“Sevgililer Günü”nde Texas’ın payına, son 30 yılın en büyük kar fırtınası ve dondurucu soğukları düştü. Elektrik, doğalgaz şebekeleri, internet, telefon sistemleri çöktü, sular kesildi; bu yazı yazılırken hâlâ milyonlarca insan içilebilir sudan, düzenli elektrikten ve gaz servisinden mahrumdu. İnsanlar konutunu ısıtacak olanağa sahip akrabalarının evlerine sığındılar; çoluk çocuk, yaşlı genç aynı mekânı paylaşarak “süper bulaşıcı” ortamlar yarattı. Halen krizin sonucu ölenlerin sayısı 70 kişi dolayında; gelecek günlerde bu sayının bu kez pandeminin etkileriyle daha da artması bekleniyor. Texas enerji sistemini yöneten ERCOT da durumun ne zaman normalleşeceğini bilmiyor. Biden, Texas’ı “afet bölgesi” ilan etti.
Neo-liberal gericiliğin afeti
Texas’ı vuran kriz neo-liberalizmin ürünüdür. Üç etken kesişerek bu krize yol açtı: Denetim ve düzenlemeden kaçan bir “serbest piyasacılık”. Yalancı ve yandaş medya ortamı. İklim krizi inkârcılığı.
Dünyanın 9. büyük ekonomisine sahip Texas, kuşaklar boyunca Cumhuriyetçi Parti ve “petrol baronları” tarafından, neo-liberalizmin en denetimsiz biçimleriyle yönetiliyor. Texas, merkezi, federal yönetimin enerji ve çevre düzenlemelerinden kurtulmak için eyaletin elektrik şebekesini ulusal ağlardan koparmış. Bu nedenle şimdi kriz sırasında, başka eyaletlerden enerji ithal edemiyor. Bireyciliği yücelten Cumhuriyetçi Texas, kriz vurunca, Demokrat Biden afet alanı edene kadar kendi başına kaldı.
Denetimsiz serbest piyasa altında Texas enerji sektörü, özellikle dağıtıcı şirketler arasında son derecede rekabetçi bir ortam yaratmış. Bu rekabetin baskısı, dağıtım ağlarının altyapısına, kriz anında devreye girebilecek kapasite rezervine, şebekeyi kış koşullarına uygun biçimde izole etmeye yönelik yatırımları yıllar boyunca caydırmış. Dünyada ve ABD’de “küresel ısınma inkârcılığının” en önemli finansörü olan bu sektör, bir uzun-orta dönem planı yapmaya gerek kalmadan günü gününe yaşıyormuş.
Şimdi küresel ısınmanın ürünü anormal hava şartları eyaleti vurdu, enerji üretimdağıtım sektörü çöktü. Geçen yıl şubat ayında Dallas’ta, 35 dolar olan kimi gaz faturaları serbest piyasa sayesinde, aniden 450-2.500 dolara fırlayınca insanlar şoke olmuşlar (Daily Beast, 17/02).
Peki, eyalet valisi ve yerel belediye başkanları ne yapıyorlar: Hep birlikte, muhafazakâr medyanın yardımıyla, “yenilenebilir enerji fanatiklerini”, donduğu iddia edilen rüzgâr türbinlerini suçluyorlar. Birincisi, türbinlerin toplam katkısı hâlâ toplam elektrik tüketiminin yüzde 10’unun altına. Bunların doğalgaz tedarikiyle ilgisi yok. Donma suçlamasına gelince, bazı türbinlerde donma görülmekle birlikte bu genel bir durum değil. Esas olarak türbinler Almanya, İsveç örneklerinde görüldüğü gibi, donmaya dayanıklı.
‘Gerçek sonrası’ ‘Sosyal Darvinizm’le buluşunca
ABD muhafazakârlığının, özellikle de enerji sektörünün bir nefret nesnesi denetlemeyse bir diğeri de küresel ısınma söylemidir. ABD’yi Uluslararası İklim Anlaşması’ndan çıkaran “inkârcı” Trump, seçimleri kaybettikten sonra, şimdi iktidarda, İklim Anlaşması’na geri dönmeye, küresel ısınma ve iklim kriziyle mücadele etmeye, bir “Yeşil Yeni Mutabakat” programı hazırlamaya kararlı olduğunu söyleyen Biden yönetimi var.
Bu yüzden, Texas Valisi Greg Abbot, kriz başlar başlamaz FOX TV’ye çıkıp her aklı başında insanın mantığını kısa devre ettirecek biçimde, “Yaşananlar, Yeşil Yeni Mutabakat anlayışının ABD için nasıl bir felaket olacağını sergiledi” deyiverdi. Kısacası adamın ne gerçekliği kabullenmeye ne de önlem almaya niyeti var. Texas’ta elektrik ve doğalgaz kesikti ama otoriterler “Suları kaynatmadan içmeyin” diyorlardı.
Neo-liberalizmin müstehcenlik çukurunun dibinin olmadığını da Colorado Belediye Başkanı Tim Boyd’un sözleri sergiliyordu: “Her fırsatta yardım isteyen insanlardan gına geldi. Yalnızca güçlüler hayatta kalacak, zayıflar yok olacak.”
Texas krizinin bir özelliği de Covid-19 krizi fiyaskosunu, “seçimler çalındı büyük yalanını”, 6 Ocak faşist kalkışmasını, Trump’ı Kongre’de aklayan kutuplaşmayı ekleyince, oluşan resimin ABD’nin belediye ve enerji sektörlerindeki, seçim ve sağlık altyapısındaki çöküşü, ekonomisindeki gerilemeyi ve ahlaki çürümeyi sergiliyor olmasıydı.