25.5 C
İstanbul
17 Ağustos Pazar, 2025
spot_img

Seçsek de mi zamlansak, seçmesek de mi zamlansak… Diktatör Muhittin – Emre Kalaylar

“Bugün yirmi üç nisan

Yasaklarla doluyor insan

Ülkemizde tek başkan

Diktatör Muhittin”

Dedi önlüklü bir çocuk ve herkes alkışladı hunharca. Kargalar daha bokunu yemeden kutlama yerine gelen simitçi dayıdan, sabahın köründe kalkmış ve yarım gözlerle esneye esneye çocuğunu getiren velilere kadar, ne olur ne olmaz diye tam teçhizat gelen polis teşkilâtından tut, akşamdan resim öğretmeniyle okulda âlem yapan evli müdür yardımcına kadar hepsi, sanki Diktatör Muhittin’i çok seviyormuşçasına, elleri kızarana kadar alkışladılar. Okul aile birliği başkanı olup aynı zamanda bağışlardan kendine bir AVM açtığı rivayet edilen bir hanım teyze çıktı sahneye ve bağırmaya başladı:

– Biz bugünlere kolay gelmedik dostlar. Ülkemiz zor badireler atlattı ve Allaha şükürler olsun ki Hazreti Diktatör Muhittin (S.A.V.) sayesinde bu zor badirelerin üstesinden geldik. Daha dün sokaklarımız anarşistlerle, teröristlerle, siyonistlerle doluyken şimdi ise sokaklarımız tertemiz. Başkanımız sayesinde hepsi hapishanelerde. Kim için, soruyorum! Ülkenin bütün stadyumlarının kapatılıp hapishaneye çevrilmesi kimin içindi dostlar, soruyorum sizlere! Bütün anarşist savcıların, avukatların, öğretim görevlilerinin ve öğrencilerin kökünü kurutma politikası kimin içindi dostlar, kimin için? Hepsi bizim içindi, hepsi sizin içindi. Hepsi çocuklarımız içindi. Yani bu güzel şiiri okuyan çocuğumuz içindi.

AVM sahibi görünümlü hanım teyzenin yukardaki sözleri, komşusuna dizisinin son bölümünü anlatırmışçasına heyecanlı bir şekilde ilerlerken, şiiri okuyan çocuk ise uyku sersemliğinden ve açlıktan, otomatik olarak burnundaki sümükleri ağzına sokarak zaman geçiriyordu. Lâkin her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bunun da sonu yaklaşmıştı. Kırk kere sol işaret parmağını ilk önce burnuna götüren sonrasında da aynı parmağı işlem yapmaksızın ağzına sokan çocuğumuz, kırk birinci işleminin yarısında, yani tam elinde sümük varken, hanım teyzemiz son lafını etti ve çocuğun sol kolundan tutarak havaya kaldırdı. Hanım teyze istemeden çocuğun sümüğünü sağ ceketine yapıştırdı ve ağzını sahibi olduğu AVM ebadı kadar açarken çocuk sadece sümüğünün yapıştığı cekete bakıyordu.

– Bu küçük şehrimize bakın ah dostlar. On yıl önce neredeydi? Şimdi ise nerede? Soruyorum size, bu kadar kaldırımı kim yaptı? Bu kadar yolu kim dizdi? Bu kadar inşaatı kim dikti?

Hanım teyze de haklıydı. Belediye başkanının kayınbiraderi inşaat mühendisiydi ve o küçük şehirde kendi alanıyla ilgili her şeyi nerdeyse yaptırmıştı. Bir, köprü yaptıramadı. Malum deniz yoktu şehirde. Bir dahaki seçime denizin geleceğini bekleyen seçmenler yok değildi ama. Bunlardan biri de konuşmasını sürdüren hanım teyzeydi.

Hanım teyze sümüklü sağ kolunu kaldırarak sorularını sürdürürken, söylenenler doğrultusunda mecburen bir cevap gelmesini bekliyordu, fakat milletin yarısı uyukladığı için -buna polis teşkilâtı da dâhil- cevap verenler küçük önlüklü çocuklardan başkası olmadı.

– Ulu önder!!!

Hanım teyze şaşkınlığından merdivenin sağında bulunan ulu önder büstüne baktı ve kuş boklarından, büstün neye benzediğini anlayamadı. Lâkin bir yandan da laflarını bozamazdı. Çünkü damadı ihaleye girmişti ve ihaleyi kazanmanın yollarından birkaçıydı. Şiir okuyan sümüklü çocuk ise hâlâ hanım teyzenin kolunda bulunan sümüğüne bakıyordu. Bir parmağı burnunun içinde, bir gözü kadının kolunda şaşkın şaşkın bakıyordu.

– Evet çocuklar doğru bildiniz. Ulu önder Diktatör Muhittin.

Çocuklar bu geri dönüşü hiç yadırgamayarak kabullendiler ve onlar da kuşların sanatsal bir çalışma olarak sergiledikleri büste bakakaldılar. Bir tane zıpçıktı öğrenci bağırdı en arkalardan.

– Öğretmenim ulu önder Diktatör Muhittin’in üstüne kuşlar mı sıçmış?

Öğrencinin bu lafı etmesiyle beraber herkes bıyık altı gülmeye başladı. O anda en arka taraflarda duran ve gece resim öğretmeniyle alemden aleme akan müdür yardımcısı, yanından hiç ayırmadığı cetveliyle, çocuğun mabadına vurdu. Tabii bütün öğrencilerin kafasındaki soru şu kaldı: “Bugün ders olmadığına göre neden cetvel taşıyor bu hoca?”

Bunun cevabını, bir kendisi bir de resim öğretmeninin bilmesi gerekirken, zıpçıktı öğrenci yine çıkardı ağzındaki baklayı ve resim öğretmenine doğru ağlaya ağlaya bağırdı:

– Öğretmenim kocanız benim götüme vurdu?

O anda bütün yarım gözler, HD bir yayın alarak uydularını resim öğretmenine ve cetvelli müdür yardımcısına çevirdi, ama bir tek şiir okuyan sümüklü çocuğun gözü hâlâ kendi sümüğündeydi. Herhâlde kendi sümüğünü ilk defa canlı bir organizma üzerinde görüyordu, ki gözlerini öykünün başından beri oradan ayıramadı. Kendi kolundaki sümüğü fark edemeyen hanım teyze ise sağ kolunu kaldırdı ve bu sanat filmi havasına bir dönem dizisi gibi yaklaştı. Avazı çıkana kadar bağırdı:

– Diktatör Muhittin sen çok yaşa!

Veliler dönem dizisi izleye izleye kendilerini monarşi düzeninde zannettiklerinden olmalı, neredeyse hepsi iki eli önde, baştan aşağı şekilde karşılık verdiler:

– Diktatör Muhittin sen çok yaşa!

Hanım teyze hızını alamadı ve bir daha bağırdı:

– Diktatör Muhittin sen çok yaşa!

Bu sefer veliler, çocuklar, polisler ve hatta simitçi dayı bile avazı çıktığı kadar tekrarlayıp haykırdılar:

– Diktatör Muhittin sen çok yaşa!

Hanım teyze sağ kolunu kaldırarak yine aynı lafı edecekti ve nereden geldiği belli olmayan üçe tamamlama kuralını tamamlayacaktı ki; yanında duran ve ağzı sümüklerle dolu olan çocuğun birden hapşırası geldi. Dayanamayıp tornanın su sıkması gibi ağzındaki sümükleri patır patır hanım teyzenin üstüne boşalttı. Hanım teyze şaşkın, sümüklü çocuk şaşkın ama diğer kitle -veliler, çocuklar, öğretmenler, polisler ve simitçi dayı- elleri önde, başları aşağıda yine aynı düzeni tekrarladılar:

– Diktatör Muhittin sen çok yaşa!

Herkes suskun, hanım teyze suskun ama bu sefer geleneklere ve göreneklere bağlı olan sümüklü çocuk suskunluğunu korudu ve karşılık verdi.

– Siz de görün.

Sümüklü çocuk o anda sümüklü bir hâle getirdiği yanındaki hanım teyzeyi unutmuş olmalı ki bu lafları ederken gözleri gülüyordu. Çünkü ilk defa, belki de son defa, bu kadar insan onu önemsemişti. Belki de hayatında yaptığı en güzel hataydı o. Belki de hiçbir insan herhangi bir hatasından mutlu olamazdı. Ama bu mutluluk uzun sürmedi ve dikkatleri yine kendi üzerine toplayacak olan zıpçıktı öğrenci ortaya atıldı:

– Hocam üstünüze sümük mü sıçtı?

‘Sıçmak’ kelimesini o kadar değişik anlamlarda kullanan bir toplum için zıpçıktı küçük bir öğrencinin böyle kullanmasının pek anormal olmaması gerekirken herkes yine gülmeye başladı. Bu gülme, zıpçıktı bir mabadın cetvelle buluşmasıyla bitti. Ama zıpçıktı durur mu? Yapıştırdı cevabı müdür yardımcısına doğru.

– Hocam ben sizin götünüze vuruyor muyum ya? Niye benim durmadan götüme vuruyorsunuz?

Müdür yardımcısı için sıradanlaşmış bir cetvel operasyonunun sonunda böyle bir karşılık gelmesinin, onun için belki de en büyük yenilgi olması lazımdı. Çünkü cetvel onun silâhıydı ve bütün öğrenciler o silâhtan korkardı ve bazıları gazi bile olmuştu. Ama bu sefer, o silâhın korku yaratamadığı bir çocukla karşı karşıyaydı ve yeni bir yönteme ihtiyaç vardı. Herkes şaşkın bir şekilde müdür yardımcısına bakıyordu. Çünkü her zaman baskın gelmişti ve bir tepki yaratacaktı. Ama bu sefer hazırlıksız yakalandı. Hanım teyze ise konuşmasının bu kadar provake edilmesine ve üstünün sümüklü kalmasına bayağı bayağı sinirlendi ve son silâhını kullanmaya başladı:

– Memleketimizde bu kadar provokatör, bu kadar bölücü ve vatan haini inimize kadar girmişler. Bunlara sessiz mi kalacağız? Bunlara milletin gücünü göstermeyecek miyiz? İşte millet iradesi bugün için vardır dostlarım.

‘Millet iradesi’ lafını geçirirken kendisi, bütün yarım gözlerle dolu polis teşkilâtı hazır pozisyon durumuna girdi ve kask, silah, cop ve kalkanlarıyla savaşa hazırlardı. Sorun şu ki düşman kimdi? Her şeyi bilen hanım teyze bunun da cevabını söyledi polis memurlarına:

– Bu zıpçıktı çocuk tam bir bölücü!

Elli tane tam teçhizatlı polis memuru adım adım çocuğa yaklaştı ve normalde etkisiz bir hâlde duran zıpçıktıyı etkisiz hâle getirdiler. Paket yapıp meşhur gözaltı araçlarına tıktılar. Zıpçıktı bu sefer hiçbir şey söyleyemedi. Söylese de kimse duymazdı. Duysa da duymazdı.

Herkes şaşkınlık ve korku içinde zıpçıktı operasyonuna bakarken sahnede yer alan sümüklüye kimse bakmadı. Bu yüzdendir ki; herkes geri, sahneye, yani hanım teyzeye döndüğünde, onun tek başına nasıl kaldığını kimse görmedi ve kimse sormadı; “Sümüklü nerede” diye. Sümüklü herkes için bir anda önemseniyorken bir anda yok olmuştu herkesin gözünde. Bir anda sevilmişti istemeden ve bir anda silinmişti korku yüzünden. Geriye ise hanım teyzenin üstünde bıraktığı sümükler kalmıştı. Ama hiç kimse o sümükleri görmüyordu. Hanım teyzeye bakıyorlardı ama sümükleri göremezlerdi. Sümükler vardı ama görünmezlerdi. Korkusu olan bir insana o sümükler görünmezdi. Hanım teyze başladı yine sağ kolunu kaldırarak dizi anlatmaya:

– Dostlarım bölücüleri ve vatan hainlerini yakalamak kahraman polis teşkilâtımız kadar hepimizin görevi. Bu yüzdendir ki, Hazreti Diktatör Muhittin’in adını anarak hepinizi göreve çağırıyorum.

Son cümlelerde dizinin final sahnesini anlatırmışçasına yükselen hanım teyze toplu bir alkış aldı ve kimseden cevap gelmeden konuşmasına devam etti:

– Dostlarım, biliyorsunuz ki yakında okul aile birliği başkanlık seçimleri yenilenecek. Başkanımız Hazreti Diktatör Muhittin beni huzuruna çağırdı ve sordu: “Halkın için hizmete devam edecek misin?” dedi. Ben de bunun üzerine dedim ki: “Ben her zaman hizmete hazırım. Çünkü ben halkımın bacısıyım.” Soruyorum size, ben sizin bacınız değil miyim?

Dizinin final sahnesini anlatmasıyla kitleyi uyandıran hanım teyze; “Bacımızsın” lafını birçok değişik ses tonunda duymasıyla, konuşmasına sürdürdü.

– Bacınız hizmete hazır dostlarım. Çok iyi biliyorsunuz ki bacınızın sizlere en güzel şekilde hizmet etmesi için bağış lazım değil midir dostlarım?

Ses tonu sayısında hafif bir azalma olmasına rağmen ‘Evet’ seslerini alan hanım teyze, üstündeki sümüklere hiç aldırış etmeden ve konuşmasını kesmeden devam etti:

– Sizlere soruyorum dostlarım. Okul aile birliği bağışına zam getirelim mi? Milli iradeyi güçlendirelim mi?

Hanım teyze, üstünde sümükler, ağzında bağırmaktan salyalarla bezenmiş hâlde bitirişini yüksekte bıraktı. Son lafın ardından hazır hâle gelen polis teşkilâtına bakakalan kitle ‘Evet’ diyerek cevap verdi hanım teyzeye ve hanım teyze seçim vaadini verdi:

– Bacınızı seçerseniz bağışlara yüzde yüz zam gelecek.

Alkış koptu. Kıyamet kopacak ve herkes şu ikilemde kalacak: “Seçsek de mi zamlansak seçmesek de mi zamlansak?”

 

(Özgür Bir Dünya İçin Kaldıraç, Sayı 202, Mayıs 2018)

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN ŞUBAT SAYISI ÇIKTIspot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 222. SAYISI ÇIKTI!spot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,960AboneAbone Ol