7-10 Eylül tarihleri arasında “Kapitalizm ve Yıkım” teması adı altında gerçekleşen 17. Karaburun Bilim Kongresi’nde Sosyalist Kadın Hareketi iki ayrı sunum gerçekleştirdi. Politik Bir Mesele Olarak Çocuk ve Aile oturumunda İdil Özkurşun ve İrem Koç “Çocuk İstismarının Kapitalist-Emperyalist Sistem İçerisindeki Yerinin İncelenmesi” başlıklı sunumu yaparken, Kapitalizmin Yıkımı ve Kadın Emeği oturumunda ise Şeyda Tuğgen Gümüşay “Kapitalizmin Yıkımı, Yıkımın Kadınlar Üzerindeki Etkisi ve Kadın Öznelliğinin İnşası” adlı çalışmayı anlattı.
Çocuk İstismarının Kapitalist-Emperyalist Sistem İçerisindeki Yerinin İncelenmesi
Çocuk istismarının kapitalist-emperyalist sistem içerisindeki yerini inceleyen çalışma Sosyalist Kadın Hareketi’nden İrem Koç ve İdil Özkurşun tarafından sunuldu. İrem Koç sunuma başlarken çocuk istismarı üzerine yapılacak çalışmalar ya da geliştirilecek mücadele hattının içinde yaşadığımız kapitalist-emperyalist sistemi dışlayan ya da çocuk istismarının sisteme içkin yönlerini ele almayan bir biçimde yapılamayacağından bahsetti. Çocuk istismarına karşı geliştirecekleri mücadele hattının tarihsel süreç içerisinde çocukların nasıl sömürü öznesi haline geldiğini ve sınıflı toplumlarda çocukluk kavramının tanımlanma sürecini açıklayarak sunacaklarını belirtti.
Koç, tarihsel süreçte özel mülkiyetin ortaya çıkışı ile birlikte değişen toplumsal ilişkiler ve aile ilişkilerine değinirken çocuğun değişen konumundan da bahsetti. Üretim ilişkilerindeki sınıfsal savaşımın karakterinin, aile ilişkilerindeki değişime yol açtığını söylerken çocukların erken yaşta iş gücüne katılımı, aile içi şiddet, çalışma ortamında şiddet gibi çocukların maruz kaldığı sömürü konularına da değindi. Emperyalistlerin sömürge ülkelerdeki ekonomi-politikalarından bahsederken baskı aygıtı olarak kullandıkları din, milliyetçilik, ırk gibi kavramlara değindi. Egemenlerin hakimiyeti sürdürmek için başka bir baskı aygıtının “çocukluk” tanımına dair tarihsel süreçte yaptıkları müdahaleler ve inşasından bahsederken sözü İdil Özkurşun’a verdi. Özkurşun ise “çocukluk” kavramının egemenler tarafından inşasıyla birlikte, çocuğun toplum yaşamın içinde bir özne olarak değerlendirilmek ya da tartışılmaktan ziyade, toplumsal yaşam içerisinde edilgen bir nesne olarak konumlandırılmaya yaklaştığından bahsetti. Emek-sermaye çelişkilerinden ve sınıf savaşımından bağımsız bir çocukluk sorunu düşünülemeyeceğini söyleyen Özkurşun toplumun, çocuklar da dahil olmak üzere, yeni üretim ilişkilerine bağlı olarak yeniden örgütlemek üzere bir mücadele hattı çizilmesi gerektiğini vurguladı.
Sunumun tam metni için linke tıklayın.
Kapitalizmin Yıkımı, Yıkımın Kadınlar Üzerindeki Etkisi ve Kadın Öznelliğinin İnşası
Sosyalist Kadın Hareketi’nden Şeyda Tuğgen Gümüşay yaptığı sunumda, 2008 finansal krizin ardından artan saldırganlığın erkek egemenliğini daha fazla teşvik ettiğini, kadınlar üzerindeki baskıyı ve emeğinin kırılganlaşmasını artırdığını belirterek bu tahakküm karşısında da kadınların kendini ezen kapitalist emperyalist sisteme karşı örgütlendiğini ifade etti. Dünyadaki direnişlerden örnekler veren Gümüşay, kadınların sıkıştırılmaya çalışıldığı bu tablonun; Polonya’daki “ne kadar baskı o kadar direniş” sloganındaki gibi kadınların üzerindeki tahakküme ve tahakküm biçimlerine yönelik başkaldırısını da açığa çıkaran bir zemine döndüğünü ifade etti.
İşçi direnişlerine, ekoloji direnişlerine ve deprem bölgesindeki kadınların aldığı tutumları açıklayan Gümüşay, “Hüznümüz İsyanımızdır eylemi, 40. Gün eylemi olarak hatırladığımız eylem; depremin unutulmaya yüz tutulduğu, ülkede seçim gündemlerinin yoğunlaştığı, Meral Akşener’in 6’lı masadan kalkışının yoğunlaştığı bir dönemde; Samandağ Dayanışma Evleri’ndeki kadınların süregelen tartışmalarından çıkan bir karar olarak örgütlenmiştir. Depremin yarattığı yıkım sonrası ‘unutulmaya karşı’ ‘yas tutmak ve öfkeyi açığa vurmak’ için gerçekleştirdikleri ilk eylem olmakla birlikte depremzede görüntüsünden çıkarak politik bir eylem yapan kadınlar aynı zamanda kadınların harekete geçme ve örgütleme iradesini de ortaya koymaktadır” ifadelerini kullandı.
Gümüşay’ın sunumu, “Kendi isteklerini ön plana çıkaran bir kadın hareketi olmalı. Bütün bu gündemlere dair kadınları buraya nasıl çekeceğiz, bütün yaşamı ne istiyoruz üzerinden örmeliyiz. Ekolojiye, depreme, işçi direnişçilerine dair sözümüz olmalı aynı zamanda da deprem sonrası nasıl bir yaşam istediğimizin cevabı olmalı” ifadeleri ile bitti.
Sunumun tam metni için linke tıklayın.