Gerek feysbuk sayfamda gerekse Kaldıraç dergisinde “Devrimci Tribünler” başlıklı makalemde Parisli devrimcilerin takımı “Red Stars” dan ve bu takımın efsanesi “Rino Della Negra” dan kısaca söz etmiştim. Bugün futbol tarihinde bana göre çok önemli bir yeri olan Rino Della Negra adlı futbolcuyu geniş biçimde tanıtmaya çalışacağım. Aslında sadece bir futbolcu değil bu adam aynı zamanda bir partizan. Adı sadece futbol tarihinde değil Fransa tarihinde de önemli bir yere sahip. Nasıl mı olmuş bu iş? Buyurun:
1923 yılında Fransa’nın kuzeyinde bulunan Vimy adlı beldede dünyaya geldi. Adından da anlaşılabileceği gibi İtalyan kökenli göçmen bir ailenin çocuğu idi.
Duvarcı ustası olan babasının her yeni işe girişinde, babasının işyerinin bulunduğu bölgeye bağlı olarak sürekli yer değiştirmekte idi ailesi. Sonunda Argentuil beldesine yerleşebildiler. Bu belde genç Rino’nun kişiliğinin belirlenmesinde çok önemli bir rol oynadı. Örneğin PCF ile ilişkili olan Simonazzi ailesi ile tanıştı ve ilişkisini geliştirdi burada. Anti-Faşizm beldede yerleşik olan İtalyan göçmenlerin ortak özelliği idi. Burada yakınlık kurduğu insanların bir kısmı İspanya iç savaşında Cumhuriyetçilere destek olmak üzere uluslararası tugaylara katıldılar. Böyle bir ortamda şekillendi kişiliği. Politikanın yanında bir de spor vardı yaşamında. Başarılı bir sporcu idi üstelik. Örneğin 100 metreyi 11.49 da koşabiliyordu. (O yıllar için hayli başarılı bir derece) Ayrıca futbolu çok seviyordu ve çalıştığı fabrikanın takımının en başarılı futbolcusu idi.
Rino, Ocak 1943’te Zorunlu Hizmet mesaisine çağrıldı. Bu çağrıya uymayıp direndi. Bu süreçte Paris’te kurulu direniş örgütleri ile temasa geçti. Direniş için kurulmuş olan yeraltı örgütlerine katıldı. Bu katılımı izleyen aylar onun çok iyi bir gerilla olduğunu gösteren yoğun bir sürece tanık oldu. Sadece Alman birliklerine değil Fransız ve İtalyan işbirlikçi unsurlara da saldıran Rino ve yoldaşları on beşten fazla silahlı eylemde görev aldılar. İşte bu dönemde Parisli devrimcilerin takımı “Red Stars” onu keşfetti ve transfer etti. Savaş yıllarının Fransa’sında Vichy’de kurulmuş olan Nazi işbirlikçisi Fransa hükümeti profesyonel futbolu yasaklamıştı. Bu nedenle amatör bir kulüp olmuştu “Red Star” ancak Paris’in prestijli bir takımı olma özelliğini yitirmemişti. Rino bir yandan sahada top koştururken diğer yandan da mensubu bulunduğu direniş örgütünün “Kızıl Poster” adlı hücresinin etkinliklerinde aktif görev alıyordu. Yeri gelmişken bu “Kızıl Poster” hücresi hakkında birkaç cümle yazalım:
Missak Manouchian önderliğinde faaliyet gösteriyor bu hücre. Missak ise pek yabancımız değil. Anadolulu. Besni’de doğmuş 1906 yılında. Sonrasını tahmin etmek güç değil. 1915 tehciri işte. Önce Lübnan’da yetimhane ardından Fransa. Burada “Citroen” fabrikasında çalışırken tanışmış komünist hareketle. Bir yandan da edebiyatla ilgilenmeye şiir yazmaya başlamış. Ünlü bir şair olmuş ve aynı zamanda bir partizan.
Eşi Melina Asaduryan, o da yabancımız değil. İzmirli. Henüz iki yaşında iken anne ve babasını yitirmiş bilinen nedenden. Onun da yolu Önce İzmir’de bir yetimhaneden ardından Yunanistan’dan geçip Fransa’ya ulaşmış.
Hücrenin diğer mensupları da birer kahraman elbette. Her biri için sayfalarca yazılabilir. Ancak bu ikisi bizden oldukları için burada zikretmek gereğini hissettim.
Tekrar konumuza dönelim:
Manouchian önderliğindeki “kızıl poster” hücresi birbiri ardına gerçekleştirdiği eylemlerle Nazilerin korkulu rüyası olmuştur. Rino da önemli bir bileşenidir bu hücrenin. Ne var ki Fransız polisi de boş durmamakta ve “kızıl poster”i izleyip ele geçirmek için fırsat kollamaktadır.
Polisin beklediği fırsat 12 Kasım 1943 de gelir. Rino ve yedi yoldaşı bir “alman para nakil aracına saldırırlar. Para nakil aracı Kızıl Poster için kurulmuş bir tuzaktır.
Çatışma çıkar ve Rino yaralı olarak tutsak edilir.
Önce Fransız polisi ardından da SS tarafından sorgulanır.
Gerisini tahmin etmek ise pek de güç değil.
Düzmece bir yargılama ve beklenen son. Rino Fransa direnişinin sembollerinden biridir artık.
Alman caniler onun fiziksel varlığını kaldırdılar ortadan ama O Fransa direnişinin sembolü olarak yaşamaya devam ediyor.
Toprak incitmesin Rino del Negra.
Son not: Missak Manouchian’ın eşi Melina Asaduryan bu olay sonrası uzun süre arandı polis tarafından. Gıyabında ölüme mahkum edilmişti. Bu süreçte Charles Aznavour’un ailesi onu sakladı ve barınmasını sağladı. Melina daha sonra Ermenistan’a gitti ve orada yıllarca öğretmenlik yaptı. Eşi ile ilgili anılarını “Bir Özgürlük Tutsağı Manouchian” adlı kitapta topladı. Kitap 2009 yılında Aras yayınlarından Türkçe olarak da yayınlandı. Melina Asaduryan 1989 da Paris’te öldü ve eşinin yanına gömüldü.