İstanbul Sözleşmesi’ne ‘Yasalar Sokakta Yazılır’ ‘Sözleşmeyi Uygulatacağız’ yanıtıyla, Yaşanan Kadın Devrimidir sloganı ile toplumsal harekette kendilerini var eden Sosyalist Kadın Hareketi’nin kuruluşunu ve söylemlerinin içeriğini konuştuk.
- Sosyalist Kadın Hareketi’nin kuruluşunu ve amaçlarını açabilir misiniz?
Sosyalist Kadın Hareketi’ni 13 Şubat’ta ilan ettiğimiz bildirge ile kamuoyuna duyurduk. Kuruluş sürecindeki tartışmaları ve amaçlarımızı biraz açmak adına önemli iki nokta mevcut.
İlk olarak, toplumsal mücadele açısından kadın hareketinin önemli bir dinamik olduğunu görebiliyoruz. Bununla birlikte, SKH’nin kuruluş sürecinde belirleyici olan ihtiyaçlardan biri; büyüyen ve gelişen kadın hareketinin elinde bulundurduğu gücü süreklilik içinde örgütleyebilmesiydi. İçinde bulunduğumuz dönem kadın hareketi için; yeni örgütlenmeler yaratmanın, mevcut örgütlülükleri büyütmenin, geliştirmenin ve örgütlülüğü yaygınlaştırmanın ihtiyacının belirginleştiği bir dönem.
İkinci olarak, erkek egemen ideolojiye, kapitalizme ve her gün yeniden örgütlenen erkek ve devlet şiddetine karşı mücadelesini sınıf perspektifiyle ele alan bir örgütlenmenin elzem hale gelmesi belirleyici oldu. Özellikle neoliberalizmin çöküşüyle beraber tüm mücadelelerin sistem karşıtı olması zorunluluğu ile kitlesel, militan bir kadın örgütlenmesinin geliştirilmesini kadın kurtuluş mücadelesinin ihtiyacı olarak gördük. Bu iki durum, SKH’nin kurulmasını koşullamış oldu.
- İstanbul Sözleşmesi’nden kararname ile geri çekilindi, resmi olarak da Temmuz ayında kaldırılacağı devlet tarafından söylendi. İstanbul Sözleşmesinin geri kazanılmasıyla ilgili nasıl bir hareket tarzınız ve sözünüz var? Süreç içerisinde sıklıkla kullandığınız “Yasalar sokakta yazılır” söyleminizi açabilir misiniz?
İstanbul Sözleşmesi sürecinde ikili bir süreç yürütüyoruz. Bir yandan çeşitli platform ve kampanya gruplarında, kadın örgütüyle ve bağımsız feministlerle yan yana gelip söz ve eylem üretmeye çalışırken; bir yandan İstanbul Sözleşmesi’ni nasıl kazanabileceğimizi tartışıyoruz. Bu noktada, bizim için en önemli dayanak noktalarından biri sokaklarda gördüğümüz kadınların öfkesi. Bu öfkenin doğru yere kanalize edilebilmesi, kadınların iddiasını sözleşmeyi uygulatmak üzerinden kurmasını önemli buluyoruz. Bu çerçevede aslında iki sözümüz ön plana çıktı. Bunlardan birincisi “Öfkemizi örgütlediğimizde İstanbul Sözleşmesi’ni mumla ararsınız”. Bu söylemle, aslında biz kadınların birlikteliğimizden, yan yanalığımızdan, öfkemizden aldığımız güçle yaratabileceğimiz bir dünyayı işaret ediyoruz. Biz kadınları erkek egemen sistemden koruyan bir sözleşmeye ihtiyacımızın olmayacağı, özgür ve eşit bir dünyanın mümkünlüğü fikrini örgütlüyoruz bir yandan. “Yasalar sokakta yazılır” sözünü de bu bağlamı gören bir yerden okumanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu söylem, İstanbul Sözleşmesi’ni öfkemizi sokağa dökerek, feshettiğini iddia edenlerin karşısına dikilerek, mücadelemizle uygulatabileceğimizi ifade ediyor. Biz kadınlar, yaşamak istediğimiz dünyayı sokaktaki direnişimizle, mücadelemizle yaratabiliriz. Bu süreçte sokaklarda olmaya kadınlarla birlikte sözümüzü eylemimizi büyütmeye devam ediyoruz.
- Sosyalist Kadın Hareketi olarak İstanbul’da 1 Mayıs’a pankartıyla ve kortejiyle çıkan tek kadın örgütüsünüz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
1 Mayıs’a “Yasalar Sokakta Yazılır” pankartıyla çıktık. Aslında 1 Mayıs, biz kadınların; işçilerle, öğrencilerle, LGBTİ+’larla, doğa ve yaşam savunucularıyla; taleplerimizi ve eylemlerimizi bir araya getirdiğimiz gündür. Yasaları sokakta yazmak isteyenlerin, yani direnenlerin birlikte mücadele edebildiği gündür ve yeni bir dünyayı nasıl kazanacağımız sorusunu merak edenler için de cevap niteliği taşır 1 Mayıs.
Pandemi boyunca biz kadınlar için; emek sömürüsü, mobbing, şiddet sistematik şekilde artarken; haklarımıza, emeğimize, hayatlarımıza göz dikilmişken; İstanbul Sözleşmesi’ni kaldıracağız naraları atılırken direnenlerin günü 1 Mayıs’ta olmak, sözümüzü söylemek politik olarak çok önemliydi. Taleplerimiz için kararlı, ısrarlı ve cüretkar bir mücadele örgütlemek gerekliyken, 1 Mayıs’ta sokakta olmak; “erkeğini de devletini de tanımıyoruz” demenin en net göstergesi ve başkaldırının soru işaretsiz bir simgesidir. Çünkü geri adım atmayan ve yasağı tanımıyorum iddiasıyla sokağı dolduran kadınlar hem gücümüzü aldığımız yerdir hem özgürlüğümüz için umuttur hem de kuracağımız yarınlara adımımızdır.
- 8 Mart eyleminde “Yaşanan Kadın Devrimidir” sloganıyla çıktınız. Bunu biraz açabilir misiniz?
Şöyle kısaca dünyaya göz atarsak hem kadın direnişlerinin çok yaygın olduğunu hem de kadınların birçok direnişte ön saflarda olduğunu görebiliriz. Arjantin’de, Polonya’da, Sudan’da, Anadolu’da kadınlar öfkesiyle sokakları dolduruyor, her yerde kadınların sesi yankılanıyor. Üstelik kadınlar sokağa tüm yaşamı değiştirmek, kendi hayatlarını savunmak, özneleşmek ve sisteme karşı durmak için çıkıyor. Yani “Yaşanan Kadın Devrimidir” sloganı kadınların hem niceliğini hem de niteliğini işaret ederek, kadınların yaşadıkları erkek egemen sistemi yıkmak için ayağa kalkışına ve bu isyandaki güce vurgu yapmaktadır.
- Eklemek istedikleriniz var mı?
Bugün kadınların içinde bulunduğu tabloda; bir tarafta her gün saldırılarını artıran erkek egemen sistem var, diğer tarafta günbegün büyüyen mücadele. Bu tablonun ortasında bu düzende yaşamak istemeyen, sesi çıkan, öfkesini iliklerinde hisseden, isyan eden, direnen bütün kadınları örgütlenmeye çağırıyoruz. Bizler yan yana gelip birlikte ürettiğimizde, birlikte eylediğimizde, gücümüzü birbirimizden alıp bu düzeni yıkmak için mücadele ettiğimizde kazanacağız. Bütün kadınları Sosyalist Kadın Hareketi’ne katılmaya çağırıyoruz.
