“Savaş bir halk sağlığı sorunudur” dedikleri için yargılanan hekimler, Ankara 32’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıktı. 11 hekimin 6 yıla kadar hapsi isteniyor.
TTB’nin Merkez Konseyi (MK) üyelerinin yargılandığı davanın duruşması Ankara 32’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre duruşmada savunma yapan TTB eski MK Üyesi Dr. Hande Arpat, kadın ve çocuk sağlığını gözeterek açıklama yaptıklarını hatırlattı. IŞİD çetelerine karşı her zaman “karşıt” bir noktada olduğunu söyleyen Arpat, iddianamenin bağlamından kopuk olduğunu kaydetti.
Arpat, “Kadın ve hekim olarak her türlü şiddet ve savaşın son bulmasını istiyorum” dedi.
TTB MK Üyesi Yaşar Ulutaş, hekimliği, sağlığı ve barışı savunduklarını belirterek, şunları ifade etti: “Şiddet tüm yoğunluğu ile kendini hissettirmektedir. Okulda öğretmenler, hastanede hekimler, adliye avukatlar şiddete maruz kalmaktadır. Komşumuz Suriye’de yaşananlar 3,5 milyon Suriyeliyi mülteci konumuna getirmiştir. Savaş sadece devletler arasında olmamaktadır. Yerleşim yerlerinde olmaktadır, çocuklar ölmektedir.”
“Herhangi bir örgütle bağım, bağlantım yoktur” diyen Ulutaş, “Her zaman terörün karşısında olmuşumdur. İnsanı ve insanlığı hedef alan her şeyin karşısında oldum. Tarih bizden yana ve haklıları yazar. TTB’den illegal örgüt ne de bizden illegal örgüt destekçisi çıkar” şeklinde savunma yaptı.
TTB MYK Üyesi Selma Güngör, “Hekimler kendilerini tüm insanlığın hekimleri olarak görür” dedikten sonra, savaşların sonuçlarına işaret etti. Güngör, “Savaş bir halk sağlığı sorunudur ve önlenebilir bir halk sağlığı sorunudur. Savaşın ne olduğunu ve barış içinde yaşamanın bir halk olduğunu biliyoruz. Barıştan ve barış istemekten hiçbir zaman vazgeçmeyeceğim” diye konuştu.
TTB MK Başkanı Sinan Adıyaman, “Bütün çabam insanların daha sağlıklı ve sakat olmadan yaşamını sürdürmesi içindir” diyerek, yaşam hakkını savunduklarını vurguladı ve suçlamaları reddetti.
Hekimlerin savunmaları ardından tüm müvekkiller adına söz alan avukat Ziynet Özçelik suçlamaların kabul edilemez olduğunu söyledi. Özçelik, “Emniyet tarafından gerçek dışı başka kurgu ve düşünüş biçimleriyle suçlu örüntüsü ve görüntüsü yapılmaya çalışılmış” dedi.
Avukat Özçelik, 24 Ocak’ta yapılan açıklama ardından müvekkillerinin Başbakan, Cumhurbaşkanı ve bakanlar tarafından hedef gösterildiğini, tehdit edildiğini hatırlattı.
Avukat Mustafa Güven, “İçişleri Bakanı’nın suçlamasının olduğu bir yerde polis kanıtsız iddialar sunmaktadır. Ne yapsınlar mecburlar” dedi. İddianameyi “çorbaya” benzeten avukat Güven, “Bu çorbada hukuken hürmet edeceğimiz bir şey yok. Eylem değil kanaatler yargılansın istiyorlar. Yasallık üzerinden değerlendirmemiz gerekir” şeklinde konuştu.
Avukatlar ardından, baro başkanları söz aldı. Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan, “En temel insan haklarından olan ifade özgürlüğünü savunmak için buradayız. Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğu ve hukukun hale geçerli olduğunu tüm topluma göstermenizi talep ediyorum” diye belirtti.
İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, “Onlar yaşatmak zorundalar” dedikten sonra, “İktidarın görüşü dışındaki her şey kriminalize edilmeye çalışılıyor” vurgusunda bulundu.
Adana Barosu Başkanı Veli Küçük, Erdoğan’ın açıklamasından sonra soruşturma açılıp, gözaltıların yaşanmasının “bir itibarsızlaştırma operasyonu” olduğunu belirtti. Küçük, “Bu dosya yargı kullanarak, hesaplaşmaya gidildiğini göstergesidir” dedi.
Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, konuşmaya devam edeceklerini belirterek, “Sivil Toplum Örgütleri barış dediği zaman neden suç oluyor. Barışı yargılamak çok zor. Barışı savunmaktan zül duyuyoruz. Hukuksuzluğa dur diyecek sizsiniz. Barışı aklamamız gerekiyor. Hüküm verseniz de hiçbir anlam vermeyecek ama barışı kutsayın” ifadelerini kullandı.
Antalya Barosu Başkanı Polat Balkan, “İnsanlar otoritelerin sözlerine boyun eğmek zorunda mıdır? Gazeteciler nasıl gerçeğe ulaşmak için mücadele ediyorsa doktorlarda sağlık ve yaşam için mücadele ediyor” şeklinde konuştu.
2’şer yıldan 6 yıla kadar hapisleri istendi
Sanık ve avukatların savunmalarının ardından savcı, mütalaasında; 1 Eylül 2016’daki açıklamalarıyla ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçunu işlediklerini, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) ‘Zeytin Dalı Harekatı’na ilişkin 24 Ocak 2018’deki açıklamalarıyla bu suçu 2 kez işledikleri iddiasıyla hekimlerin, TCK’nın 216’ncı maddesi uyarınca 2’şer yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını talep etti.
Savcı ayrıca sanıklardan Hande Arpat’ın, sosyal medya paylaşımları nedeniyle yayın yoluyla zincirleme olarak ‘silahlı terör örgütü propagandası’ yaptığını iddia ederek, bu suçlamayla da 13 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi.
Mahkeme, savcı görüşünün ardından sanık ve avukatlarına, mütalaaya karşı savunma yapmak için süre vererek, bir sonraki duruşmayı 20 Mart’a erteledi.