İstanbul Haramidere Sanayi Sitesi’nde bulunan ve uluslararası markalara üretim yapan SML Etiket fabrikasında, DİSK/Tekstil ve Dev Tekstil Sendikası üyesi 22 işçi “küçülme” bahanesi ile işten atılmıştı. Fabrika önünde direniş çadırı kuran işçileri direnişlerinin 27.gününde ziyaret ettik
İşçiler, işten çıkarılma sebeplerinin “küçülme”den kaynaklı olmadığını, esas meselenin ise DİSK/Tekstil’in yetki alması olduğunu ifade etti. SML Etiket fabrikasında çalışan, Dev Tekstil Sendikası üyesi olan Çiğdem ve Derya ile yaptığımız röportajı sizle paylaşıyoruz.
Direnişe çıkmanıza sebep olan olaylar nedir?
Bizler haksız, hukuksuz, keyfi bir şekilde, sendika düşmanlığına karşı işten atıldık. Bizler işyerindeki sendika çalışmaları üzerindeki baskıya karşı ve içerideki baskıyı, mobbingi durdurmak için direnişe geçtik.
Bize rüşvet teklif edildi ve istifa etmemiz istendi. Bu bizim onurumuzu zedeleyen bir şey. Sonuçta biz buraya yıllarımızı verdik, emeğimizi verdik, gecemizi gündüzümüze kattık, sürekli çalıştık. Kendi isteğimizin dışındaki zorlamalardan kaynaklı biz direnişi seçtik.
Patronların şu anki tutumu nasıl, sizinle görüşmeye, anlaşmaya çalıştılar mı?
Şu an bizim avukatlarımız görüşüyor, arabulucuda devam ediyor süreç. İçeriden “Biz onların tazminatını, kıdemini verdik, boşuna direniyorlar” gibisinden söylemleri var. Bizim ihbarımızı kıdemimizi vermiş olabilirler, çünkü bu hakkımız zaten. Ama bizim burada asıl sorunumuz, asıl mücadelemiz sendika üyelerine olan saldırıydı. Bizler ve arkadaşlarımız daha iyi koşullarda çalışmak için örgütlendik. İçeride düşük ücretlerle çalışıyorduk, asgari ücret alıyorduk. Burada 15-20 senedir çalışan işçi arkadaşlarımız da asgari ücret alıyorlardı. Eskiden beş gün çalışırken çalışma saatlerini kısaltıp altı güne çıkardılar. Ona rağmen maaşlarımızda hiçbir değişme olmadı. Aldığımız ücret sadece elektrik, su, doğalgaz ve temel ihtiyaçlarımıza gidiyordu. Görüyorsunuz, bugün bile doğalgaza zam geldi. Markete gittiniz, markette raf fiyatları artışı çok uçuk bir noktada. Meyve yemek bile bizim için artık lüks geliyor. O yüzden aslında, bizler biraz daha insanca yaşayabilmek için alanlardayız, direnişteyiz.
İş yerinde kadın işçilerin yaşadığı sorunlar neler?
İşyerinde prosedürde kreşler var deniliyor ama hiçbir şekilde uygulanmıyor. Biz kreş hakkı olması için de mücadele ettik. Beni işe ilk girdiğimde, biz 3 vardiyaya döneceğiz dediler. Ben burada çalışmaya başlayalı 1.5-2 sene olacak. Hiç kimse 3 vardiyaya dönmedi. Sadece bizim çalıştırdığımız makinalar 3 vardiya çalıştırıldı. Burada ekstradan kadınlar sürekli gece vardiyasına geliyorlar. Kadınları daha ucuz işgücü olarak gördüklerinden kaynaklı. Erkek işçiler maaşlarına zam istedikleri zaman -operatörler, ofsettekiler diyelim- onlara zam yapıyorlardı. Ama bizim çalıştırdığımız makinalar ağır makinalardı, tempolu. Bizim iş yükümüz fazla olduğu için de zam istiyoruz dedik. Bunu bir sene boyunca direttik. Bize hiçbir şekilde dönüş sağlamadılar. Gerekçe olarak “İşyeri sendikayla anlaşacak, işyerine sendika gelme durumu söz konusu olabilir, hani biz size o yüzden zam yapmıyoruz” diye geçiştirdiler. Ki geçiştirdikleri de ortada. Kadınlara karşı mobbing var. Mesela çalışan kadın arkadaşlarımızın çocukları var, çocuklarını başkalarına bırakarak işe geliyorlar. Uyumadan geliyorlar, çocuğunu düşünüyorlar. Bunlar da ekstradan insanı yıpratıyor. Biz sadece işyerindeki kreşi kadınlar için istemiyoruz. Erkek arkadaşlarımız da faydalanacaklar, sonuçta onların da çocukları var.
Çocuk parası veriyorlar 25 TL gibi komik bir rakam. Ekstra yakacak parası veriyorlar sözde yakacak parası ama 100 Tl verseler bile 70-80 TL ‘si bize kalıyor. O da vergi kesintisine uğruyor. Bayram parası veriyorlar o da kesintiye uğruyor. Spor parası veriyorlar 30 TL. 20-25 TL’si bize kalıyor. Her şey vergilere gidiyor. Yani sözde biz para veriyoruz. Yani para veriyorsunuz da bize ne kadar geçiyor?
Direnişe geçtikten sonra fabrika yönetimi ne yaptı?
Biz direnişe geçtikten sonar da baskılar devam etti. Sadece fabrika içinde sınırlı kalmadı. Gördüğünüz gibi biz iş arkadaşlarımıza seslenmeyelim diye fabrikanın demir parmaklıklarını kapattılar çadırlarla. Ekstradan kamera taktılar, çadırımızı gören yere. Keyfi uygulamalar bunar. Dubalarla kaldırımı kapattılar. Kaldırım kamuya ait ama kaldırımı kapatıyorlar, biz o tarafa yaklaşmayalım diye. Geçenlerde kadın arkadaşımızın eline, telefonuna vurdular. Kadına karşı ne kadar düşmanca, vahşice yaklaşımları olduğunu görüyoruz. Biz maaşımıza zam istediğimiz zaman para yok, siparişler yok diye geçiştiriyorlardı. Para yoksa siz neden keyfi olarak çadır alıyorsunuz, kameralar takıyorsunuz? Bunların bütçesi nereden çıkıyor? Bunları düşünmek lazım. Müdürlere bakarsanız kaç milyar para alıyorlar, benzini bedava, maaşı 50-60 bin. Müdür şirketi burası, patron Hong Kong’da. Müdürler yönetiyor şu an, fabrika onların elinde. Onlara gelince her şey reva, bize gelince, biz hakkımızı isteyince yok fabrikanın durumu ortada, yok burası sendikayı kaldırmaz, yok istediğiniz zammı size veremeyiz diyerek bizi hiçe sayıyorlardı.
Bu süreçteki talepleriniz nelerdir?
Bizim taleplerimiz net olarak şunlar, işten atılan işçi arkadaşlarımız geri alınsın. İnsanca yaşayabileceğimiz ücretler istiyoruz. Düşük ücretler son bulsun. Taşeron çalışması olmasın, taşeron çalışan arkadaşlarımız kadroya alınsın. Baskı, mobbing, tutanaklar –işlerde yaptığımız en ufak hatalarda, her seferinde bize uygulanan farklı tutanaklar vardı- son bulsun istiyoruz.
Direnişinizi nasıl devam ettirmeyi düşünüyorsunuz, ne planlıyorsunuz?
Bugün direnişimizin 27. günündeyiz. 27 gündür kar, kış, soğuk demeden direniyoruz. Direnişimizi her alana taşıyacağız. Mesela, 8 Mart’ta alanlara, direnişteki işçilerin ziyaretlerine taşıyacağız. SML etiketin birlikte çalıştığı firmaların önüne gideceğiz ve fabrikalara sesleneceğiz. Bunların yanında Zara, H&M, Tommy, Mango gibi ve bunların fabrikaları Talu gibi yerlere gideceğiz. Direnişimizi sadece burada oturarak bırakmayacağız, her alanda her yerde sürekli mücadele edeceğiz.
Son olarak eklemek istedikleriniz neler?
Bu noktada işçilerin bilinçlenmesi ,örgütlenmesi, siyasallaşması önem arz ediyor. İşçiler üretimden gelen güçlerini kullandıkları zaman gerçekten de her şey olur ama bizler, işçiler, işçi arkadaşlarımız üretimden gelen güçlerini kullanmadıkları sürece görüyorsunuz. Biz burada sadece kendimiz için değil, onlar için de direniyoruz. Tüm işçiler-emekçiler için direniyoruz. Fabrikada çalışan başka arkadaşlarımız için de direniyoruz. Taşeronlaşmaya karşıyız, sendikasızlaşmaya karşıyız, ucuz işgücüne karşıyız, keyfi olarak ücretsiz izinlere karşıyız, mobbinge karşıyız. Taleplerimiz yerine getirilene kadar direnişimize devam edeceğiz.
“8 Mart’ta alanlarda olacağız!”