Bugün Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrencilerin mücadelesi ile İzmir’de yaşanan sel felaketine kadar her şey o kadar birbiri ile bağlantılı ki… Bu bağlantıyı kurmak için işin tekniğini, mevzuatını, tarihini bilmeniz ve hatta bunun ötesine geçmeniz gerekiyor. Ne demek olduğunu bir kentin bir ihalesi üstünden anlatacağız.
Önce tarihten iki alıntı yapalım. 1917 Şubat Devrimi sonrası Lenin Rusya’ya döner ve Finlandiya tren istasyonunda 10 bin işçiden oluşan dev bir kalabalık kendisini bekler. Malum, bir devrim yapmışlardır ve Lenin gibi devrimci bir lideri karşılayacaklardır. Karşılayanlar Lenin’e “muzaffer Rus devrimine hoş geldiniz” diyerek bir demet çiçek uzatır. Lenin ise sosyal demokrat illüzyonistler gibi cevap vermez ve Bolşevik Parti Merkez Komitesi üyesinin “çıldırmış olmalı” dediği o cevabı verir. Vladimir İlyiç “Hangi muzaffer Rus devrimi?” diye sorar ve ardından “Fabrikalar hâlâ patronların, toprak ise toprak ağalarının elinde, emperyalist savaş sürüyor” diye devam eder. Şubat Devrimi’ni kazandıklarına sevinen 10 bin işçi sessizce durumu anlamaya çalışır.
İkinci anekdot ise New York’tan, 1929 yılından. Yıllar sonra kentin kat kat yükselen çöplerini inceleyenler en fazla et atığının 1929’da olduğunu keşfederler. Yani krizin göbeğinde israf had safhadır.
Bu anekdotların bugün ile ilişkisini kuralım mı? Kurmak için biraz Ankaralıların gözünden hayata bakalım. Nefis bir hikâyeden çok nefes kesici bir trajediyi izleyeceğiz. Yanılsamanın, bilinçli yanılsamanın trajedisi.
Cengiz’i nasıl bilirsiniz?
Türkiye’de hemen her ihaleyi alan 5 şirketi ve onlardan geriye kalan ihaleleri alan ikinci 5 şirketi hepimiz biliriz değil mi? Cengiz bunların sembolüdür. Ettiği küfür ile akıllarda iyi bir yerdedir. Ama bu beş şirket devletten aldıkları ihalelerde dünyanın tepesine oynarlar. Yani küfür işin en hafif tarafıdır.
Şimdi Cengiz bir dünyada böylesi bir marka ise Söğüt de onun Ankaralı eşitidir.
Ankara’nın markası Söğüt İnşaat!
Ankara’nın canıdır, taşı toprağıdır Söğüt İnşaat. Kentin her işini yapar. Yaptığı işleri görseniz anlarsınız.
Söğüt Ankara’yı ülkeye bağlar. Samsun yolu, İstanbul yolu, Konya yolu, Eskişehir yolu onun eseridir, o yapmıştır.
Yetmez, Söğüt Ankaralıyı da bağlar. Kentin bütün asfaltını o karşılar, o döker. 10 yıldır her asfalt ihalesini o almıştır.
Yetmez İstanbul’un bile asfalt ihalelerini geçmişte almıştır.
Söğüt köprüleri, geçitleri yapar, Hipodrom, TCDD ya da Hayvanat Bahçesi kavşakları da onun işidir.
Öyle palazlanmıştır ki, Ödemiş-Torbalı yolu, Konya YHT projesinde bazı işleri de almıştır.
Ama Ankaralı için yüreğinden hançerlenmenin adıdır Söğüt. Ankaralı bilir ama siyasetçiler bilmez.
Ankaralı da, Arınç da nefret eder
3 projesi vardır ki Ankaralı için kabustur o. Atatürk Orman Çiftliği’ni (AOÇ) parçalayan Ankara Bulvarı ve AOÇ yolunun müteahhididir. Yani cumhuriyetin kurucusunun mirasının ortasına asfalt döken, onu parçalara ayıran şirkettir Söğüt. Ayrıca Ankaralı için ODTÜ ormanını yok eden şirkettir. Ekim 2013’te iş makineleri ile ODTÜ ormanına girmiş ve o meşhur “Seni işgal ettim, unutmayasın diye adını Malazgirt Bulvarı koydum” denilen işin sahibidir.
Ama asıl önemlisi, Arınç’ın Gökçek’e “Ankara’yı parsel parsel sattınız” dediğinde ilk akla gelen adrestir Söğüt. AK Parti de sevmez. Söğüt, MetroMall, Natavega gibi AVM işlerinin, bir dizi imar artışlarının sahibidir. Bunu Ankaralı da bilir, Arınç da bilir.
Söğüt geçmişte kaldı mı?
Söğüt asfalt demektir, beton demektir. Her asfalt ve beton işi değil, politikası ona çıkar. Bunu Ankaralılar bilir.
Peki Söğüt neden konumuz? Malum muzaffer bir Şubat Devrimi gibi muzaffer bir Mart 2019 yerel seçimi oldu.
Bugün Gökçek de AK Parti de Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yönetiminde yok. Ayrıca Ankaralılar başka bir partinin adayını seçti, onun “asfalt ve beton belediyeciliği yapmayacağım” sözünü alarak seçti. Ayrıca ortada bir ekonomik kriz, bir iklim krizi ve bir halk sağlığı krizi olarak salgın var, tıpkı 1929 krizi gibi. Ortada yeni bir iktidar var, tıpkı Lenin’in fırça attığı durum gibi. Ama bu ne demek anlatalım.
Asfalt belediyeciliğine dönüş
Ankara kalitesiz ve hatta çürük, dayanıksız asfalt ile halkı kazıklayan bir belediyecilik politikasına sahipti. Her sene 2-3 milyon ton asfalt sökülür, taşınır ve üstüne yeni 2-3 milyon ton asfalt serilir. Bir o kadar da yeni yol yapımı için harcanırdı. Toplu taşıma ve yaya ulaşımı öldürülür ve böylece devletin halktan daha çok vergi toplaması sağlanır. Çünkü arabaya ve asfalta mahkumsunuzdur.
Bunu bütün Ankara bilir, asfalt bir yalandır, kabaca halkı soymanın adıdır.
Ekim 2019’da dev bir asfalt ihalesi yapılır. 404,67 milyon TL’lik işi 246,7 milyon TL’lik teklif ile Tuğra Makina alır. Ekimde sözleşme imzalanır. 450 gün boyunca 750 bin ton kazı yapılacak, 1,9 milyon ton asfalt dökülecektir.
Bu ihale kesmez. Bir ihale daha patlatılır. Ekim 2019’daki bu yeni ihaleyi ile 295,5 milyon TL’lik işi 230 milyon teklif ile Asfamak Makina diye bir şirket alır.
Böylece bir yılda Hindistan’ın Mars’a uydu göndermek için harcadığı paranın 5 katını iki asfalt şirketine verir belediye.
Bari bu asfalt dayanıksız çıkmasa, değil mi?
Söğüt’ün dönüşü!
Aslında küllerinden doğan bir Söğüt var. Çünkü Tuğra, Söğüt’ün şirketidir. Ankaralı bilir bu tezgâhı. Söğüt’ün müdürü Tuğra’nın sahibidir. Gerisini siz tamamlayın.
Ama asıl bomba 4,5 milyon tonluk asfalt ihalesidir. Bir ihale yapılır ki dillere destan. Yıllarca Söğüt İnşaat’a iş veren belediye ekibi yeni bir şartname hazırlar. Öyle bir şartname ki serilen asfaltın ömrü bırakın 20 ya da 10 yılı, aşktan bile kısadır. Şartnameye göre 4,5 milyon ton daha asfalt dökülecektir. Her Ankaralı için bir ton asfalt yani! Ama daha kötüsü, sökülen, dökülen ile sadece nakliye edilecek miktar 14 milyon tondur.
Siz 14 milyon ton hafriyatı ve asfaltı kamyonlarla kentte gezdirirseniz seneye yine asfalt dökersiniz.
Söğüt, Gökçek’in emaneti mi!
Söğüt İnşaat’ın sahibi Mustafa Akar, Gökçek’in sağ koludur. Dolmuşçu iken Söğüt İnşaat’ı 1996’da kurmuş, 2000’li yıllarda palazlanmış ve 2012’de patlamıştır. Ama ne patlama. Hani Cengiz benzetmesi yaptık ya, Birgün’de Aralık 2020’de çıkan bir haberde durum çok net açıklanıyor:
“Başkent’te son 10 yılda yapılan 324 ABB ihalesi 20 firma arasında paylaştırıldı. Toplam güncel değeri 28 milyar TL olan ihale pastasının 12 milyar TL’sini, Bülent Arınç’ın, ‘Ankara parsel parsel satıldı’ sözleriyle gündeme gelen Mustafa Akan’ın sahibi olduğu Söğüt İnşaat aldı.”
Peki Söğüt inşaat öksüz mü kaldı? Gökçek gitti diye iş alamayacak mı? Yoksa Tuğra gibi şirketler üstünden mi alacak? Yıllarca işi ona veren ekip ne yapacak?
İktidar değişmiştir ama ihaleler ve ihaleyi alanlar değişmemiştir. Belediye kasım ayında yeni bir ihale yapar. Bu ihale ile mevcut asfalt sökülecek, üstüne yüzbinlerce ton petrol türevi solüsyon dökülecek ve 4,5 milyon ton asfalt serilecektir. Sökülecek, serilecek malzemelerin toplamı, sıkı durun, 14 milyon tondur. 14 milyon tonu kentte gezdirin dökmediğiniz asfalt da bozarsınız!
İşte bu ihaleye 26 firma girer ve haberlere göre daha düşük fiyat veren 12 firma elenince ihaleyi Söğüt alır. Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Ankara’da belediyenin partisi de başkanı da değişirken politikalar ve ihaleyi alan değişmemiştir. Ankara salgında 4,5 milyon ton asfalt dökmek, sokaklarda 14 milyon ton malzemeyi gezdirerek o asfaltı öldürmek için tam 459 milyon TL’yi cebinden çıkartacak, ihaleyi Arınç’ın “parsel parsel sattılar” dendiğinde akla gelen Söğüt kazanacaktır.
Halk için Cengiz ne ise Ankaralı için Söğüt odur.
Not: Bu yazıdaki pek çok bilgi Sözcü’de Ağustos 2019 ve Aralık 2020’de, Birgün’de Kasım 2019’da haber olmuştur. Yeni veya hiç bilinmeyen şeyler değildir. Sadece bu haberlerin siyaset tarafından yok sayıldığını belirtelim.