İstanbul’un Bağcılar ilçesinde bulunan SGS isimli şirkette çalışan 3 işçi, sendikal örgütlenme çalışması yürüttükleri için Kod 46 ile işten çıkarıldı.
İstanbul’un Bağcılar ilçesine bağlı Güneşli Mahallesi’nde bulunan İsviçre merkezli uluslararası bir gözetim, denetim, test ve belgelendirme şirketi olan Supervise Gözetme Etüd Kontrol Servisleri’nde (SGS) çalışan 3 işçi, DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikası’na üye oldukları ve firma içinde sendikal örgütlenme çalışması yürüttükleri için Kod 46 ile işten çıkarıldı. Ayrıca sendikaya üye olan 15 işçinin de kıdem ve ihbar tazminatları verilerek işlerine son verildi.
“SGS patronuna başka şans tanımayacağız!”
Sosyal-İş Sendikası yaptığı çağrıyla sendikal nedenlerle işten atılan arkadaşları için mücadeleye başlayacaklarını açıklayarak, “SGS patronuna başka şans tanımayacağız: Ya geri adım atacaksınız ya geri adım atacaksınız!” dedi.
Süreçte neler oldu?
Kod 46 ile İşlerine son verilen işçiler Berkan Cömert, İbrahim Kara ve Umut Sansar süreci yargıya taşıdı.
Firma yönetimi ise işten çıkarmaların sendika ile ilgisinin olmadığını belirterek işten çıkarılan işçilerin, işverenin güvenini kötüye kullandığını, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunduklarını ve bu yüzden Kod 46 ile işten çıkarma yaptıklarını öne sürdü.
İleri Haber’e konuşan Berkan Cömert ve İbrahim Kara 5 Mayıs 2023 tarihinde işten çıkarıldıklarını, bu tarihten yaklaşık 2 hafta önce sendika üyesi olmak için DİSK Genel Merkezi’ne görüşmeye gittiklerini ve işkoluna uygun sendikanın Sosyal-İş olduğunu öğrenmeleriyle birlikte Sosyal-İş’e üye olduklarını ifade etti.
Kağıt üzerinde örgütlenme özgürlüğü
SGS’nin Doğruluk Kuralları’nda “Örgütlenme Özgürlüğü” başlığında düzenlenen “Çalışanların sendika kurma, sendikaya üye olma ve toplu müzakere hakkı” kapsamında işçileri sendikaya üye yapmak için çalışma yürütmeye başladıklarını ifade eden işçiler, sendikanın yetki almak için 380 üyeye ihtiyacı olduğunu ve 2 haftalık örgütlenme süreci içerisinde sayıyı 150’ye çıkarttıklarını ve akabinde işlerine son verildiğini söylediler.
“Örgütlenme sürecinin hızlı olduğunu görmeleriyle birlikte işten çıkarıldık”
Cömert ve Kara sürece ilişkin şöyle konuştu:
Sendikayı, sendikanın faaliyetlerini ve sendika üyesi olmanın anayasal bir hak olduğunu işçilere anlatmaya başladık. 2 hafta içerisinde sayımız 150 oldu. Yetki almak için ise gereken sayı 380’e tekabül ediyordu. Yönetim, sendikalaşmaya başlayacağımızı ilk duyduğunda kurumsal ve global bir firma oldukları için bu duruma yeşil ışık yakar gibi olmuştu ama bu kadar hızlı bir şekilde örgütlendiğimizi duyduklarında 5 Mayıs’ta işimize son verildi.
Daha sonra sendika, şirket yönetimi ve yurtdışı yönetimi ile görüşmelerde bulundu. Süreç şu anda yargı aşamasında devam ediyor.
Firmanın, sözde sendikadan haberi yokmuş
Firma, mahkeme kayıtlarındaki beyanında işten çıkarmaların sendika ile ilgisi olmadığını, bu durumdan haberlerinin bile olmadığını söylüyor. Sendikadan haberlerinin olmaması imkânsız çünkü biz bu durumu hiçbir zaman gizlemedik. Şeffaf ve aleni bir şekilde sendikal örgütlenme yürüttük. Laboratuvar müdürü ‘Arkadaşlar sendikaya bizim herhangi bir tavrımız yok, üye olabilirsiniz’ bile dedi. Zaten firmanın doğruluk kurallarında da işçilerin sendikal örgütlenme haklarının tanındığı yazıyor. Şimdi ise mahkeme kayıtlarında sendikadan haberlerinin olmadıklarını söylüyorlar.
Biz 9 yıldır bu firmada çalışıyoruz. Ben (İbrahim Kara) terfi alacaktım. Ne olduysa sendikaya üye olduktan sonra oldu ve bırakın terfi almayı bir ay bile geçmeden işten çıkarıldım. Şimdi de yalancı şahitlerle mahkeme sürecini aldatma çabası içerisine girdiler.
“İşten çıkarmaların ardından bir kişi bile sendikaya üye olamadı”
Bizim işten çıkarılmamızın ardından sendikaya üye olan 15 işçi de kıdem – ihbar tazminatları ve 4 maaş verilerek işten çıkarıldı. 2 haftada 150 kişi sendikaya üye olmuştu, işten çıkarmaların ardından bir kişi bile sendikaya üye olamadı üstelik 30 kişi de sendikadan istifa etti. Yapmak istedikleri şey sendikalaşma sürecini baltalamaktı.”
“Mezhepçilik yapmakla suçlandık”
Daha da ilginci dava dosyasında işyerinde mezhepçilik ve ayrımcılığa kadar indirgediler olayı. Bazı işçilere ‘Sen bizdensin, nasıl bizimle olmazsın’ gibi ifadeler kullanmışız. Ben sünniyim, Berkan abi ise alevi. İkimizin birlikte sürdürdüğü mücadelede nasıl bir mezhepçilik yapmış olabiliriz?
Biz bu şirketin vizyonuna ve misyonuna güvenerek böyle bir tutum beklemiyorduk. Tam tersi daha özgürlükçü hatta bizim bu süreçte yolumuzu açacak, kolaylaştıracak bir davranış sergilemelerini bekliyorduk ama maalesef…”
“Kod 46 ile bize resmen ceza verdiler”
İşten çıkarılmalarının ardından ekonomik olarak ciddi sıkıntılar yaşadıklarını ifade eden işçilerden Cömert, yaşadıkları sürece ilişkin şu detayları paylaştı:
“Ben 38 yaşındayım ve bekarım. Ailemle yaşıyorum. Bu süreçteki en büyük şansım belki de bu oldu, bir şekilde kendimi idare etme sürecim oldu. Ama İbrahim’in 2 çocuğu var. Umut’un da daha yeni çocuğu oldu. İşten çıkarıldıklarında eşinin doğum yapmasına daha 1 ay vardı. Özel sağlık sigortasına sahiptik, sigortalarımız iptal edildi. Umut ve İbrahim bu süreçte çok önemli zorluklar çekti, çekmeye de devam ediyor.
Kod 46 ile işten çıkarıldığımız için başka bir işe girmemiz de neredeyse imkânsız bir hâle geldi. Bize resmen ceza verdiler. Hem haklarımızı gasp ettiler hem de başka bir işe girme durumumuza engel oldular.”
İbrahim Kara son olarak şu sözleri kaydetti:
“Şu an bana pişman mısınız diye sorsanız, zerre pişman değilim. Çünkü ben doğru bir tutum sergilediğimi düşünüyorum. Evet bunun bana ekonomik ve sosyal olarak çok büyük etkisi oldu, çok büyük kayıplarım oldu ama ben dik durdum. Kapitalist, sömürgeci baskı altında el pençe durmadım, hakkımızı aradık, insanları bilinçlendirmeye çalıştık ama maalesef onlara rahatsızlık vermişiz ki böyle bir tutum içerisine girdiler.”