TKIS Blinds İşçisi
Tuzla/İstanbul
Bir TKIS perde çalışanı olarak neden sendika üyesi olduğumu ve hangi sorunların sonucunda sendikaya ihtiyaç duyduğumuzu anlatmaya çalışacağım.
Tuzla Serbest Bölge’de bulunan fabrikamızın genel çalışma koşulları bölgedeki, Türkiye’deki hemen her fabrika ile aynı. Sonuçta her fabrikada işçilerin yaşadığı kimi zorluklar var. Ama TKIS’nin diğer fabrikalardan farklılaşan iki sorununu söyleyebilirim.
Bunlardan birincisi, düşük ücretler. Tuzla Serbest Bölge’deki birçok fabrikadan daha fazla kâr marjı olan fabrikamızda işçi ücretleri ise bölgenin en düşük seviyesinde bulunuyor. Bizim dışımızdaki bütün fabrikalarda ortalama ücretler 27 bin lira düzeyindeyken, bizim fabrikamızda 20 bin lira dolayında seyrediyor. Üç aşağı, beş yukarı… Ücretlerimize zam yapılmasını talep ettiğimizdeyse Fabrika Genel Müdürü Merter, bize “Burası belediye değil. Size yardım dağıtamam.” cevabını veriyor.
Aldığımız ücrete ek, bir de devamlılık primi alıyoruz. Ama iş yerine bir sebepten dolayı geç varsan bile direkt devamsızlık olarak işliyorlar ve bu prim formalite haline geliyor. Hastalanan, cenazesi olan, çocuğunun başına bir şey gelen işçiler izin almaktan bile çekinir hale gelmiş durumda.
Bir diğer önemli sorunumuz da amirlerimizden gördüğümüz muamele. Her fabrikada ustabaşı dediğin işçiye sert yapar, otoriter davranır ama bizim fabrikamızda bu çok yüksek bir seviyede. Özellikle ustabaşlarından Bülent, bu konuda başı çekiyor. Kendisi mahalle abisi gibi takılan ve bölümünde adeta diktatörlüğünü ilan etmiş bir ustabaşı. Argo konuşuyor, küfrediyor, azarlıyor… Bunları özellikle kadın işçilere daha fazla yapıyor. Hatta kadın arkadaşlarımıza kalem, küllük, makas fırlattığı bile oldu. Biz işçiler olarak bu durumu yönetime şikayet ettiğimizdeyse hiçbir şey değişmiyor. Patronlara yalakalık yapan bu ustabaşı, onlar tarafından kollanıyor. Hatta bir defasında, uygunsuz şeyler yaptığını tespit etmemize ve bu durumu disiplin kuruluna iletmemize rağmen kurul sadece bir uyarıda bulunmakla yetindi. Ama hiçbir şey değişmiyor. Aynı tas, aynı hamam…
Kendi adamlarını kollamak için ona uyarı vermekle yetinen bu disiplin kurulu, söz konusu işçiler olunca aslan kesiliyor. Sendika üyesi oldukları için arkadaşlarımızı işten kovarken türlü bahaneler bulup onları gerekçe gösteriyor. Örneğin bir arkadaşımız daha önce serviste başka bir arkadaşı ile ufak bir tartışma yaşadığı için bugün disipline sevk ediliyor. Uzun zaman önce yaşanmış bu ufak olayı gerekçe göstererek, aslında sırf sendika üyesi olduğu için arkadaşımızı işten çıkarıyor. Bizim fabrikada duyduğumuza göre aslında kurul içerisinde sadece uyarı vermeyi yeterli bulan üyeler de varmış. Ama fabrikanın İnsan Kaynakları Müdürü Eylem, kendisi aynı zamanda disiplin kurulu üyesi, diğer üyeleri baskı altına alarak arkadaşımızın kovulmasını sağlıyor.
Bugüne geldiğimizdeyse sendikamızın yetki hakkını kazanmamızla birlikte iyice zıvanadan çıkmış durumdalar. İşçilere adeta saldırıyorlar. Korkutup sindirmeye çalışıyorlar. Tehdit ediyorlar. Üye olan işçileri kovacaklarını söylüyorlar. Bu konularda da başı çekenler yukarıda adını söylediğim iki kişi. Ustabaşı Bülent ve İnsan Kaynakları Müdürü Eylem. Bizi korkuttukları yetmiyor, bazen de vicdanımıza oynamaya çalışıyorlar. “Bu şirketin 160 fabrikası daha var. Eğer buraya sendika girerse şirket bu fabrikayı kapatır. İşsiz kalırsınız. Kendinizi düşünmüyorsunuz, bari üye olmayan işçi arkadaşlarınızın vebaline girmeyin” diyorlar. Ama bilmiyorlar ki biz üye olmayan arkadaşlarımız için de mücadele veriyoruz.
Üstelik mücadelemiz korku salabilecekleri, geri adım attırabilecekleri bir mücadele de değil. Şimdiden çok güçlüyüz ve daha da güçleneceğiz. Biz birliğimizi kurduk. Bu birlikle onların oyunlarını alt edeceğiz.
TKIS işçisi, eski TKIS işçisi değil
TKIS Blinds İşçisi
Tuzla/İstanbul
Yazıma fabrikadaki çalışma koşullarını anlatarak başlamak istiyorum ama açıkçası neresinden başlayacağımı da bilmiyorum. Çünkü her şey sorun. Sorunsuz bir şey yok. Aklıma geldiği ölçüde bahsetmeye çalışacağım sırayla.
En çok karşılaştığımız sorunlardan birisi hijyen sorunu. Fabrika çok pis. Özellikle de tuvaletler. Temizlikçi sayısı yeterli değil. Temizlik personeli almıyorlar. Aldıkları da bir süre sonra koşullara dayanamayıp kaçıyor zaten. Biz bunu fabrika yönetimine iletip şikayet ettiğimizdeyse “düzelteceğiz” ya da “halledeceğiz” deyip geçiştiriyorlar. Ama hiçbir şeyin değiştiği yok.
Ücretlerimiz asgari ücretin bir “tık” üstünde. 19-20 bin lira civarında. Yetiyor mu derseniz, tabii ki yetmiyor. Hatta şöyle bir durum var: Birçoğumuz ek iş düşünüyoruz. Taksiye çıkmayı düşünüyoruz ya da borçla harçla bir şekilde kendimizi kurtarmaya çalışıyoruz.
Amirlerimizin bize yönelik davranışları da kötü. Sürekli argo kelimeler kullanıyorlar. İtici kelimeler kullanıyorlar. Özellikle kadın işçilere daha da kötü davranıyor, onlara daha yüksek sesle konuşup hakaret ediyor. Hatta bazen elini masaya vura vura bağırarak işçileri azarladığı oluyor. Biz bundan da şikayet edip yetkililere bilgi verince bizi yine geçiştirmeye çalışıyorlar. “O zaten öyle biri. Davranışları size özel değil” diyorlar, “Onun konuşması öyle. Sizinle alakası yok” diyorlar. Ama ne olursa olsun biz bu muameleye katlanmak zorunda değiliz.
Bütün bu sorunlar da bizi sendikada örgütlenmeye yönlendirdi. Çünkü biz fabrika içinden kime neyi şikayet ettiysek hiçbir şey değişmedi. Bizi geçiştirip oyalamakla yetindiler. Biz de dedik ki “Biz burada zaten işçiler olarak bir aile gibiyiz. Bu birliği bir sendikaya kavuşturalım.” ve bu şekilde yola koyulmuş olduk.
Tabii patronlar da bu durumdan haberdar olur olmaz önce iki arkadaşımızı, ertesi gün de beş arkadaşımızı işten çıkardı. Biliyoruz ki bunların bize vermeye çalıştığı gözdağı bitmeyecek. Yarın belki ben de kovulan işçilerden biri olacağım. O yüzden ne olursa olsun bizim sendikaya ve atılan arkadaşlarımıza sahip çıkmamız lazım. Onların korkutmaları karşısında geri adım atmamamız lazım.
Patronların bu süreçteki tek hamlesi sendikalı arkadaşlarımızı işten çıkarmak olmadı. İçeride de adeta bir olağanüstü hal var. Patron bütün idari personeli ve üretim içerisindeki kendine yakın adamlarını seferber etmiş durumda. Fabrikanın içinde fır dönüp duruyorlar. Sürekli bir yerlerden bilgi toplamaya çalışıyorlar. Molalarda bizim yanımıza gelip ağzımızdan laf almaya çalışıyorlar. “Sen üye oldun mu?” diye sorarak ağzımızı arıyorlar. “Olmadım.” diyorsak da bu defa “Peki kimler üye? Biliyor musun?” diye soruyorlar. Bizi korkutmaya çalışıyorlar. “Burada sendika yetki alsa bile burası Mısır’a taşınacak.” diye bizi korkutup sendika üyeliğinden vazgeçirmeye çalışıyorlar. Kovmakla tehdit ediyorlar. Bunu yapanları da buradan bütün işçi arkadaşlarımıza ilan etmek istiyorum. Özellikle usta başlarından Bülent ve insan kaynaklarından Eylem. Patronlara yalakalık yapma ve işçilerin birliğine saldırma konusunda ant içmiş gibi saldırıyorlar.
Ama onlar ne kadar saldırırsa saldırsın geri adım atmayacağız. Onlar bizi korkutmaya çalıştıkça, bize oyunlar oynadıkça biz daha da güçleneceğiz. Bizim fabrika içerisinde güçlü bir birliğimiz var. Bizi korkutmaya çalışanlar da bunu bilsinler. Artık anlamaları gerekiyor. TKIS işçisi, eski TKIS işçisi değil. Bir aradayız, sendikalıyız, güçlüyüz!
İşten atılan işçinin hakkı yasayla güvence altındadır
Avukat Orhan Atan TKIS Blinds’te sendikalaşan işçilerin işten atılmasını Evrensel’e değerlendirdi. Sendikal hak ve özgürlüklerin yasal olarak tanımlandığını ve güvence altına alındığını vurgulayan Atan, sendikalara üyelik hakkını düzenleyen Anayasa’nın 51. maddesini ve Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 25. maddesini hatırlattı.
Her ne kadar sendikal faaliyet anayasal güvence altında olsa da işverenlerin genelde bu güvenceyi tanımadığını ve iş akdini sırf sendikal faaliyet yürüttüğü ve sendikalaştığı için feshettiğini ifade eden Atan, “Elbette işverenler işçinin iş akdini feshederken gerekçe olarak sendikalaşmayı göstermemekte, genellikle bu haksız fesih işlemine çeşitli hukuki dayanaklar yaratma gayesiyle, gerçek dışı gerekçeler öne sürmektedir. Gerçek dışı olaylar dayanak gösterilerek asıl fesih gerekçesi gizlenmeye çalışılmakta ve işçinin yasal güvenceden faydalanması engellenmek istenmektedir” dedi.
Bu durumda kanunen tanımlanmış ‘sendikal tazminat’ın alınabileceğini vurgulayan Atan, “İşverenin yasaya aykırı hareket etmesi halinde işçinin bir yıllık ücretinden az olmamak üzere sendikal tazminata hükmedileceği yazmaktadır. Kanunda öngörülen bir yıllık ücret tutarı, asgari miktardır. Bu tutarın altında bir tazminatın belirlenmesi mümkün değildir” dedi. Sendikal tazminatın yanı sıra işçinin işe iade davası açabileceğini aktaran Atan, “Bu dava ile işçiler boşta geçen süre ücreti alabilmekte ve işe tekrar başlatılmaması halinde kıdem ve ihbar tazminatını güncel emsal işçi ücretine göre almaya hak kazanacaktır” diye konuştu.