Erdoğan’ın erken seçim ilan etmesi üzerine açıklama yayımlayan Sosyalist örgütler kararın iktidar cephesindeki yönetememe krizini yansıttığına, seçimle sınırlı olmayan bir çatışma sürecine girildiğine dikkat çekti ve mücadele çağrısı yaptı
Kaldıraç: “Baskın Seçim” çözülüşe çare olmayacak. Örgütlenerek Kazanacağız!
Erdoğan’ın erken seçim ilan etmesi üzerine açıklama yayımlayan Kaldıraç, ”Bu yağma, savaş, sömürü ve zulüm düzenini değiştirebiliriz. Bunun için örgütlenmek dışında bir yol, sihirli bir değnek yoktur. Örgütlü halkları hiçbir kuvvet yenemez!” dedi.
Kaldıraç tarafından yayımlanan açıklamanın tam metni şöyle:
“Baskın Seçim” çözülüşe çare olmayacak.
Örgütlenerek Kazanacağız!
Bir gün önce seçimlerin Kasım 2019’da yapılmasından söz eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gün sonra, “yerli ve milli” ittifakı Bahçeli ile bir araya gelerek seçim tarihini 24 Haziran 2018 olarak açıkladı.
Saray Rejimi’ni bu “Baskın Seçim”e gitmeye iten etmenler nelerdi?
Türkiye Cumhuriyeti devleti bir çözülüş sürecindedir. Bu çözülüşün iki temel dinamiği var.
Birincisi ve bugün önde gözüken, bölgemizde yoğunlaşan emperyalist paylaşım savaşının içerideki çözücü etkisidir. Suriye’de yaşanan savaş ve gelişmeler bunun açık göstergeleridir.
Çözülüşün ikinci dinamiği, Kürt halkının tüm baskı, katliam politikalarına rağmen geriletilemeyen mücadelesi ve 2013 31 Mayısı’nda patlayan Gezi Direnişi’nin açığa çıkarttığı mücadeledir.
İki ayrı kanaldan yürüyen bu mücadeleler, 7 Haziran 2015 seçimlerinde birleşme eğilimi göstermiş ve egemenlerin uykusunu kaçıracak şekilde, toplumda “başka bir dünyada yaşayabiliriz” umudunu büyütmüştür. Eşit, özgür, kardeşçe bir yaşam istemine dönük katliam boyutunda saldırılar, tutuklamalar vb. varolan umudu ve direnç eğilimini geriletse bile kıramamıştır.
“Allahın lütfu” olan 15 Temmuz darbe girişiminin yarattığı “Yenikapı ruhu”, 16 Nisan referandumundaki “Hayır” seferberliği ile ters yüz edilmiştir.
Çocuk istismarından kadın cinayetlerine, doğanın yağmalanmasından eğitimdeki ticarileşme ve gericileşmeye, özgürlüklerin gaspından toplumsal çürümeye kadar birçok alanda artan öfke kendini örgütleyecek kanallar aramaktadır.
Bu iki dinamikle birlikte, ekonomideki durum ve özellikle inşaat sektöründeki krizin saklanamaz hale gelmesi, borç yapılandırma sırasına giren, yurtdışına kaçıp iflas açıklayan patronlar, daha büyük krizin kapıda olduğunu açıklayan hükümet üyeleri, “baskın seçim”e gidişin etkenlerinden biridir.
Savaş politikaları ile içeride baskıları arttırmak ve milliyetçi hezeyanlarla desteğini sağlamlaştırma isteği de amaçladıkları karşılığı bulamamış, işçilerin bir yandan borç batağı, ağırlaşan yaşam koşulları ve çaresizlikten her geçen gün artan intiharları, diğer yandan bu sefalet tablosunu ortadan kaldıracak arayışları Saray Rejimi’nin korkulu rüyası olmuştur.
Bu seçim neyi çözecektir?
Hiçbir şeyi! Çözülüş devam edecektir. Bu “baskın seçim”, zaman kazanmak için sarılınan can simididir, ancak can simidi çürüktür.
Şeker fabrikalarının haraç mezat satılarak kapatılmasına; ormanların şirketlere devredilmesine; hazinenin şirketlere ihaleler yoluyla yağmalatılmasına; işçilerin-emekçilerin alınterinin sömürüsüne; dışarıda savaş politikaları ile emperyalizme tetikçilik yapmaya; emekçi çocuklarının kanı üzerinden zenginleşmeye devam edilecektir.
Bu “baskın seçim”, yağmalanacak denizin bittiği yerde adı konacak olan ekonomik krizin yaratacağı işsizlik, yoksulluk ve açlığın getireceği patlamaları bastıracak şekilde gücün bir an önce tek elde toplanması çabasıdır.
Bu “baskın seçim”, bölgemizde yürüyen emperyalist paylaşım savaşının ortaya çıkaracağı krizlere karşı tek ses olarak çıkabilmeyi garanti altına alma çabasıdır.
Bu “baskın seçim”, nefes almakta zorlanan toplumun, “özgürlük” şiarı ile ayağa kalkmasını engelleme çabasıdır.
Onların planı budur. Bunu başaracaklarına dair kesin bir fikirleri olmamakla birlikte, ellerinden geleni yapacaklardır.
Önemli olan, biz insanca, onuruyla ve kardeşçe yaşamak isteyenlerin, ne yapacağıdır.
7 Haziran seçimlerinden sonra 16 Nisan referandumu, sadece sandıkta oy vererek istediğimiz yaşamı, ülke ve dünyayı kuramayacağımızı göstermiştir.
Sadece sandıkla sınırlı bir bakış kendimizi kandırmak olacaktır. Seçimlerin öncesi ve sonrasında, istediğimiz, düşlediğimiz gibi bir yaşam ve buna uygun bir düzen için irademizi ortaya koymak, kendi kaderimizi elimize almak zorundayız.
İstemlerimiz için hayatın her alanında irade koymak, milyonlardaki direnme eğilimini örgütlü güç ile buluşturmak zorundayız.
Bu yağma, savaş, sömürü ve zulüm düzenini değiştirebiliriz.
Bunun için örgütlenmek dışında bir yol, sihirli bir değnek yoktur.
Örgütlü halkları hiçbir kuvvet yenemez!
KALDIRAÇ
19 Nisan 2018
Halkevleri: Tek Adam’ı baskın seçim de kurtaramayacak
Halkevleri Eş Başkanları Dilşat Aktaş ve Nuri Günay yayımladıkları açıklamada bu seçimin bir kriz noktasına işaret ettiğini, sandıkla sınırlı olmayan bir mücadele hattı ile yanıt verilmesi gerektiğini söyledi.
“Şurası nettir ki 24 Haziran üzerinden atlanamayacak bir siyasi kriz noktası olacaktır. İktidara kazandırmak üzere kurgulanan bu baskın seçim iktidarın derdine çare olmayacaktır” denilen açıklamada bu gayri meşru yönetim iktidardan uzaklaştırılana kadar kesintisiz bir mücadele çağrısı yapıldı:
“Mücadelenin ufku sadece 24 Haziran ile sınırlanamaz. Yapılması gereken bugünden başlayarak bu gayri meşru şer ittifakı iktidardan uzaklaştırılana kadar yürütülecek kesintisiz bir mücadeleye girişmektir.”
Halkevleri açıklamasının tam metni:
Tek Adam’ı baskın seçim de kurtarmayacak, biz kazanacağız!
Erdoğan iktidarı, “ittifak ortağı” Bahçeli ile halkın gözünün içine baka baka yalan söyleyerek önceden belirlediği “baskın seçim” planını devreye soktu. Seçim tarihi 24 Haziran olarak açıklandı.
“Seçim zamanında yapılacak” sözünü ağzından düşürmeyen Erdoğan, hiçbir sözüne güvenilemeyeceğini bir kez daha gösterdi.
Açık ki 24 Haziran bir seçim tarihi değil.
İktidar, en asgari demokratik koşullar sağlandığında kaybedeceği açık olan bir seçim sürecinden kaçmaktadır.
İktidar, hiçbir toplumsal, siyasal, ekonomik soruna çözüm üretememektedir.
Halk, ekonomik krizi yaşamın her alanında hissetmekte ve tepki büyümektedir.
İktidarın, Suriye sahasında emperyalistler arası rekabete yaslanarak sağladığı manevra alanı daralmakta ve ertelenmiş krizler ufukta görülmektedir.
İktidar toplumsal desteğinin daha fazla genişlemeyeceğini görmekte, “tek adam rejimine hayır” diyenleri ikna edememektedir.
Bu baskın seçim kararı, iktidarın OHAL koşullarında, tüm baskı ve zor siyasetine ve savaşla yaratmaya çalıştığı saflaşmaya rağmen bu ülkeyi yönetemediğinin itirafıdır. OHAL’i uzattıkça uzatmış, “ittifak yasası” ile ittifaka seçim kazandırmak üzere seçim yasalarını düzenlemiş, medyayı tümüyle kontrol altına almak üzere hamle yapmış ve seçimdeki rakiplerinin hazırlık yapmasına fırsat vermeden seçim kararını açıklamıştır.
Şurası nettir ki 24 Haziran üzerinden atlanamayacak bir siyasi kriz noktası olacaktır. İktidara kazandırmak üzere kurgulanan bu baskın seçim iktidarın derdine çare olmayacaktır.
Mücadelenin ufku sadece 24 Haziran ile sınırlanamaz. Yapılması gereken bugünden başlayarak bu gayri meşru şer ittifakı iktidardan uzaklaştırılana kadar yürütülecek kesintisiz bir mücadeleye girişmektir.
Sandıkta, sokakta, yaşamın her alanında direnişi örgütleyelim.
Türkiye halkları panik ve hileyle erken seçim ilan eden iktidara gereken yanıtı verecek, tek adam rejimi dayatmasına itaatsizliği direnişin en güzel örnekleriyle gösterecektir. Tek adamın iktidarıyla birlikte ülkemizi de batağa sürüklemesine izin vermeyeceğiz!
Özgürlük kazanacak, memleket kazanacak.
Devrimci Parti: Kavga da mücadele de seçimden sonra şekillenecek
İktidarlarını koruma derdinde olanların toplumsal muhalefeti hazırlıksız yakalama çabası içinde olduğunu söyleyen Devrimci Parti Genel Başkanı Musa Piroğlu, “Muhtemelen AKP kendi zayıf olduğu yönleri bir an önce kapatmak, kendi içindeki karşıtlarının hazırlanmasını engellemek için öyle hızlı bir adım attı. Zaten adaletsiz bir seçim yasası vardı. Şimdi bu adaletsizliği üst boyuta çıkarmış oldular. Çünkü devletin bütün imkânlarını kullanıyorlar. Kendi olanaklarıyla uzun süredir bunun hazırlığını yapıyorlar. Ve bizi neredeyse koşar ayak bu ülkenin belki de en kritik seçimine, sürüklemeye çalışıyorlar. Bizler bir an önce omuz omuza bir çalışmanın ayağını örmeli ve ortak bir şekilde kendi adaylarımız ve programımızla yekvücut durmayı başarmalıyız. Sonuçta iki turlu bir seçime gireceğiz ve biz birinci tura kazanacakmış gibi hazırlanmak zorundayız. Birinci turdan güçlü çıkmak zorundayız çünkü partimizin genel bakışı şudur: Seçim bu ülkede fazla bir şeyi değiştirmeyecek, her şey seçim akşamı başlayacak ve seçimden sonra şekillenecek. Kavga da mücadele de her şey seçimden sonra şekillenecek. Seçime ne kadar iyi hazırlanırsak sonrasında da bu kavgayı o kadar iyi yürütürüz” ifadelerini kullandı.
EHP: AKP-MHP ciddi sıkışma yaşadı
AKP-MHP arasındaki ittifakın ciddi bir sıkışma yaşadığını ifade eden Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Sibel Uzun da, “Ortadoğu’da yürütülen politikada dünya çapında bir hezimet yaşadılar. Asıl önemlisi ülke içerisinde yürütmüş olduğu savaş politikaları boşa düştü. Başta Kürt sorununda bir çözümsüzlük yarattı, boşa düştü. Bir milliyetçilik dalgası yaratmak istedi, boşa düştü. Özellikle 16 Nisan’da kazanılmış olan ‘Hayır’ı akamete uğrattığını sandı ama muhalefet bütün eksikliklerine rağmen bir dinamizm halinde var olmaya devam ediyor” dedi.
EMEP: Sıkışan hükümet seçimle çıkış arıyor
Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan da Bahçeli’nin erken seçim çağrısını şu ifadelerle değerlendirdi:
Türkiye cumhur ittifakının baskın seçim kararıyla yeni bir seçim sürecine girmiş bulunuyor.
OHAL ilanından bu yana ısrarla dile getirilen antidemokratik koşullarda bir seçime gitmenin yanlışlığına rağmen Erdoğan ve Bahçeli ittifakı bu kararı almıştır. Bu tutmalarıyla bir kez daha demokratik bir seçim sistemi ve halkın iradesinin yansıyacağı demokratik bir ortamı istemediklerini göstermişlerdir.
Bu kararları ile tek adam tek parti yönetimi konusunda hiç bir demokratik kural ve hukuk ilkesini tanımadıklarını bir kez daha ilan emişlerdir. Türkiye’nin içeride ve dışarıda izlediği politika sonucu içine düştüğü açmazları seçimle aşacaklarını düşünüyorlar. Ancak bu mümkün değildir! Türkiye’nin iç ve dış politika ve ekonomik sorunlarının seçimle çözüleceğini söyleyenler, halkı bir kez daha aldatmak peşindedir.
Ancak şu bilinmelidir ki, halk kitleleri tek adam tek parti yönetimin nasıl bir bela olduğunu her gün yaşayarak öğrenmektedir.
Başta işçi sınıfı olmak üzere ezilen ve sömürülen halk kitlelerini ve demokrasi güçlerini, ülkeyi her geçen gün daha büyük bir açmaza sürükleyen politikaların mimarı olan Erdoğan ve Bahçeli’nin oluşturduğu cumhur ittifakına, 24 Haziran’da gerekli dersi vermeye çağırıyoruz.
Yarından itibaren demokratik haklar ve siyasal özgürlükler için mücadeleyi ilerletmek, daha acil bir sorumluluk haline gelmiştir.
HTKP: Halkın eylem planı için harekete geçmeliyiz
Halkın Türkiye Komünist Partisi Genel Başkanı Erkan Baş da, “Bahçeli’nin çağrısı, iktidar ve etrafında oluşan ittifakın uzun süredir gözlenen paniğinin ilk somut ifadelerinden birisi” dedi.
“Bu çağrı aynı zamanda Bahçeli’nin Saray iktidarının her sıkışmasında oynadığı rolün bir uzantısı gibi, ilk işaretler AKP ile zaten anlaşmış olarak bu çağrıyı yaptığını gösteriyor” diyen Baş, ilericiler ve devrimciler açısında ise endişe edilecek bir durum olmadığını belirterek acil olarak şöyle bir eylem programı önerdi:
Alternatif olmalıyız
Biz ülkemizi bu iktidardan öyle veya böyle mutlaka kurtaracağız. Seçimler bunun için bir vesile olabilir. Fakat ilk yapılması gereken, eğer bir seçim olacaksa bu seçimlerin iktidarın daha önce çokça örneğini gördüğümüz hırsızlık vb. yöntemlerle gasp etmesini engellemek üzere gerekli önlemleri almaktır. Öncelikle ve acilen bu konuda somut adımlar atmalı, aynı zamanda iktidarın gerekli düzenlemeleri yapmasını sağlayacak bir toplumsal basınç örgütlemeliyiz.
Seçimlerde emekçi halkın düzen partilerine ve adaylarına mahkum olmasına izin veremeyiz” diyen Baş, şu çağrıyı yaptı:
Tüm ilerici, devrimci cumhuriyet güçlerinin, laiklikten ve özgürlükten yana yurtsever güçlerin halkın taleplerinin sözcülüğünü üstlendiği bir alternatif geliştirmek görevi omuzlarımıza yüklenmiş durumdadır.
ÖDP: İstikrarsızlık Bahçeli ağzıyla dile getirildi
Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş, “Erken seçim kararı zayıflıklarının, çıkmaza girdiklerinin, bir iflas noktasında olduklarının, kaybetmekte olduklarının bir göstergesi” dedi.
Taş şunları söyledi: “Çünkü bunlar açısından seçimi zamanında yapmak bir güç, istikrar göstergesiydi. Erken seçimi tartıştıklarına göre demek ki büyük bir sorunla yüz yüzeler. İstikrarsızlığın Bahçeli ağzıyla dile getirilmesi, bunun kabulüdür. Hem ekonomideki, hem dış politikadaki gelişmeler, hem AKP ve MHP’nin iç durumu… Hem Erdoğan’ın saraydaki egemenliği, hem Bahçeli’nin koltuğu sallantıda. Bunu gördükleri için bir baskın erken seçimle bunun önüne geçebilir miyiz noktasındalar. Ve yine topa öncelikle Bahçeli giriyor ve sonrasında süreç Bahçeli’nin söylediği noktadan cereyan ediyor. Görüşmeden de 26 Ağustos kararı çıkarsa sürpriz olmaz. Hem seçim yasasıyla hem OHAL’i de uzatarak kendilerine bir ortam yaratma amacındalar. Savaşla, diriliş eksenli bir gündem yaratabilmeleri de zayıflamış gözüküyor. O yüzden bir yol olarak erken seçime gitmeyi amaçlıyorlar.”
SYKP: Baskın seçim Cumhur İttifakı’nın telaşıdır
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Merkez Yürütme Kurulu, Cumhur İttifakı’nın aldığı erken seçim kararını “İktidar kendi eliyle ülkeyi derin bir kaosa sürüklüyor. Şimdi de bunu yönetemiyor. Süreç uzarsa daha da yönetemez hale geleceğinin farkına varan iktidar, çözümü baskın seçimde görüyor” şeklinde değerlendirdi.
SYKP’nin açıklamasında “Bu süreci faşizmin girdiği son düzlüğü boşa çıkaran, kitleleri harekete geçiren bir mücadele süreci olarak ele almalıyız. Cumhur İttifakı’nın panik içinde aldığı bu kararı boşa çıkarmak, onların aleyhine sonuçlanmasını sağlamak sol-sosyalist yapılar ve muhalefetin tamamının görevidir. Bu tarihsel süreçte herkes elini taşın altına koymalıdır. Mutlaka kazanacağız!..”dendi.
SYKP Merkez Yürütme Kurulu’nun açıklamasının tamamı şöyle:
Dün (17 Nisan) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli grup toplantısında, iktidarla danışıklı olduğu anlaşılan “26 Ağustos’ta erken seçim yapılmalı” şeklinde bir açıklamada bulundu. Erdoğan aynı gün gerçekleşen AKP grup toplantısında erken seçimi dillendirmeyip, seçim zamanında yapılacakmış gibi konuşarak senaryoya uygun davrandı. Bu tarih öyle bir telaşla ve sorumsuzlukla belirlenmiş ki aynı tarihe denk gelen ve bir buçuk milyon öğrencinin hayatını belirleyen sınav önemsenmemiştir.
Türkiye’de ekonomi iyice kötüye gidiyor. Döviz kurundaki yükseliş durdurulamıyor, mutfaklara yansıyan yüksek zamlar yoksulluğun ne kadar derinleştiğini gösteriyor. Suriye’de gerilim yükseliyor. ABD-İngiltere-Fransa Suriye’ye füze saldırısı gerçekleştiriyor. Bu atmosferde Türkiye’nin ABD-AB ve Rusya-İran arasındaki sıkışıklığı artıyor. Ayrıca faşizmin inşasını hızlandıran iktidar uyguladığı baskılara rağmen tam bir kitle desteği alamıyor. İktidar kendi eliyle ülkeyi derin bir kaosa sürüklüyor. Şimdi de bunu yönetemiyor. Süreç uzarsa daha da yönetemez hale geleceğinin farkına varan iktidar, çözümü baskın seçimde görüyor.
24 Haziran baskın seçimi OHAL koşullarında gerçekleşecektir. OHAL’de temiz-hilesiz-demokratik bir seçim mümkün değildir. Muhalefetin tamamı, olağanüstü koşullarda alınan olağanüstü seçim kararını doğru değerlendirmelidir.
Bu süreci faşizmin girdiği son düzlüğü boşa çıkaran, kitleleri harekete geçiren bir mücadele süreci olarak ele almalıyız. Cumhur İttifakı’nın panik içinde aldığı bu kararı boşa çıkarmak, onların aleyhine sonuçlanmasını sağlamak sol-sosyalist yapılar ve muhalefetin tamamının görevidir. Bu tarihsel süreçte herkes elini taşın altına koymalıdır. Mutlaka kazanacağız!..
TKP Genel Sekreteri Okuyan: Erken seçim tıkanmayı aşmaya yetmeyecek
TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Tele 1’de yayımlanan Analiz programında Mehmet Ali Güller’in konuğu oldu. Erken seçim kararına ilişkin konuşan Okuyan, “2010’dan itibaren sistem tıkandı. Ortada seçimi aşan bir tıkanma var. 24 Haziran seçimleri tıkanmayı aşmaya yetmeyecek” ifadelerini kullandı.
Okuyan seçimlere ilişkin şunları söyledi:
“Türkiye’nin Başbakanı 24 Haziran’da ne seçeceğini bilmiyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri meşru olmayan bir referandumun sonucunda yapılacak. OHAL’i kağıt üzerinde kaldırsalardı bile OHAL uygulamaları devam edecekti.”
Okuyan seçim hilelerine ve bunların durdurulması için yapılabileceklere dair şöyle konuştu:
“Türkiye örgütsüz, öncelikle halkın örgütlü olması gerekiyor. Seçimin kazanılabilmesi için bile seçimin ötesinde bir perspektif gerekiyor. Seçim sonuçlarına sahip çıkmak için de örgütlü olmak gerekiyor.”