İstanbul Kadıköy’deki Söğütlüçeşme İstasyonu’nda sefere hazırlanan yüksek hızlı trenin ön camını uzun saplı fırça ile temizlemeye çalışan işçi, yüksek gerilime kapılmış, ağır yaralanan işçi yoğun bakımda tedavi altına alınmıştı.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin çağrısıyla, kent inisiyatifleri, demokratik kitle örgütleri ve sendikalar Söğütlüçeşme İstasyonu’nda ağır yaralanan işçi için “Çalışırken ölmek istemiyoruz” diyerek eylem yaptı.
Eylemde İSİG Meclisi adına basın açıklamasını İnşaat-İş örgütlenme sorumlusu Deniz Gider okudu.
Gider, 24 Ocak kararlarının ancak 12 Eylül darbesi ile uygulanabildiğini ve işçi sınıfının güvencesiz çalıştırılmaya mahkum edildiğinin altını çizerek, AKP’nin 21 yılında 32 bin işçinin hayatını kaybettiğini hatırlattı.
Eylemde konuşan Birleşik Taşımacılık Sendikası Genel Başkanı Murat Oral, rant ve özelleştirmeler ile tren bakım hatlarının ortadan kaldığını ifade ederek, iş kazasının sorumlusunun rant ve özelleştirme politikaları olduğunu söyledi:
“Demiryolcuların asli olarak yapması gerek bu işler taşeron işçilere yaptırılmaktadır. Bu cinayetin sorumluluğu, taşronlaştırma ve özelleştirmedir. Bu tren bu yolda temizlenemez. Burada enerji hattı var 28 bin volt altında temizlik yapılamaz. Trenlerin temizliklerinin yapılacağı, enerji hattı kesik olan tamir-bakım hatları vardır. Ama burada bu hatların olabilecğei alan bırakılmamıştır. Söğütlüçeşme’de bu rant için kapatılmıştır. Haydarpaşa Garı 13 yıldır kapalı. Orada onlarca hattımız vardı. Bu trenin temizliği orada olmalıydı.
Yaralanan işçi arkadaşımın videosunda, elinde süpürge ve kova olan başka bir işçi daha var. burada temizlik de hakkıyla yapılmıyor. İşçi sağlığı koşulları oluşturulmadan bu arkadaşlarımız çalıştırılıyor. Düşük ücretle, sendikasız çalıştırılıyor.
Bu durumun sorumlusu özelleştirmelerdir. Haydarpaşa’nın, Sirkeci’nin, Söğütlüçeşme’nin ranta kurban gitmesini istemiyoruz.”
Çalışırken Ölmek İstemiyoruz!
“Türkiye kapitalizminin neo-liberal politikalar paralelinde dünya kapitalizmine entegre olabilmesi için 24 Ocak 1980’de aldığı kararlar, işçi sınıfı muhalefeti karşısında ancak 12 Eylül darbesi eliyle hayata geçirildi. İlerleyen yıllarda mali sermaye, mülksüzleştirdiği geniş yığınları işçileştirirken güvencesizleştirdi. Aşırı, yoğun, fazla çalıştırma ile karakterize olan güvencesiz çalıştırma biçimlerinin başat hale geldiği ve yaşlı, çocuk, göçmen gibi en korunmasız nüfus gruplarından oluşan işgücü gruplarının da emek piyasasında öne çıktığı bir işçi sınıfı oluştu.
Bu dönemde 3 Kasım 2002 seçimleri ile AKP’nin önce hükümet ve daha sonra ise giderek iktidarın merkezine geçtiği bir süreç içinden geçtik. Tuzla Tersaneleri, Davutpaşa, OSTİM, Soma, Torunlar, Ermenek, Pandemi, Silikozis, Asbest, Amasra ve nice işçi katliamları yaşandı, ‘yerli ve milli bir iş cinayetleri rejimi’ hayata geçirildi. Sonuç ortada: AKP’li 21 yılda yaklaşık 32 bin işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti…”
Yaralanmaların baş nedeni taşeronlaştırmadır
“TCDD ve TCDD Taşımacılık A.Ş.’nin kendi personelleri tarafından verilen ve içerisinde kurumun asli hizmetlerinin de yer aldığı işler uzunca bir süredir hizmet alımı yöntemiyle yapılmaktadır. Bu hizmetlerin başında da temizlik işleri gelmektedir. Taşeron firma işçileri düşük maaşlarla, iş güvencesinden yoksun ve iş güvenliği önlemleri alınmadan çalıştırılmaktadır. Arkadaşımızın ağır şekilde yaralanmasının baş nedeni işte bu taşeron çalıştırma koşullarıdır.”
Trenlerin temizliği elektrik olmayan tamir-bakım hatlarında ve otomatik yıkama ünitelerinde yapılması gerektiğinın altı çizilerek şu sorular soruldu:
* Katener hattı altındaki bu hatta temizlik yapılmasına, mevzuata ve iş güvenliği kurallarına uygun olmadığı halde kimler tarafından ve ne şekilde karar verilmiştir?
* Trene yolcu iniş-binişinin yapıldığı peronda, peronun yüksekliği dikkate alınmadan, enerjisi kesilmemiş bir hatta uzun saplı fırça ile su kullanılarak kabin ön camının temizlenmesinin böyle bir olaya sebebiyet vereceği açıktır. Buna neden izin verilmiştir?
İş cinayetlerine karşı mücadelemiz sürecek
“Yine iki gün önce İstanbul Küçükyalı E-5’te yol bakım ve onarım işi yapan belediye işçilerine, çalıştıkları şeridin tamamının iş makineleriyle kapatılmaması sonucu otomobil çarpmış ve 4 arkadaşımızı kaybetmiştik. Yalova’da 140 tersane işçisi yedikleri yemek sonucu rahatsızlanarak hastanelik olmuştu. Aksaray’da bir bims işçisi kum karma makinesi içine düşerek ezildi. Gebze’de bir moto kurye arkadaşımızı tırla çarpışması sonucu kaybettik. Yani işçiler ülkemizin dört bir yanında sağlık ve güvenlik önlemleri alınmadan, güvencesiz bir şekilde çalıştırılıyor. Bunu sonucu olarak da ölüyor, yaralanıyor ve hastalanıyoruz.”
Çözüm örgütlü mücadele
“İşçi sağlığı ve iş güvenliğini sağlamanın en temel yolu işçilerin örgütlülüğü, denetimidir. Ancak yasal olarak işçilerin örgütlenmesinin önünde engeller olmadığı belirtilse de fiiliyatta hakkını arayan, sendikaya üye olan, iş güvenliğinin olmamasına tepki gösteren işçiler işten atılıyor. Grevler yasaklanıyor ya da patronlar grev kırıcılığa başvuruyor. Sendikalı işçiler çeşitli bahanelerle işten atılmaya çalışılıyor. İşçilerin örgütlenme özgürlüğünü engellerseniz ölüm, yaralanma ve hastalıklara karşı da savunmasız bırakırsınız. Çünkü işçiler örgütlenmeleri vasıtasıyla işyerlerindeki üretim sürecine müdahale edebilir, bu durum işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması sonucunu doğurur.
Bizler; Tuzla tersanelerinde, kot taşlama atölyelerinde, iş cinayetleri adalet davalarında, Soma madenlerinde, 3.Havalimanı’nda, Finans Merkezi’nde, BEDAŞ’ta, İSPER’de, Migros Depo’da, hastanelerde, okullarda, Sütaş’ta, Metal Fırtına’da, Yemek Sepeti’nde, Sinbo’da, Aliağa’da, belediyelerde, tekstil fabrikalarında ve adını sayamadığımız yüzlerce alanda işçi sağlığı ve güvenliğini sağlamak için birçok direniş örgütledik, örgütlüyoruz ve örgütlemeye devam edeceğiz”