11.1 C
İstanbul
29 Nisan Salı, 2025
spot_img

Son bir ayda dünyadan grevler ve sokak eylemleri

Ekonomik kriz tüm dünyada gün geçtikçe derinleşmekte. İşçi ve emekçilerin ise ekonomik kriz karşında tepkileri artıyor. Kasım ayı, dünya işçi sınıfının grev ve eylemlerine sahne oldu. Derleyebildiğimiz kadarıyla son bir ayda dünyada gelişen grev ve sokak eylemleri;

Dünyada metal fırtına

Dünyanın dört bir yanındaki metal ve çelik işçileri adil ücret talebi başta olmak üzere haklarını elde etmek için grev ve eylemlerle seslerini duyurmaya çalışıyorlar. İspanya’da süresiz greve çıkan yaklaşık 20 bin metal işçisinin eylemlerinde polis şiddeti yaşanırken ABD’de 1 Ekim’den bu yana grevde olan çelik işçileri grev kırıcılarla yıldırılmaya çalışılıyor. Güney Afrika’da grev başlatan metal işçileri mücadele etmekte kararlı. Almanya’da ise 50 bini aşkın metal işçisi eylem ve mitingler düzenliyor.

İspanya’nın güney kenti Cadiz’de metal fabrikalarında ücret artışı talebiyle başlayan grev halkın desteği ile her gün büyüyor. Patronun yüzde 2 zam dayatmasını kabul etmeyen işçiler birçok noktada fabrikalara giriş çıkışı kapatarak grev gözcülüğüne devam ediyor.

İşverenler son tekliflerinde 2021, 2022 ve 2023’te yüzde 2’lik sabit bir maaş artışı teklif ediyor. Sendikalar, alım gücünün kaybolmaması için artışın yıllık TÜFE’ye uygun olmasını ve bu durumun konsolide edilmesini talep ediyor.

Almanya’da metal işçilerinin örgütlü olduğu sendikaların çağrısıyla çok sayıda şehirde, toplamda 50 farklı noktada 50 bin metal işçisi yürüyüş ve miting gerçekleştirdi. “Adil, sosyal, ekolojik ve demokratik dönüşüm” talebiyle yapılan eylemlere 50 binden fazla işçi, sendikacı ve işçi temsilcisi katıldı. Mercedes’te çalışan genç bir sendikacının elindeki megafon ile biraz öfkeli ve coşkulu tonda “Bizim geleceğimiz şimdi biz konuşuyoruz” sözleri alkışlarla karşılandı.

Güney Afrika’da da geçen ay yüzbinlerce metal işçisinin ücret artışı talebiyle süresiz grev kararı alması üzerine taraflar arasında müzakereler sürüyor. Grev kararı ülke genelinde etki yaratmış, başta Cape Town olmak üzere Durban, Kimberley ve Johannesburg kentleri işçilerin kitlesel eylemlerine tanık olmuştu. Yaklaşık 155 bin üyesiyle ülkenin en büyük metal işçileri sendikası NUMSA, Metal Mühendislik ve Endüstri Pazarlık Konseyi (MEIBC) ile yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerin tıkanması sonucu 5 Ekim’de süresiz grev kararı almıştı. NUMSA, ücretlerde yüzde 4,4 zam dayatmasına karşı yüzde 8 ücret zammı elde elde edilene dek mücadelenin devam edeceğini vurgulamıştı. Sendikadan yapılan açıklamada, “Patronlar haklı taleplerimizi yerine getirene kadar grev yapmaktan ve emeğimizi süresiz olarak durdurmaktan başka seçeneğimiz yok” denmişti.

ABD’de ise çelik ve otomotiv işçilerinin grev kararlılığı sürüyor. Batı Virginia eyaletinin Huntington bölgesinde bulunan Special Metals şirketinin çelik fabrikasında yaklaşık 450 sendika üyesi ve John Deere’in ABD’deki 12 fabrikasındaki 10 bini aşkın otomotiv işçisinin mücadelesi devam ediyor. Grev, ücret artışı, fazla mesai ücreti, kıdem ve tatil günleri hakkını da içeren bir dizi toplu sözleşme taleplerini içeriyor.

Şirketin fabrikada grev kırıcı işçiler çalıştırmasına değinen Thompson, “İşçilerin birliğini kırmaya çalıştılar ancak grev kırıcıların çoğu geçen hafta iş bıraktı” açıklaması yaptı.

“Bizim geleceğimiz şimdi biz konuşuyoruz!”

1,3 milyon Amazon işçisi 20 farklı ülkede, yılın en yoğun alışveriş günlerinden biri olan ve bu yıl 26 Kasım’a denk gelen “Kara Cuma/Black Friday” günü greve çıktı.

İşçi ve aktivistlerden oluşan “Make Amazon Pay/Amazon Ödesin” inisiyatifi, perakende tekelinin ücretleri yükseltmesini, geçici işçiliğe son verilmesini, sendika karşıtlığının bitmesini, işçilerin üzerindeki denetimlerin ve katı performans hedeflerinin kaldırılmasını talep etmek için Kara Cuma günü greve çıktı. 

Grevler, Minnesota, Kaliforniya, Boston ve New York’taki tesisler de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki fabrikalarda, depolarda, veri merkezlerinde, şirket ofislerinde ve petrol rafinerilerinde gerçekleşti.

ABD’de farklı sektörlerden on binlerce işçi hakları için greve çıktı. Ülke genelinde, 22 binden fazla ABD’li sendika üyesinin grevde olduğu tarihi bir grev dalgasına tanık oluyoruz. Kellogg şirketinde hakları için grevde olan Lancaster’daki BCTGM’den (Fırın, tütün ve tahıl işçileri sendikası) John Deere fabrikalarındaki 10 bin Birleşik Otomotiv İşçileri Sendikası (UAW) üyesine, kuzeybatı Pensilvanya’daki Erie Strayer şirketine karşı grev yapan Yerel Demir İşçileri Sendikası 851’e veya batı kıyısındaki Kaiser Permanente’de ezici bir çoğunlukla greve onay veren 24 bin sağlık çalışanına kadar; işçiler kararlılıkla mücadeleyi sürdürüyor.

New York, Buffalo’daki Mercy Hastanesi’nde 2000 işçi emekli maaşlarının düşmemesi, ücretlerin artırılması, sosyal güvence ve hastalara daha güvenli bakım sağlamak için personel sayılarının iyileştirilmesi talebiyle grevde.

Yunanistan Kamu Hastaneleri Çalışanları Federasyonu’nun (POEDIN) çağrısıyla 24 saatlik greve giden doktor ve sağlık çalışanları, başkent Atina’da eylem yaptı. Çalışma koşullarının iyileştirilmesini isteyen sağlık çalışanları, Sağlık Bakanlığına yürüdü. 

Almanya’da kamu emekçileri sendikası Ver.di Stuttgart şubesinin çağrısıyla özel otobüs şoförleri eyalet çapında uyarı grevine çıktı. TİS görüşmesi öncesi baskı oluşturma ve patronları uyarma amaçlı eyleme yüzlerce otobüs şoförü katıldı.

Şehir merkezinde yapılan uzun bir yürüyüş sonrası eyalet maliye bakanlığı önündeki alanda miting düzenlendi. Bu iş alanında göçmen emekçilerin ağırlıkta olması nedeniyle farklı dillerde söylenen şarkılar ve farklı dillerde ancak ortak bir gelecek için yapılan konuşmalarla eylem oldukça renkli geçti.

Lübnan’da kamu çalışanları, 2019’dan beri devam eden ekonomik kriz nedeniyle satın alma gücünde kaydedilen yüzde 95’lik düşüşe bağlı olarak maaşlarında iyileştirme yapılması talebiyle süresiz grev başlattı.

İspanya’nın Valensiya Özerk Bölgesine bağlı Sagunto kentindeki Pilkington cam fabrikası işçileri de 116 işçinin işten atılması ve bazı bölümlerin kapatılmasını protesto etmek için iş bırakarak süresiz greve çıktıklarını açıkladı.

Endonezya’nın başkenti Cakarta’da bir araya gelen yüzlerce işçi, “İş Yaratma Yasası”’nın iptal edilmesi ve asgari ücretin artırılması talebiyle eylem yaptı.

Hindistan’da binlerce çiftçinin mücadelesi sonucu yeni tarım yasaları kaldırıldı. Çiftçiler bu kazanım ile birlikte mahsulleri için fiyat garantisi talebiyle eylemlerini sürdürüyor.

Ekvador’un Başkenti Quito’nun hükümet sarayı Carondelet’in de bulunduğu tarihi merkezinde toplanan yüzlerce kişi, hükümetin ekonomi politikalarına tepki gösterdi. Devlet Başkanlığı Sarayı civarında yoğun önlemler alan polis ve ordu güçleri, eyleme katılanlara gaz bombası ve tazyikli su ile saldırdı.

Arjantin’de, çok sayıda kişi düzenledikleri eylemde Uluslararası Para Fonu’nu (IMF) protesto etti. IMF karşıtı slogan atan kalabalık, “bağımsız bir bütçe, iş, üretim ve adalet” yazılı pankart taşıdı. Göstericiler, hükümetin IMF ile yapılacak borç ödeme anlaşmasının, Arjantin halkının önüne geçmemesi talebinde bulundu.

Gün içinde farklı protestoların yaşandığı Buenos Aires’te, Sağlık ve Sosyal Çalışma Bakanlığı önünde düzenlenen eylemde çatışmalar yaşandı. Bakanlığa giren 3 kişi gözaltına alındı.

Yunanistan’ın Pire kentinde, Çin şirketi Cosco’nun işlettiği limanda çalışan işçilerin iş cinayetlerine karşı mücadelesi kazanımla sonuçlandı. Bir iş cinayeti üzerinde başlayan grevler sonucu taleplerin çoğunun şirket tarafından kabul edildiği duyuruldu.

Birçok ülkede yüksek akaryakıt fiyatları protesto edildi

Bangladeş’te taşımacılık sektörü çalışanları, akaryakıt fiyatlarındaki artışa karşı ülke genelinde süresiz greve başlattı.

Yolcu ve eşya taşımacılığı yapanlardan Mohammad Tajul Islam, yaptığı açıklamada, hükümet yakıt fiyatlarındaki zammı geri çekene kadar grevi sürdüreceklerini söyledi.

İsveç’in başkenti Stockholm’de yüksek akaryakıt fiyatları protesto edildi. Kendilerine “Bransleupproret” adını veren kitle, İsveç Parlamentosu önünde toplanarak akaryakıt fiyatlarının düşürülmesini istedi. Ellerinde, “Benzin fiyatlarını düşürün”, “Çiftçi zor durumda, mazot zamlarını geri çekin” yazılı pankartlar taşıyan kitle, hükümeti eleştiren sloganlar attı. Daha sonra kitle kamyon ve kamyonetlerle şehir içinde tur attı.

Haiti’de yüksek akaryakıt fiyatları ve son dönemde ülkedeki çetelerin insan kaçırma olaylarında yaşanan artış protesto edildi.

Karayip ülkesi Haiti’nin başkenti Port-au-Prince’de toplanan kitle, yüksek akaryakıt fiyatları ve son dönemde ülkedeki çetelerin insan kaçırma olaylarında yaşanan artışlar nedeniyle protesto düzenledi. Protestoya katılanlar, eski Devlet Başkanı Jovenel Moise’nin posterini barikat olarak kullanıldı.

“İşçilerin onuru ve daha iyi dünya için biz buradayız!”

17 Kasım 2018’de akaryakıt zamlarına ve kötü ekonomik koşullara tepki olarak başlayan ve zamanla Macron yönetimine karşı isyana ve öfkeye dönüşen sarı yeleklilerin eylemleri, ülkede toplumsal ve siyasi krizlerle her geçen gün büyümüştü.

Başkent Paris’te yaklaşık 300 bin kişinin katılımıyla eyleme başlayan sarı yeleklilerin gösterilerinde, son yılların en büyük şiddet olayları yaşanmıştı. Paris ve çeşitli kentlerin sokakları, polis ile eylemciler arasındaki çatışmalara, araçların ve çeşitli maddelerin ateşe verilmesine sahne olmuştu.

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle ülkede getirilen tedbirler ve sokağa çıkma kısıtlaması nedeniyle geçen yıl pek gösteri düzenleyemeyen sarı yelekliler, son aylarda cumartesi günleri eylemler yapsa da katılım çok düşük olmuştu.

Eylemlerde, polis şiddeti nedeniyle 127’si gazeteci olmak üzere 770 kişi yaralandı, 5 kişinin eli koptu, 30 kişi gözünü kaybetti. Toplam 11 kişinin öldüğü gösterilerde 4 kişi, polisin kullandığı araçları nedeniyle yaşamını yitirdi.

Sarı Yelekliler eylemlerinin 3. yılında bir kez daha sokağa çıktı. Başkent Paris’te Ekonomi Bakanlığının yanındaki meydanda toplanan binlerce sarı yelekli eylemci, Victor et Helene Basch Meydanı’na yürüdü.

Eylem sırasında polis ile protestocular arasında çatışmalar çıktı. Polis, göstericilere biber gazıyla saldırdı. Polisin, bazı eylemcileri copla darbettiği de görüldü. Göstericiler, birçok çöp bidonunu ve çeşitli maddeleri ateşe verdi.

Eylemde bulunan gönüllü sağlık çalışanları, polisin kullandığı biber gazı nedeniyle yaralanan birçok kişiye tıbbi müdahalede bulundu.

Macron yönetimi karşıtı pankartlar taşıyan eylemciler, “Macron istemese de işçilerin onuru ve daha iyi dünya için biz buradayız.” gibi sloganları attı.

Küba’da devrim karşıtı eylem girişimi bir kez daha boşa düşürüldü

Eylem öncesi Küba’dan, yürüyüş sırasında devrim karşıtı gösterilere ve terör olaylarına asla izin verilmeyeceği uyarısı yapıldı. Küba halkının da desteğiyle devrim karşıtı girişimler bir kez daha boşa düşürüldü. 

Küba Dışişleri Bakanı, eylemle ilgili olarak; yürüyüşün Washington’un Küba’yı istikrarsızlaştırma girişimi olarak nitelendirdi.

Yunanistan’da Politeknik işgali anıldı

Yunanistan’da 1973 yılında öğrenci gençliğin albaylar cuntasına karşı başlattığı Atina Teknik Üniversitesi (Politeknik) işgali her yıl olduğu gibi bu yılda 3 günlük etkinliklerle anıldı.

Yunanistan’da her yıl 17 Kasım’da yapılan ve ABD büyükelçiliği önünde son bulan geleneksel yürüyüş bu yıl oldukça kitlesel geçti ve on binlerce kişi ABD, NATO, AB ve hükümet karşıtı sloganlar attı.

Atina Teknik Üniversitesi (Politeknik) önünde başlayan yürüyüşe tüm sol örgütler, özel ve kamuya bağlı sendikalar, gençlik ve kadın örgütleri, meslek kuruluşları, sanatçılar ve göçmenler katıldı.

Sudan’da karşı-devrim ve devrim iç içe gelişiyor

Kuzeydoğu Afrika ülkesi Sudan’da 2019 başında gelişen eylemler sonrası, 30 yıllık Beşir cuntası yenilmiş; ordu ve Özgürlük ve Değişim Güçleri arasında yapılan anlaşma sonrası geçiş hükümeti kurulmuştu. Ancak 25 Ekim günü ordu güçleri, geçici hükümet başbakanı ve sivil kabine üyelerini de tutuklayarak darbe yapmıştı.

Darbe öncesi devrimin taleplerine sahip çıkılması için gösteriler yapılırken sonrasında da darbeye karşı ısrarlı bir direniş geliştirildi.

Gelinen aşamada, General Burhan geçici hükümet başbakanı Hamdouk’un görevine döneceğini ve aralarında bir anlaşma yapıldığını açıkladı.

Anlaşmanın içeriğine dair içeride ve dışarıda verilen tepkilerden bilgi edinmeye çalışıyoruz. Bu noktada BM, emperyalist güçler, TC gibi bölgede etki alanını güçlendirmeye çalışan güçlerin şevkle destek açıklamalarını görüyoruz.

Ülkedeki BM Entegre Geçiş Yardım Misyonu, anlaşmayı memnuniyetle karşılarken anlaşmayı istikrarı tehdit eden siyasi krizin bitirilmesi olarak tanımladı.

Misyon yaptığı açıklamada: “Geçiş süreci ortaklarının, geçişi kapsayıcı bir şekilde insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygı duyarak sorunları ele alması…” çağrısında bulundu.

TC Dışişleri tarafından yapılan açıklamada, Burhan ile başbakan Hamdouk arasında Anayasal Bildiri çerçevesinde geçiş sürecine dönülmesi ve Hamdouk’un yeniden görevi üstlenmesi konusunda mutabakata varılmasından memnuniyet duyulduğu belirtildi.

Türkiye’nin, ülkede etkisini artırma çabaları ise yeni değil. Beşir yönetimi devrilmeden önce, Beşir’in seyahat edebileceği nadir ülkelerden biri Türkiye’ydi. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde soykırım suçuyla yargılandığı için çoğu ülkeye gidemeyen Beşir, Müslüman kardeşler içerisindeki ilişkileri ve bu bağ üzerinden Türkiye ile kurduğu ilişkilerle bunu sağlıyordu.

Bir ayda ne oldu?

25 Ekim’deki darbeye kadar, Aralık devriminin talepleri için sokaklara dökülen ve gittikçe büyüyen bir kitle hareketi gelişiyordu. 25 Ekim günü sabahında ordu güçleri darbe yaparak OHAL ilan etti.  Bu hamle; kontrgerilla örgütü olan Hızlı Destek Kuvvetleri, ordu ve Özgürlük ve Değişim Güçleri arasındaki Juba Anlaşması’nın iptal edilmesi anlamına da geliyordu.  (Not: Dagolo yönetimindeki cancavidler olarak da bilinen Rapid Support Force – RSF, birçok katliamda rol almış. Hamdan Dagolo Sudan’da kontrgerillanın en bilinen lideridir.)

21 Ekim’de 1964 devriminin yıldönümü için yüzbinler toplanmıştı. Bu eylemler, geçici hükümete yapılan devrime sahip çıkma uyarısına dönüşmüştü.

Darbe sonrası kitle hareketi durulmadı. Tersine Sudanlı Profesyoneller Birliği (SPA) ve direniş komiteleri öncülüğünde daha da büyüdü.

Darbenin üzerinden saatler geçtiğinde, başkent Hartum eylemciler tarafından barikatlarla sarılmıştı. Kitlenin mobilizasyonu için mahalle direniş komiteleri önemli bir rol oynadılar. 

30 Ekim’de internet kesintilerine rağmen, direniş komiteleri öncülüğünde devasa eylemler düzenlendi. Eylem alanındaki tanıklar, uluslararası basın tarafından yüzbinlerce kişinin katıldığı ifade edilen eylemlere katılımın milyonları bulduğunu belirtti.

Kesintisiz devam eden eylemlerin SPA, direniş komiteleri, SKP (Komünist Parti), sendikalar ve demokratik kitle örgütleri tarafından desteklenen acil talepleri ise şöyleydi:

“Darbenin dağıtılması ve tüm yetkinin sivillere devri.

Darbede sorumluluğu olanların derhal el çektirilmesi ve yargılanması.

Askeri konseyle doğrudan veya dolaylı (yabancı güçlerin aracılığı vb. yollarla)  hiçbir diyalog ve pazarlıkta bulunulmaması.

Bütün milislerin dağıtılması ve halkın; özgürlük, barış ve adalet haklarına ve ülkenin sınırlarını koruma doktrinine bağlı ulusal bir ordunun kurulması.

Bütün silahlı kuvvetler ve polis güçlerinin politik süreçlerden uzaklaştırılması, ordunun siyasete dahil olmasının suç haline gelmesi.

Geçiş sürecinin bütün yapısının akademi ve uzmanların denetiminde ilerlemesi.

Sudan Devleti’nin tüm ekonomik, politik ve güvenlik kararlarında tam egemenliğe sahip olması.”

Not edilmesi gereken bir konu ise şuydu: Darbe, direniş komitelerinin etkisini ve örgütlülüğünü ivmelendirdi. Bu ivmeyi arkasına alan halk hareketi, gün geçtikçe güç kazandı. Başta başkent olmak üzere tüm ülkede gittikçe etkili hale geldi.

Son bir ayda katliamlara rağmen gelişimini sürdüren kitle hareketi, 17 Kasım’da kitlesel bir katliamla karşılaştı.

Sudanlı Doktorlar Merkezi Komitesi’nin (CCSD) hazırladığı raporda; 17 Kasım günü gerçekleşen ve 100’den fazla kişinin yaralandığı darbe karşıtı protestolarda, 40’tan fazla vakanın sebebinin gerçek mermi olduğunu belirtti. Aynı raporda; eylemlerin başından beri 40’tan fazla insanın, 17 Kasım’da ise en az 16 kişinin hayatını kaybettiği belirtildi.

SKP, yaşananları 17 Kasım katliamı olarak niteleyerek; mücadeleyi büyütme ve OHAL’in dağıtılması, iletişimin önündeki engellerin kaldırılması ve sivil yönetime geçilip yeni bir anayasa belgesinin hazırlanması çağrısında bulundu.

Başbakan Hamdouk göreve iade edildi

Dün, General Burhan; başbakanın göreve iade edileceğini, tutukluların serbest bırakılacağını ve yeni bir anlaşma yapıldığını duyurdu.

Başbakan Hamdouk ise yaptığı açıklamada “Bu anlaşma geçiş sürecindeki zorlukları aşmada kapıları açacak” ifadelerini kullandı.

2019’daki isyana öncülük eden muhalefetin çatı örgütü Özgürlük ve Değişim Güçleri, cuntayla her türlü anlaşmayı reddettiğini açıkladı. Darbe liderlerinin ve katliamda rolü olanların yargılanması çağrısında bulundu.

Komünist Parti (SKP) de anlaşmayı reddettiğini açıkladı. Pazar günü yaptığı basın toplantısında, yapılan anlaşmanın ordunun otoritesini güçlendirdiğini belirten parti; anlaşmanın, ülkenin son iki yılda geldiği noktanın nedeni olan anayasal belgeyi koruduğunu ifade etti. 

Parti yetkilisi, bu belgenin cunta ve ordunun etkisini artıran, başarısız ve barışı sağlayamayan Juba Anlaşması’nı sürece dahil ettiğini belirterek; herkesi anlaşmaya ve bu anlaşmayı hazırlayanlara karşı kararlı olmaya çağırdı.

Tutumda netlik, mücadelede kararlılık; Hindistanlı çiftçilerin büyük zaferi

“Düşüncemiz berrak, tutumumuz net olursa, ki buna ihtiyaç vardır, direnişimizin gerektirdiği kararlılık da ortaya çıkacaktır.”* 

Son bir yılda Hindistan’ın dört yanında gelişen ve milyonları seferber eden mücadele zaferle taçlandı. Çiftçiler bu sürede başkenti kuşatmış, 750 şehit vermişti. Bu mücadelenin sonucunda, çiftçiler faşist Narendra Modi hükümetine diz çöktürdü.

19 Kasım’da Başbakan Modi, tartışmalı tarım reformu yasalarının geri çekileceğini duyurdu. Bir yıldır çiftçiler; işçi sınıfı, toplumsal muhalefet ve halkın büyük desteğiyle halk düşmanı yasaları protesto ediyordu. 

Bir yıllık mücadelelerinin ardından hareket, ülke genelinde zaferini kutluyor. Harekete öncülük eden Samyukt Kisan Morcha (SKM), başbakanın duyurusunu memnuniyetle karşıladığını belirten kısa bir açıklama yaptı. Ancak bazı taleplerinin henüz karşılanmadığını ve kısa bir bekleyiş ve incelemeden sonra ajitasyonlarının yönüne karar vereceklerini belirtti.

Hindistan (Marksist) Komünist Partisi Genel Sekreteri Sitaram Yechury, çiftçileri cesur mücadeleleri için selamladığı açıklamasında, şehitleri hatırlattı. Yechury, başbakanın özür dilemesi ve diktatoryal adımlarından vazgeçmesi gerektiğini belirtti.

Hindistan (Marksist-Leninist) Komünist Partisi – Kurtuluş ise sosyal medyadan yaptığı açıklamada, çiftçilerin yasal düzenlemeler tamamlanana kadar alanlardan çekilmeyeceğini belirtti.

Kısmi zafer!

Hindistan Komünist Partisi Çiftçi Cephesi, Kisan Sabha (All India Kisan Sabha- AIKS), başbakanın açıklamasına tepki gösterdi. Örgüt Sekreteri Hannan Mollah, çiftçilerin karşılanmayan taleplerini vurgulayıp yasanın geri çekilmesini kısmi zafer olarak tanımladı.

500’den fazla çiftçi örgütünden oluşan bir platform olan SKM, geçen sene 26 Kasım’da eylemlere başlamıştı. SKM, çıkarılan üç yasanın milyonlarca kişinin geçimini tehlikeye atmak pahasına, şirket çıkarlarını desteklediğini; ülkede tarımın, şirketlerin kontrolüne verilerek sektörün yok olmasına neden olacağını belirtti.

Ayrıca platform, asgari destek fiyatları yasasının (MSP) düzenlenmesini talep etmişti. MSP, ülkede hükümetin belirlediği asgari satış fiyatıdır. Gerçekte ise çiftçiler, ürünlerini belirlenen fiyatlar veya temel üretim maliyetlerinden daha düşüğe satmak zorunda kalıyorlar.

Başkent Delhi’yi kuşatan eylemlerin ardından Hindistan Yüksek Mahkemesi, yasaları bir yıl süreyle askıya alıp bunları incelemek üzere üç üyeli bir komite oluşturmuştu. Çiftçiler bu müdahaleyi reddetti. Onlara göre mahkemeler tarafsız değildi. Çiftçilerin bu tavrından sonra, komite üyelerinden bir kısmı geri çekildi.

SKM, traktör yürüyüşü ve Delhi’nin çeperlerinde işgal eylemleri de dahil olmak üzere çok sayıda eylem gerçekleştirdi. Bu sırada çiftçiler; devletin baskıcı sayısız önlemi, sahte delillerle tutuklamalar ve kara propaganda kampanyalarıyla hedef alındılar.

Herkesi öldüremezsiniz!

AIKS sözcüsünün bir kutlama sırasında yaptığı açıklama bu mücadelenin ruhunu bize taşıyor. Hareketin başlangıcında politik argüman üretemeyen yöneticilerin; fiziki saldırıya başladıklarını, hareketi bölmeye ve vazgeçirmeye çalıştığını belirtti. Ancak şehit vermeye başlayan çiftçilerin “Ne kadarımızı öldüreceksiniz? Biz 900 milyonuz” dediğini ileterek mücadelelerini sürdürdüğünü belirtti. 

Taleplerinde ve tutumlarında net olan, bir yıl boyunca alanlardan hiç çekilmeyen ve dünya tarihinin en kapsamlı hak mücadelesi ve kitle hareketlerinden birini yaratan, 300 milyonluk katılımla gene tarihin en kitlesel grevini örgütleyen hareket; içinde gelişen komünist hareketle de her gün daha fazla bütünleşiyor.

Büyük bir özgüven kazanan Hindistanlılar, bu süreçte ortaya koydukları mücadeleyle dünya halklarına örnek oldular.

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN ŞUBAT SAYISI ÇIKTIspot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 222. SAYISI ÇIKTI!spot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,950AboneAbone Ol