Toplu sözleşme görüşmelerinde sefalet ücreti dayatıldığı için Ankara’ya yürüyen Uluğ Enerji işçileri yürüyüşünü Çalışma Bakanlığı önünde noktaladı. Bakanlık önünde yapılan açıklamada “Yan yana geldiğimiz sürece kazanabileceğiz” denildi.
DİSK Enerji Sen’de örgütlü Uluğ Enerji işçileri, toplu iş sözleşmesinden sonuç çıkmayınca 30 Mart’ta Bursa’daki UEDAŞ önünde oturma eylemi başlatmıştı. Talepleri kabul edilmeyen işçiler, seslerini duyurmak için Ankara’ya yürüyüş başlattı. Şirketin faaliyet yürüttüğü Çanakkale, Balıkesir ve Bursa’da eylemler yapan DİSK/Enerji-Sen yöneticileri ve Uluğ Enerji işçileri Ankara’da Çalışma Bakanlığı önünde yürüyüşünü noktaladı.
İşçileri ve sendika temsilcilerini Ankara’da Halkevleri, TKP, TİP temsilcileri; DİSK Ankara Bölge Temsilcisi Tayfun Görgün, DİSK/Emekli-Sen Genel Başkanı Cengiz Yavuz, DİSK Basın-İş Ankara Bölge Temsilcisi Turgut Dedeoğlu, Dev Sağlık-İş İç Anadolu Bölge Temsilcisi Özgür Bozkurt karşıladı.
Çalışma Bakanlığı önünde yapılan açıklamada söz alan Uluğ Enerji işçisi işlerini severek yaptıklarını ancak teklif edilen ücretin gururlarıyla oynadığını ifade etti. Yakın zamana kadar Uluğ Enerji işçisi olan, DİSK/Enerji-Sen Bursa Şube Başkanı Ayhan Özdemir ise kiralarını bile ödeyemez hale geldiklerini söyledi. Ayvalık’ta taksitlerini ödeyemediği için intihar eden arkadaşlarını hatırlatan Özdemir, şirketin ‘Başınız sağ olsun’ bile demediğini belirtti.
“Birlikte mücadele etmek zorundayız, başka kurtuluşumuz yok”
Son sözü alan DİSK/Enerji-Sen Genel Başkanı Süleyman Keskin, işçilerin alım güçlerinin önemli ölçüde azaldığına dikkat çekti. Asgari ücret düzeyine kadar gerilediğini ifade eden Keskin, çözümün ortak mücadeleden geçtiğini vurguladı. Keskin şunları söyledi:
“Parklarda, sokaklarda huzurlu bir şekilde dolaşabiliyorsanız enerji işçilerinin bu kentteki varlığındandır.
Bir felaket yaşadık. O kentleri de aydınlatmaya giden yine buradaki enerji işçileriydi. Bozkurt’taki sel felaketinde de vardı. Bütün kentleri ayağa kaldırdılar, bütün kentleri aydınlattılar. Aydınlatamadıkları tek yer kendi evleri ve ocaklarıydı.
Açlığa mahkum etmek istedikleri şirketlerde işçiler yöneticilerden daha eski. Biz onlardan daha fazla bu halka hizmet ettik. Özelleştirmelerle gelip bu şirketlerin tepelerine kondular. Enerji işçilerini açlığa mahkum ettiler. Hepimizin kapılarına da fahiş faturalar yollamaya başladılar. Servetlerine servet kattılar. Bizim alnımızın terine, yoksul halkın evine götürdüğü üç kuruşa göz koyarak yaptılar bunu. Birlikte mücadele etmek zorundayız. Bizden çaldıklarını geri almak zorundayız. Halkın kurumlarına çökenlere “Biz daha eskiyiz, o kurumlar bizim” demek zorundayız. Yan yana geldiğimiz sürece kazanabileceğiz. Sadece Uluğ işçileri olarak değil, herkesle omuz omuza verip o İngiliz sermayesinin borazanlığını yapanlara “Defolun gidin”i beraber diyeceğiz. Başka kurtuluşumuz yok. Bunu iyi biliyoruz.”