4.4 C
İstanbul
13 Şubat Perşembe, 2025
spot_img

Trump başarılı olursa ne olur? – Ümit Akçay

İkinci Trump döneminde uygulamaya konulan korumacı uygulamalar eğer gerçekten ABD’nin büyüme modelini değiştirmeyi amaçlıyorsa, bunun ekonomik ve siyasi sonuçları ABD dışındaki ülkeler için çok daha önemli olacak.

Geçtiğimiz haftaki yazıda, İkinci Trump dönemindeki korumacılık uygulamalarının hangi tarihsel arka plan çerçevesinde hayata geçtiğine değinmiştim. Özetle şunu savundum: Finansal ve askeri alanlarda üstünlüğünü koruyan ancak üretim alanındaki hakim konumunu kaybeden bir hegemonik gücün, bu konumunu yeniden geri kazanmak için bir çabaya giriştiğini görüyoruz. Yeni korumacılık önlemlerinin gerisinde bu temel motivasyon yatıyor.

Bu yazıda konunun farklı boyutlarını ele almaya başlayabiliriz. İlk olarak ele almak istediğim alt başlık, korumacılık önlemlerinin uygulanması durumunda ortaya çıkacak küresel yeniden yapılanma olacak. Yani Trump başarılı olursa ne olur sorusuna yanıt arayacağım.

Büyüme modellerinin evrimi

İlk olarak büyüme modellerinin küresel etkileşimi açısından korumacılık uygulamalarının değerlendirelim.

Büyüme modellerinin ekonomi politiği literatüründe ABD, tipik olarak borç-çekişli ve iç talebe dayanarak büyüyen bir ülke olarak kategorize edilir. Özellikle 1970’den sonra uygulanan neoliberal politikalarla emeğin örgütsel, siyasi ve toplumsal gücü gerilemiş; bu, reel ücretlerin neredeyse dondurulması sonucunu doğurmuştur. Yani, ABD’deki büyüme modelini şekillendiren ana eğilim, ücretlerin baskılanmasıdır.

Günümüzde, ücretlerin baskılandığı bir ortamda ekonomik büyümenin sağlanmasının iki temel yolu var. İlki ihracata dayalı bir büyüme modeli kurmak (yani ekonomik büyümenin daha çok net ihracatın katkısıyla gerçekleşmesi). Almanya ve Çin bu tip ekonomilere verilebilecek örnekler olarak görülebilir.

İkinci temel yol ise, reel ücretlerin artmadığı bir ortamda borçlanma olanaklarının artırılması yoluyla iç talebin canlandırılması. Bunun tipik örneği ise ABD’dir. 1980’li yıllardan itibaren izlenen para politikası (‘the great moderation’ olarak adlandırılan dönem), gerek hanehalkı, gerekse reel sektör firmalarının borçlarının muazzam bir şekilde artmasını mümkün kılmıştır.

Kısacası, ücret baskılamasının norm olduğu bir ekonomide büyüme nasıl sağlanır sorusuna verilen iki temel yanıt, 1980’li yıllardan bu yana büyüme modellerinin kümelenişini şekillendirmiştir. ABD ekonomisi, büyümesini borçla desteklenen iç talep büyümesiyle gerçekleştirmektedir.

Bu açıdan bakıldığında korumacılık önlemleri büyümenin bileşimini değiştirmeyi, öncelikle ticaret açığının azalmasını, daha sonra da net ihracatın büyümeye katkısının artmasını amaçlamaktadır. Bir başka ifadeyle korumacılık önlemleri, büyüme modelini değiştirmeye yönelik büyüme stratejisinin bir parçası olarak görülebilir.

Uluslararası siyasal iktisat boyutu

Konu ABD olunca, bu değerlendirmeye uluslararası siyasal iktisat yaklaşımından hareket ederek bir başka analiz katmanı daha eklememiz gerekiyor. Zira ABD, kendi parası dünya parası olan bir hegemonik güç durumunda. Bu özelliği ABD’nin 1970’ler sonrasında büyüme modelinin şekillenmesinde kritik bir rol oynadı. Zira borç-çekişli ve iç talebe dayanan büyüme modelleri günümüzde oldukça yaygın, ancak bu modellerden pek azı ABD kadar ‘dayanıklı’. Bir örnekle açalım.

Türkiye, büyüme modeli olarak özellikle 2013 sonrası dönemde borç-çekişli ve iç talebe dayanan büyüme modellerine verilebilecek bir başka örnektir (bu konudaki akademik tartışmaları merak eden okuyucuya şu çalışmamızı önerebilirim). Ancak hemen fark edilebileceği gibi, aynı büyüme modeline sahip olmalarına rağmen Türkiye ile ABD arasında bariz bir fark var: İlki için ödemeler dengesi krizi bir risk iken, ikincisi için böyle bir kriz, tanım gereği söz konusu değil; çünkü ABD iç ve dış borçlarını kendi parasıyla ödüyor.

Dolayısıyla, kendi parası dünya parası niteliğinde olan ABD için cari açık vermek, esasında doların dünya parası olma özelliğini destekleyen bir unsur. Bir başka ifadeyle ABD’nin finansal hegemonyası, doların dünya parası olması ile sağlanıyor; bu ise, (offshore dolar piyasası yanında) ABD’nin sistematik olarak cari açık vermesine bağlı. Bunun sonucunda ise, ABD karşısında ticaret fazlası veren ülkeler (örneğin Çin) güvenli bir yatırım aracı olarak ABD Hazine kağıtlarını alıyorlar ve doların dünya parası olması işlevi bu aşama ile yeniden tahkim ediliyor.

ABD, büyüme modelini değiştirirse ne olur?

Kısacası, İkinci Trump döneminde uygulamaya konulan korumacı uygulamalar eğer gerçekten ABD’nin büyüme modelini değiştirmeyi amaçlıyorsa, bunun ekonomik ve siyasi sonuçları ABD dışındaki ülkeler için çok daha önemli olacak.

Zira doların dünya parası olması ile tahkim edilen tüketim gücüne sahip bir pazar yerine, dış ticaret açığının kapanması ve giderek ABD’nin ihracatçı bir ülke haline gelmesi, başta Çin, Japonya ve Almanya olmak üzere sanayileşmiş ihracatçı ülkelerin büyüme modellerinde tadilat gerektirecek.

ABD’ye dönersek, korumacılığın büyüme modellerine etkisini, doların geleceği bağlamında kısa ve uzun dönemli olarak iki boyutta ele alarak yazıyı tamamlayabiliriz.

İlk olarak kısa dönemli etkilere değinelim. Korumacılık önlemleri kısa dönemde dünya ekonomisindeki belirsizlikleri ve istikrarsızlıkları artırdığı için, yatırım fonlarının ‘güvenli liman’ olarak ABD’ye yönelmesi, doların diğer paralar karşısında değer kazanmasına yol açıyor. Ancak bu, korumacılık önlemleriyle amaçlananın tam tersi bir sonucun ortaya çıkmasına neden olabilir. Zira korumacılıkla dış ticaret fazlası amaçlanıyorsa, doların değerlenmesi iç talebi destekleyeceğinden dış ticaret açığının sürmesine neden olacaktır.

İkinci ve uzun dönemli etkilere gelirsek, bir an için korumacılık politikasının başarılı şekilde hayata geçtiğini ve amacına ulaştığını varsayalım. Bu durumda ABD’nin net ihracatçı olduğu bir dünya ortaya çıkar. Ancak bu sonuç, ABD dışındaki ülkelerin ellerinde net ihracat geliri olarak biriken doların azalmasına ve ABD’nin elinde net ihracat geliri olarak başka paraların birikmesine neden olacaktır. Bu ise doların egemenliğinin aşınmasına neden olabilir. Bu olaylar zincirinin mantıki sonucu, üretim alanındaki gerilemesini durdurmak için yola çıkan hegemonik gücün, finansal alanda da gerilemesi olacaktır.

13 Şubat 2025

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN ŞUBAT SAYISI ÇIKTIspot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 222. SAYISI ÇIKTI!spot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,950AboneAbone Ol