Sınıflı toplumların ortaya çıkışından bu yana, emeğine el konulanlar, çalışmaları süresinde denetim altında tutulmak istenir. Böylece üretim araçlarının sahipleri (köle sahipleri, feodal beyler ve kapitalist patronlar) emeğin verimini artırarak el koydukları zenginlikleri artırmak isterler. Bunun ilk örneği herhalde, çalışmaktan bitap düşmüş köleyi kırbaç yoluyla ” hizaya getiren” denetçiler olmuştur.
Zamanla bunun yerini, ustabaşı vb. kişiler aldı. Ama bununla yetinmeyen patronlar, gelişen teknolojiden de faydalanarak, kameralar yoluyla denetimi daha da artırdı. Artık işçiler, her anı izlenen, bunu bilmesi sağlanarak baskı altında çalışır bir haldeydi.
Gelişen teknoloji, yeni yol ve yöntemlerle, işçinin her anını izlemeyi sağlayacak fırsatları sunuyordu. GPS izleme yöntemi, akıllı telefonlar yoluyla, herkesin cebinde bir ajan taşımasının yolunu açtığı gibi, hizmet sektöründen, üretim sektörlerine hemen her alanda işçilerin anlık hareketlerini izleyerek, hem psikolojik baskıyı hem de üretim verimliliğini artırmak için kullanılır hâle geldi.
Pandemi sırasında, metal fabrikalarında, sözde işçilerin temasını azaltmak bahanesiyle, GPS cihazları kullanılmaya başlandı. Oysa işçiler, 40 derece ateşle bile çalışmaya zorlanıyor, tezgah başında hayatını kaybeden işçiler bile oluyordu.
Son örnek, Akkuyu Nükleer Güç Santrali inşaatından geldi. Evrensel’den Volkan Pekal’in haberine göre, her gün cihazı takarak işbaşı yaptıklarını ifade eden bir işçi, “Sabah 06.00’da kalkıyoruz. Servise binmek için de şantiyeye girmek için de dakikalarca bekliyoruz. Şantiyeye girer girmez saati takmamızı istiyorlar. Beyaz baretli dediğimiz şefler, kolumuzda saat olup olmadığını kontrol ediyor. Ancak ondan sonra çalışmaya başlayabiliyoruz. GPS üzerinden çalışma sahasına zamanında giriş yapıp yapmadığımızı kontrol ediyorlar. Saati takmazsan ya da zamanında şantiyeye giriş yapamazsan imzayı silip gönderiyorlar, ‘Bugün sana yevmiye yok’ diyorlar” dedi.
İnşaatta saatle çalışmanın zor olduğunu anlatan bir başka işçi, “İnşaatta çalışıyoruz. Sürekli hareket ediyoruz. Saat bozulduğunda ya da kırıldığında parasını bizden kesiyorlar. Benim başıma bir sefer geldi. Çıkarınca hemen telefonla arıyorlar diye abdest alırken çıkarmadım. İçine su kaçtığı için bozuldu. Benden 950 lira iki günlük yevmiyemi kestiler. Verilen saate sahip çıkmadın diye kestik dediler. Bir ton borç altındayız. Çalışıyoruz. 20 yaşındaki adam o saati çıkardın diye sana onur kırıcı şekilde davranabiliyor. TSM şu an bunu Akkuyu’daki tüm şirketlere duyuruyor. Diğer firmalar da uygulamak istiyor ama uygulama yapılacağı için iş bırakan yerler olduğu için başlatılmadı” dedi.
Oysa biz işçiler, teknolojiye karşı değil, kapitalizme karşı mücadele ediyoruz. Örgütlü güç olmadan işçiler bir köleden farksızdır.