Seyit Rıza ve arkadaşlarının katledilişinin 84. yıldönümü dolayısıyla Kadıköy İskele Meydanı’nda anma gerçekleştirildi
15 Kasım 1937 tarihinde Seyit Rıza, Uşenê Seydi, Fındık Ağa, Resık Uşen (Seyit Rıza’nın oğlu), Aliye Mırzê Sıli, Hesenê İvraime Qıji ve Hesen Ağa’nın Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edilmelerinin üzerinden 84 yıl geçti.
Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) ve Avrupa Demokratik Dersim Birlikleri Federasyonu (ADEF) İstanbul Kadıköy’de bir araya gelerek Seyit Rıza ve arkadaşlarını andı. Anmaya, Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD), Halkların Demokratik Partisi Milletvekilleri Zeynel Özen ve Musa Piroğlu ile Munzur Çevre Derneği de katıldı.
Anmada söz alan kurum yöneticileri, Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanmasını isteyerek, “Seyit Rıza Kerbela’da şah Hüseyin’dir. Madımak’ta Hasret’tir. Pir Sultan’dır. 84 yıldır seyidimizin huzuruna gidip mum yakamıyoruz. Bu bize derttir. Milyonları sokağa dökmeden hesap soramayız. Seyit Rıza’dan bu yana bu topraklarda katliamlar sürüyor” dedi.
“Dersim’de tartışmasız bir soykırım uygulanmıştır”
DEDEF Genel Başkanı Özcan Tacar okunan açıklamada ise idam edilişlerinin 84. yılında Seyit Rıza ve yoldaşlarını unutmadıkları ve unutturmayacakları vurgulanarak şu ifadeler kullanıldı:
“1937-38 Dersim Soykırımında, Dersim toplumunun geleneksel önderleri 1935’de TBMM’de çıkarılan Tunceli Kanunu’nun tahakkümcü uygulamalarına direndikleri için tutuklanarak, önceden belli olan sözde yargılamadan sonra Elazığ Buğday Meydanı’nda asılarak idam edildiler. Yine aynı tarihlerde kurşunlanan, süngülenen, bombalanan, uçurumlardan atılan, yakılan, zehirlenen, idam edilen, mezar hakları bile çiğnenen, sürgün edilen on binlerce mazlum insanımızın acılı hatıralarını yüreğimizin en derinliğinde hissediyoruz. Bu katliam, Dersimlilerin belleğinde, tesellisi olmayan ve kabul edilemez bir yara olarak günümüzde dahi kanamaya devam etmektedir. Dersim kimliğinin ve kültürünün temel taşıyıcısı konumundaki -başta Seyit Rıza olmak üzere-halk önderlerini hileyle katledildikten sonra başsız ve çaresiz kalan Dersim kalkına karşı eşine az rastlanılır bir sürgün, kırım, müsadere ve saldırganlıkla, tartışmasız bir soykırım uygulamıştır.”
“Aynı uygulama 84 yıl sonra bile sürüyor”
Toplumu tek tipleştirici devlet iradesinin, 1937’den başlayarak Dersim’in farklı kimliğini yok etmeye ve bunu başarabilmek için de yerel önderliklerin imhasına yöneldiğini ifade eden Tacar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“4 Mayıs Hükümet kararıyla Dersimde köy boşaltmaları ve sürgünler başlatılmış, direnenler yakılıp bombalanmış, çocuklar, bilhassa da kız çocuklar ailelerden kopartılarak başta subay olmak üzere Türk ve Sünni ailelere pay edilmişlerdir. Mağaralara sığınan kadın ve çocukların zehirli gazlarla katledilmesinin yanı sıra, köylerinden toplanan masum insanlar ayırımsız kurşuna dizilmiş veya uçurumlardan atılmışlardır. Bu uygulamalarla, sadece Dersim’e karşı değil aynı zamanda tüm insanlığa karşı suç işlemiştir. Bugün başta bizlere ve bütün demokratik kamuoyuna; insanlığa karşı işlenmiş bu suçun teşhir edilmesi ve bütün insanlık huzurunda lanetlenmesini sağlamak sorumluluğu düşmektedir. Dersim’de gerçekleştirilen soykırımın başlıca sorumlusu, farklı olma hakkını düşman olarak kodlayıp yok eden ırkçı ideolojidir. Onun günümüzdeki devamı ise, aynı uygulamayı 84 yıl sonra bile sürdüren mevcut siyasal iktidardır.”
“İdam edilenlerin mezar yerleri belli değil”
AKP iktidarının, o günlerden aldığı mirası, baraj ve HES’ler, madenler, köy boşaltmaları, arazi tahsisi ve inanç yerlerinin tahribatı ile devam ettirdiğini söyleyen Tacar sözlerine şu şekilde devam etti:
“1937-1938, Dersim halkına yönelik baskı ve asimilasyon politikalarının toptan bir imha haline dönüşme tarihidir. 15 Kasım 1937 tarihinde Dersim’in önde gelenleri, Seyitleri idam edildi. İdam edilenlerin mezar yerleri belli değil. Dersim 80 yıldır, yaralarını sarmaya, inkâr edilmişliğini aşmaya, eşit yurttaşlık hakkını kazanmaya ve tabii atalarının mezar yerlerini bulmaya çalışıyor. Tarihi hatırlamanın ve katledilenlerin anıları önünde saygıyla eğilmenin, ülkemizde ilerde benzeri kitlesel katliamların engellenmesi; insan haklarına saygılı, barışı sağlamış demokratik bir toplumun kurulabilmesi için çok önemli olduğuna inanıyoruz.”
“Arşivler açılsın, ‘Dersim’ ismi iade edilsin”
Tacar, “DEDEF ve ADEF olarak daha önce de birçok kez dile getirdiğimiz taleplerimizi bir kez daha ifade ederek bu taleplerinizin karşılanabilmesi için Dersim toplumu başta olmak üzere, her inanç ve ulustan halklarımızı birlikte ortak mücadeleye çağırıyoruz” diyerek şunları sıraladı:
– Arşivler açılsın, “Dersim” ismi iade edilsin.
– Dersim halkından özür dilensin.
– Sürgünler, kayıplar ve evlatlık alınan çocukların listesi açıklansın.
– Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerleri açıklansın.
– Dillerimize ve Kızılbaş Alevi inancımıza özgürlük tanınsın.
– Munzur’daki Baraj projeleri iptal edilsin.
– Eşit yurttaşlık hakkımız tanınsın.