2020 yazı sıcak geçiyor… Küresel ısınma nedeniyle gerçekleşen ‘mevsim normalleri üstünde sıcaklar’ bir tarafta… COVİD-19 salgını nedeniyle derinleşen ekonomik kriz bir tarafta… Üçüncü Paylaşım Savaşı’nın ayak seslerini yakınlaştıran dünya çapında ve ağırlıklı olarak bölgemizde süregiden ‘yerel çatışmalar’ bir tarafta..
2020 yazını ‘sıcaklaştıran’ diğer faktör ise; salgını da fırsat haline getiren sermayenin, işçi sınıfına yönelik saldırılarına karşı gelişen direnişler… Giderek artan işsizlik, açlık, yoksulluk ve geleceksizlik karşısında dünyanın hemen her yerinde sokaklara çıkan işçiler, yok sayılan halklar; ırkçılığa, sömürüye, aşağılanmaya karşı, sömürgecilerin heykellerini de yıkarak eylemlerini sürdürüyor.
Yaşanan gelişmelerden ülkemiz de fazlasıyla payını alıyor… Ekonomik tabloyu, gazetemizin ‘ekonomi-politik’ sayfalarında ayrıntılı biçimde ele aldık. Burada bir özet yaparsak; açlık sınırı çoktan asgari ücretin üzerine çıktı. İşsizlik ordusu, milyonlarca yeni üyesiyle ülke tarihinin en üst seviyesine ulaştı. Üstelik, kıyımdan nitelikli iş gücü de payını alıyor.
Salgın virüs, daha fazla işçi hakkı yemenin, daha kuralsız çalıştırmanın fırsatına dönüştürüldü. Sakarya Hendek’teki patlama, sadece işçilerin canını almakla kalmadı; sömürü-rant-yağma düzeninin vardığı boyutları bir kez daha gözler önüne serdi. Göz göre göre gelen katliamda, yapılan resmî açıklamaya göre 7 işçi ve 3 asker hayatını kaybederken onlarca kişi yaralanmıştı.
Katliamda yaralı olarak kurtulan kadın işçinin anlattığı; “Her gün o kapıdan girişte ‘Allah’ım sana emanet, sen varsın’ diyerek giriyordum. Akşam da çıkarken ‘Allah’ım sana şükürler olsun’ diyordum” ifadeleri, işçilerin çalışma ve yaşam koşullarının ‘yeni normali’ olmaktadır.
Milyonlarca işçi-emekçiyi açlığa, yoksulluğa iten; geleceğini elinden alan sömürü-rant-yağma sisteminin efendileri, bir yandan da içten içe büyüyen öfkenin yol açacağı olası patlamalara karşı sürekli bir teyakkuz halindedirler. Baskı ve korku mekanizmaları sürekli tahkim edilmektedir.
Gezi Direnişi korkuları hep diridir. Neredeyse her sokak eylemi bu korkularını depreştiriyor. Saldırıya uğramayan, polis yığınağıyla boğulmak istenircesine kuşatma altına alınmayan hiçbir sokak eylemi yoktur. Sayısı 260 bin dolayındaki polis yetmedi, benzer yetkiyle donatılan binlerce bekçi sahaya sürüldü. Emniyet Genel Müdürlüğü, geçtiğimiz Haziran ayında milyonlarca fişek, biber gazı ve bir dizi başka mühimmat için ihaleler açtı. Hırsıza hırsız, katile katil demek yasaklandı, yetmemiş olacak ki, damada damat demeye bile yasak getirdiler!
Varlığını sürdürmede giderek daha fazla zorlanan Saray Rejimi’nin en büyük şansı, CHP gibi bir ‘Ana Muhalefet’ partisine sahip olması. Ülkenin yağmalanması, halkın sefalete itilmesi, hakkını aryanın, adalet isteyenin baskı ve şiddetle susturulmak istenmesi CHP’nin gündemi değil. ‘Muhalefeti’; Saray’ın önüne attığı gündemlere cevap yetiştirmek ve Saray’ın ağzından konuşarak kitlelere sokağı öcü göstermek; “Bizi sokağa çekmek istiyorlar, bu oyuna gelmeyeceğiz!”
Kılıçdaroğlu, adres olarak bir daha kurulup kurulamayacağı bile belli olmayan sandığı gösteriyor. Sanki kurulan sandıklardan çıkan sonuçlar Saray tarafından kabul ediliyormuş gibi.
Çürüme, her türden ahlaksızlık, geçer akçe hâline getiriliyor. Azıcık halktan yana bir karar çıkan mahkemelerin üyeleri, şanslı ise sürülüyor, yoksa haklarında davalar açılıyor. Gazeteciler, aydınlar, Kürt siyasetçiler, devrimciler, sistemi rahatsız eden kim varsa, hapisle, olmadı işsiz bırakılıp açlıkla terbiye edilmek isteniyor.
Ama işte, hayatın kendi yasaları var. Hemen hemen her şehirde, rant- yağma için bir cennet köşesi talan ediliyor, ama hemen hemen hepsi, yöre halkının direnişiyle karşılaşıyor. HDP’nin yürüyüşü, Baroların yürüyüşü buzun kırılması için bir adım oluyor. Satılmış kalemler, HDP’siz programlarda HDP’nin yürüyüşü hakkında konuşurken, baroları ele geçirme yasasına karşı avukatlar son dönemin en önemli eylemine imza atıyor. Barikatlar kurarak engel olacağını sanan iktidar, eylemin her tarafa yayılmasını sağlıyor. Baroların kararlı ve vakur duruşu, hak isteyen herkese yol gösteriyor. Bununla sınırlı değil elbette. Kadınlar, LGBTİ bireyler, köylüler, KHK’lılar, işten atılan işçiler, gençler, birçok farklı kesim o ya da bu şekilde -belki de farkında olmadan- bir direnişin parçası haline geliyor.
Bu tabloda işçi sınıfı; dağınık, gücünün farkında olmadan, yaşamını idame ettirmek için, düşük ücret, her türlü haksızlık, binbir hakaret altında çalışmaya devam ediyor. Elbette, işçi sınıfına hareketsiz demek hem felsefî olarak yanlıştır. Hem de haksızlık olacaktır. Birçok yerde işçiler, haklarını alabilmek için direnişler sergiliyor. Kimi zaman maaşları için, kimi zaman elinden alınan bir hakkı için, kimi zaman sendikal hakları için. Ve hemen hemen her direniş, işçilerin kazanımı ile sonuçlanıyor.
Bütünden baktığımızda, toplumun bütün kesimleri hareketlilik içindedir. Hoşnutsuzluk vardır. Eksik olan, bu kesimlerin yeterince örgütlü olmaması ve ortak bir mücadele hattına sahip olmamasıdır.
Örgütlülük, direnişlerin devamlılığı ve kararlılık kazanmasının en önemli şartıdır. Birbirinden kopuk, kendi başına yürüyen direnişlerin bir potada birleştirilmesi, farklı farklı kesimlerin hem birbirinden haberdar olması hem de topyekûn saldırılara karşı topyekûn mücadele edebilmesi için, tüm kesimleri kucaklayacak ‘Birleşik Emek Cephesi’nin örülmesi bugün her zamankinden daha olanaklı, daha acildir.
İşçi Gazetesi olarak, okurlarımıza, öncü işçilere, mücadeleci sendikacılara çağrımızdır; çarkları döndüren, üreten biziz. Üreten sınıf; işçi sınıfı, yaşamı ellerinde tutan büyük, muhteşem bir güçtür. Tabi ki örgütlüyse… Zayıflığımız yeterince örgütlü olamayışımızdır. Bizi hiçe saymalarının da kaynağı olan bu zayıflığı yenmek, kazanmanın zorunluluğudur.
‘Büyük’ genel söylemlerin eylemsiz hükmü yoktur. Nakış işler gibi sabırla, kararlılıkla, ilmek ilmek örgütlenmeyi büyütmeye girişmemiz gerekiyor. Bir kişiyi kazanmak, üç kişi de olsa bir komite kurmak, var olan örgütlenmeye sınıf bilinci taşıyan bir nitelik kazandırmak… Somut, elle tutulur ilerleme yolu…
O muhteşem gücü yarın birleştirip açığa çıkacak yol burdan geçmektedir.