada. Bir kere ilk göze çarpan hayvan refahının, bakımevlerinin, kısırlaştırarak popülasyonu azaltmanın hiçbir şekilde gündeme gelmiyor olması. Buradan anlaşılan da aslında sokakta sıfır köpek amacını taşıyan bir sürece gelmiş. Tabi burada şunu belirtmem gerekir. Biz sokaktaki bu popülasyonu normal bulmuyoruz elbette. Hem hayvanların kendileri için, onların refahı için hem de halkın gerçekten yaşadığı bu huzursuzluk açısından bu popülasyonu normal bulmuyoruz. Ama çözümün öldürmek, toplamak olmadığını bunun daha büyük ekosistem sorunlarına, halk sağlığı sorunlarına yol açacağını defalarca anlattık. Dolayısıyla biz bu yasa tasarısının Bursa Veteriner Hekimler Odası olarak, Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi olarak bu yasa tasarısının tamamen karşısındayız.”
“Bugüne kadar 25 milyon köpek kısırlaştırılacaktı”
AKP Grup Sözcüsü Abdullah Güler’in Türkiye’de 105 bin hayvan kapasiteli 322 barınak olduğunu söylediğini hatırlatan Baysal, “Barınak diyorum çünkü normalde 5199 sayılı yasada bakımevi olarak geçiyor. Fakat bu 322’nin büyük çoğunluğu da aslında kriterleri kapsamıyor. Şimdi buradan hareket ettiğimizde 20 yılda 2 buçuk milyon hayvan eğer kısırlaştırılmışsa, bir yılda 256 iş günü olarak ortalama düşünebiliriz ve 322 belediye üzerinden hesapladığımızda günde ortalama iki köpek kısırlaştırıldığı ortaya çıkar. Bu matematiği herkes yapabilir. Yani Türkiye Cumhuriyeti’nde 5199 sayılı yasa çıktığından beri günde ortalama iki köpek kısırlaştırılmış. Biz bununla ilgili bir hesap yaptık. Günde bir veteriner hekim ortalama hem hayvanın sağlığına ve refahına uygun hem de veteriner hekimin refahına uygun olarak ortalama beş köpek kısırlaştırabilir. Eğer günde 322 belediyede beş köpek kısırlaştırılsaydı bugün 8 milyon rakamından bahsedecektik. Ama eğer Türkiye’de bin 389 belediye olduğunu düşünürsek belde belediyelerini çıkarabiliriz buradan, belki onların bütçeleri bir geçici bakımevi yapmaya uygun olmayabilir ya da fiziki koşulları. Bin üç belediye yani ilçe, şehir ve büyükşehir belediyeleri eğer bunu yapsaydı ve günde beş köpek kısırlaştırsalardı bugün 25 milyon rakamından bahsedecektik” diye konuştu.
“Ötenazi süreci hafifletmek için kullanılmış bir kavram”
Yasa tasarısıyla sokaktan hayvanları toplamayan, hatta öldürmeyen belediye başkanlarına hapis cezası geldiğini aktaran Baysal, “Aynı yasa tasarısı diyor ki, sokağa hayvanını bırakan, hayvan sahiplerine de altmış bin lira para cezası vereceğiz. Yani sokağa bırakmanın cezası para cezası, ama sokaktan toplayıp öldürmemenin cezası hapis cezası. Öldürmemek diyorum. Şunun için söylüyorum bunu. Mevcut koşulları göz önünde bulundurduğumuzda 322 belediyenin sadece 105 bin kapasiteli bakım alanı var. Bu sürecin çok hızlı bir şekilde 105 binden örneğin bir milyon hayvan kapasitesine çıkmasını bekleyemeyiz. Fakat bu yasa tasarısı Meclis’te kabul edildiği günden itibaren bu süreç işletilmeye başlanacak. Yani bu hayvanlar toplandığında, bakılacak yerler olmadığı için zaten öldürülmeleri gündeme gelecek. Öldürülmeleri diyorum çünkü ötanazi bizim gündemimizde yok. Ötanazi sadece bu yasa tasarısında süreci hafifletmek için kullanılmış bir kavram. Çünkü ötanazi bilimsel olarak yaşamsal fonksiyonları sona ermiş, ağrısı ve acısı dindirilemeyen, hastanın refahı için veteriner hekimin hasta adına, hasta sahibiyle birlikte karar vereceği bir süreç olarak değerlendirilebilir ki hiçbir veteriner hekim böyle bir şeyi yapmak istemez. Yaşamsal fonksiyonları sona ermek üzereyken bile doğal yollarla bu yaşamı terk etmesi beklenir” ifadelerini kullandı.
“Kısırlaştırma için verilen ücretler yetersiz”
Şu anda belediyelere dişi ya da erkek fark etmeksizin Doğa Koruma Milli Parklardan gelen bütçenin 200 lira olduğunu söyleyen Baysal “Zaten bunun yetmesi beklenemez. Bir de bu bütçe 2023 yılının bütçesi. 2024 yılının yedinci ayındayız. 2024 yılı için yeni bir bütçe belirlenmemiş. Bu çok büyük bir eksiklik. Belki bu bütçe şu anda 500-600 lira çıksaydı süreç değişebilirdi. Bir de tabi burada şöyle bir handikap var. Yerel yönetimlere gelen bu bütçeler yerel yönetimlerin genel bütçesine dahil ediliyor. Yani Veteriner İşleri Müdürlüğü’ne ya da kısırlaştırmayla ilgilenen müdürlüklere iletilmiyor. Bir eksiği daha söylemek isterim. Türkiye’de eğer bugün kısırlaştırma sayısı hala yeterli değilse bunun bir nedeni de şudur. Birçok belediyede veteriner hekim yok. Veteriner hekim istihdam eden belediyelerin birçoğu veteriner işleri müdürlüğü kurmadı. Ve veteriner hekimleri bu kısırlaştırma süreçlerini, zabıta müdürlüğü, çevre müdürlüğü, mezarlıklar müdürlüğü, iklim değişikliği müdürlükleri gibi bu işlerin önemini, ileride yaratabileceği sorunları ya da bunun bir halk, toplum ve hayvan sağlığı sorunu olabileceğini kestiremeyecek hiç ilgisi olmayan müdürlüklerin altına verdiler” ifadelerini kullandı.
“1932 yılının genelgesi gerekçe olarak gösterildi”
Bugün de özellikle çok belirgin bir sosyal medya platformunda konuşulanlar üzerinden bir yasa tasarısı hazırlandığına dikkat çeken Baysal şunları söyledi:
“Örneğin şöyle bir şey söylendi. Bir cümle var genel gerekçede. ‘Türkiye’de 105 bin kapasiteli 322 barınak vardır. Bu durumda kısırlaştırmanın popülasyonunu azaltmaya faydası olmadığı anlaşılmıştır.’ Bu cümleden çıkan sonuç bu değildir. Bu cümleden çıkan sonuç belediyeler görevlerini yerine getirmemişlerdir olabilir ancak. Genel gerekçeye baktığımız zaman aslında gerçekten kabul edemeyeceğimiz başka konular da var. Mesela 1932 yılında köpeklerin itlafını öngören tamim burada örnek gösterilmiş. Aradan 96 yıl geçti. Artık böyle bir şeye ihtiyacımız yok. Çünkü 2024 yılı Türkiye’sindeyiz, kısırlaştırmayla ilgili, popülasyon kontrolüyle ilgili süreçler çok daha hızlı. Veteriner hekimliği hizmetleri artık çok daha nitelikli. Dolayısıyla o tamimi bir gerekçe olarak genel gerekçeye yazmak ve orada onu okumak beni doğrusu çok üzdü.”
“Bunun dışında şöyle bir gerekçe vardı. Turizm açısından birçok ülkenin vatandaşlarını Türkiye’deki bu sokak hayvanı popülasyonu, saldırılar nedeniyle uyardığı, dolayısıyla turizm gelirleri nedeniyle ülke prestijinin sıkıntı yaşadığına dair bir madde vardı” diyen Başaran Türkiye’de bir itlaf söz konusu olması halinde Türkiye’nin prestijinin daha fazla etkileneceğini vurguladı.
“Belediyelerde çalışan hekimler istifa etmeyi göze aldı”
Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi olarak bu konu ilk gündeme geldiğinde ötanazinin karşısında olduklarını, kısırlaştırmayı savunduklarını ifade eden Başaran, “Kısırlaştırma için elimizi taşın altına koymaya hazırız serbest veteriner hekimlerle de birlikte. Ama bunun için mutlaka öncelikle yerel yönetimlerin uygun koşullarını en azından fiziki koşullarını hazırlamaları gerekir. Dolayısıyla biz ötanaziyi hiçbir koşulda kabul etmeyeceğiz. Elbette burada yerel yönetimlerde çalışan meslektaşlarımız, belediyelerde çalışan meslektaşlarımız söz konusu. Belediyeler hepimizin bildiği gibi siyasi kurumlar. Birçok meslektaşımız istifayı bile göze aldığını bize sözlü olarak bildirdi. Süreç nasıl ilerleyecek bilmediğimiz için şu anda net bir tutum sergileyemem ama sadece şunu söyleyebilirim. Eğer ötanazi yapmaya zorlanırlarsa meslek yemininiz zaten bunun önünde kalır. Bakın benim üstümde biraz önlüğüm var. Ben bu beyaz önlüğü giymek için bir meslek yemini ettim. Ve bu meslek yemini ‘yaşamımı insanlık yoluna adayacağıma’ diye başlar. İnsan için değil, insanlık yoluna, insanlığın erdemleri, insanlığın değerleri için. Ve meslek etiği her zaman kanunun önündedir. Yerel yönetimlerde çalışan meslektaşlarımız bu konuda zorluk yaşarlarsa şu an için en azından hukuki destek vereceğimizi söyleyebiliriz” diye konuştu.