Erdoğan’ın talimatıyla hazırlanan ve meclise sunulması beklenen sokak köpekleriyle ilgili kanun teklifinin hazırlıklarında sona gelindi. Yeni düzenlemeye göre; her belediye, barınaklarındaki kapasite kadar köpeğin fotoğraflarını çekerek internet sitesinde sahiplendirme ilanı yayınlayacak. Her bir köpeğin sahiplenilmesi için 30 gün beklenecek, 30 gün sonunda sahiplenilmeyen köpekler uyutularak öldürülecek. Uyutulan köpeklerden boşalan barınaklara sokaktan toplanan yeni köpekler gelecek ve süreç aynı şekilde işletilecek.
Hayvan hakları savunucuları yasa teklifini “katliam” olarak nitelendiriyor. Buna karşı eylemler sürerken, Türkiye Barolar Birliği (TBB) de yasa teklifinin “kabul edilemez” olduğunu vurguladı. Sezen Aksu ve Tarkan gibi birçok isimden de konuya dair tepkiler yükseldi.
“Soykırım planlanıyor”
Mezopotamya Ajansı’ndan Tolga Güney’e konuşan İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu üyesi Rojda Kuruş, yasa teklifiyle bir soykırımın planlandığını vurguladı. Hayvanlara karşı nefretin politik ve tarihsel alt yapısı olduğunu anımsatan Kuruş, 1990’lı yıllarda Türkiye’de “batılılaşma” adı altında hayvanlara karşı nefretin ilk tohumlarının atıldığını aktardı. Daha önce yüzbinlerce köpeğin öldürüldüğünü, diri diri yakıldığını belirten Kuruş, “Bunların hiçbiri başarıya ulaşmamış ve nihayetinde sokaklar köpeksizleştirilememiş. AKP’de köpeksiz sokaklar amaçlıyor. Beslendikleri bu nefret siyaseti sadece köpeklere yönelik değil, Kürtlere, Ermenilere yapılan katliamlar, LGBTİ ve kadınların hedef gösterilmesinin de bir parçası. Bundan nasibini elbette en savunmasız olan hayvanlar da alıyor” dedi.
“Birlikte yaşama kültürü oluşmuş”
Teklifin ne hukuki ne vicdani ne de insani olduğunu dile getiren Kuruş, yasa teklifi ile Avrupa modelinin örnek gösterildiğini anımsattı. Kuruş, “Doğrudur Avrupa’da sokakta hayvanlar yaşamıyor. Bunu yapmak için Avrupa’da yüzyıllar öncesinden toplu katliamlar yapılmış. Fakat şu an orada gelişmiş ve oturmuş bir hayvan hakları yasası var. Avrupa modelinde yedi gün içerisinde sahiplendirilmeyen hayvanlar öldürülüyor. Onların kanunlarında da böyle şeyler olabilir. Ama kanunlar düzenlenirken Türkiye’nin özgün yapısının ve birlikte yaşama kültürünün esas alınması gerekiyor. Türkiye özgün bir yapıya sahip, kediler ve köpeklerle insanların yüzyıllardır belki bin yıllardır birlikte yaşadığı bir medeniyet var. O yüzden bizim kanunlarımız da özgün olmalı ve olabilecek en vicdani en barışçıl en eşitlikçe şekilde düzenlenmeli” diye belirtti.
Peki çözüm ne?
Kuruş, sorunla baş etmenin en basit yolunun kısırlaştırma olduğunu söyledi. Kademeli kısırlaştırma ile nüfus kontrolünün sağlanacağını belirten Kuruş, “Bu şekilde sokakta yaşayan hayvanların da yaşam standartları yükselir. Beslenme barınma, çeteleşme (Birden fazla köpeğin birlikte hareket etmesi) gibi sorunlar çözülür. AKP bunu maliyetli buluyor. Fakat uyutma dedikleri şey Avrupa modelini baz alırsak, hayvanın genel anestezi ile çeşitli ilaçlarla acısız bir şekilde ‘uyutulması’ demek. Fakat biz biliyoruz ki hayvanlar iğnelerle dahi uyutulmayacak. O hayvanlar belki diri diri yakılarak, belki hepimizin Konya’da gördüğü gibi kafasına küreklerle vurularak öldürülecek. Yani mesele maliyet de değil mesele bakış açısı. Büyüttükleri nefret ve medyada yarattıkları yanlış algı ile bir katliam doğuruyorlar ve bu katliama taraftar topluyorlar. O yüzden biz bu vahşete kesinlikle izin vermeyeceğiz” diye aktardı.
“Katliamların önünü açar”
Sanal medya ve yayın organlarında yapılan anti propagandaya da değinen Kuruş, şunları söyledi: “Farz edelim böyle saldırılar oluyor. O zaman bir bakmak lazım; neden oluyor, orada köpek çeteleşmesi var mı, köpek çeteleşmesi varsa neden var, bu köpekler aç mı bırakılmış, aşıları var mı, bakımları yapılıyor mu? Bir varoluşa nasıl öfke duyabilirsiniz? Bu nereden baksak çok hastalıklı bir düşünce. Bu belediyenin yükümlülükleri kanunlarla da düzenlenmiş. Mevcut kanunları bile uygulamaktan imtina eden bir iktidar var. Ve bu durum hayvan katliamlarının da önünü açacak. Geçen gün Urla’da 25 köpeğin fare zehriyle öldürüldüğü haberiyle uyandık. Yeni yasa tasarısının gündeme gelmesi bile yeterli oldu. İnsanlar ‘Zaten bu köpekler öldürülecek’ düşüncesiyle çok kolay bir şekilde köpekleri öldürebilirler. Yani bu aslında vatandaşa bir katliam çağrısıdır. Şu an kediler zararsız görünüyor ama kedilerin de yaban hayatı tehdit ettiği şimdiden trol hesaplar tarafından ortaya atılıyor. Hayvansız gri sadece insanlardan oluşan sokaklar inşa edecekler.”
“Mücadele edeceğiz”
Mevcut yasaların bile çok yetersiz olduğuna değinen Kuruş, hayvan öldürmenin cezasının üst sınırının 6 yıl olduğunu söyledi. Cezasızlık ve soykırım politikasının devam ettirilmek istendiğini kaydeden Kuruş, “Yaşam hakkı savunucularının, siyasilerin bir araya gelerek tekrar eşitlikçi, türcü olmayan bir kanun hazırlaması gerekiyor. Hayvan öldürmekle insan öldürmenin arasında bir fark yoktur. İnsan öldürmek kanunlarda nasıl düzenleniyorsa hayvan öldürmek de öyle düzenlenmeli ve caydırıcı cezalar verilmeli. Bu aynı zamanda bir kültür inşasıdır. Ancak biz, hiçbir hayvana dokunmalarına izin vermeyeceğiz. Şu zamana kadar nasıl mücadele ettiysek bundan sonra da öyle mücadele edeceğiz” diye konuştu.