HDP Eş Genel Başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan, kapatma iddianamesi kabul edilen HDP davasıyla ilgili olarak açıklama yaptı. “Bu davada verilecek karar sadece HDP’ye yönelik olmayacaktır.”
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), HDP’yi kapatma davasına dair Yargıtay Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianameyi kabul etmesi üzerine HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, partilerinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Sancar “Bu davanın savcısı iktidar ise avukatları da halkın bizzat kendisidir, en başta Kürt halkıdır” dedi.
Kapatılma davasının değerlendirildiği HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısına verilen ara sırasında HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, basın toplantısı düzenledi. Sancar şu mesajları verdi:
Türkiye adına talihsizlik
Anayasa Mahkemesi kapatma davası ile ilgili yenilenen iddianameyi bugün kabul etti. Doğrusu, Anayasa Mahkemesi’nin tarihi bir fırsat yakalamışken, bunu değerlendirmemiş olması, Türkiye adına büyük bir talihsizliktir. AYM iddianameyi kökten reddetme şansına, fırsatına sahipti. Bunu yapması için de yeterince hukuki ve vicdani sebep mevcuttu. Çünkü kapatma davası aylar süren bir siyasi kampanyanın sonucunda açılmıştı. Biliyorsunuz, başta iktidarın küçük ortağı MHP olmak üzere, iktidar bir bütün olarak ve yandaşları aylarca HDP’yi hedef gösterdiler, HDP’yi çeşitli platformlarda düşmanlaştıran açıklamalar yaptılar ve tehditler savurdular.
Tehdit ve şantaj kampanyası
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın hazırladığı ilk iddianamenin arka planında bu siyasi, tehdit ve şantaj kampanyası yer alıyor. Üstelik başta MHP olmak üzere iktidarın çeşitli birimleri sadece HDP’yi tehdit etmekle kalmadılar, bizzat başsavcılığı da tehdit ettiler. Bu arka planda hazırlanan iddianamenin herhangi bir hukuki bir değeri olmayacağını, en az hukuk bilgisi olan kişiler de değerlendirebilir.
Siyasi operasyon
Bunun siyasi bir operasyon olduğunu herkes kendi gözleri ile canlı bir şekilde yaşadı. Ve ilk iddianamenin nasıl çürük, boş, çöp bir metin olduğunu da hep birlikte gördük. AYM ilk iddianameyi geri çevirmekle doğru bir iş yapmıştı, şimdi bu konuda hiçbir şey değişmemişken; siyasi kampanya, tehdit, şantaj operasyonları devam ederken üstüne bir de İzmir il örgütümüze canice saldırı yapılmışken, AYM’nin iddianameyi kabul etmiş olmasını hukukla açıklamak mümkün değildir.
İddianameyi reddetmeliydi
AYM, en azından aylardır ve yıllardır süren bu tehdit, şantaj, düşmanlaştırma ve hukuku bütünüyle bir kenara bırakma operasyonlarının altını çizerek iddianameyi reddetmeliydi, üstüne bir de bütün bu kampanyalarının sonucu olduğu açık olan İzmir il binasına yapılan saldırıyı da dikkate almalıydı. İzmir il binasına yapılan saldırı, orada katledilen sevgili yoldaşımız Deniz Poyraz, burada oynanan oyunun ne olduğunu herkese açıkça göstermişken, AYM’nin bu gerçeğe gözlerini kapatmış olması tarihi bir sorumluluk yaratmıştır kendileri adına. Ortada açık bir siyasi operasyon, demokratik siyaseti tasfiye planları üstüne kanlı kirli kaos planları varken AYM iddianameyi reddetmiş olsaydı, Türkiye toplumuna demokrasi umudu adına önemli bir mesaj vermiş olacaktı. Bunu yapmadı, bu nedenle AYM’nin demokrasi, toplumsal barış ve özgürlük adına tarihi bir fırsatı heba ettiğini söylemek zorundayız.
MHP hazırladı, Saray şekil verdi
Ancak AYM’nin bundan sonraki süreçte bu vebali ortadan kaldıracak bir tutum sergilemesi yönündeki beklentimizi korumak istiyoruz. Şüphesiz bu davanın savcısı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı değildir. Bunu defalarca söyledik; bu davanın iddianamesini hazırlayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı değildir. Bu iddianame MHP Genel Merkezi’nde hazırlanmış, Sarayın hukuk birimlerinde son şekli verilmiş ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iletilmişti. Süreç bu kadar açıkken, davanın savcısının bizzat iktidarın kendisi olduğunu herkesin görmesi gerekiyor.
Savcısı iktidarsa, avukatları halktır
Bu davanın avukatları da olacaktır, bu davayı savunmak için avukatlar görev alacaktır. Hukukçularımız, bizler bu davada en güçlü savunmayı yapacağız ama şunu herkes açıkça görsün ki nasıl bu davanın savcısı iktidar ise avukatları da halkın bizzat kendisidir. Bu davada HDP’yi sonuna kadar savunacağımızı ve mutlaka yaşatacağımızı defalarca söyledik. Aynı kararlılığımız daha büyüyerek devam etmektedir. Bu davanın gerçek avukatı halktır, en başta Kürt halkıdır.
Davayı boşa çıkaracağız
İradesine her alanda saldırı yapılan Kürt halkı iradesini savunma kararlılığını her fırsatta ve her zeminde ortaya koymuştur ama davanın avukatı sadece Kürt halkı da değildir. Çünkü davanın hedefi en başta Kürt halkı ve onun iradesidir, ama aynı zamanda HDP’de billurlaşan halkların ortak mücadelesidir. Aynı zamanda bu davanın hedefi Türkiye’de demokrasi umudunu yok etmektir, özgürlük özlemini boğmaktır, barış hayallerini bütünüyle gömmektir. İşte tam da bu yüzden diyoruz ki, bu davayı en başka Kürt halkı savunacaktır ama Türkiye halklarının ortak mücadelesiyle bunu bütünleştirecektir ve Türkiye’deki bütün demokrasi güçlerini de yanına alarak bu davayı boşa çıkaracaktır. Bu davayı boşa çıkaracağız, kararlılığımız tamdır.
Demokrasinin geleceği
Bu davada verilecek karar sadece HDP’ye ilişkin olmayacaktır. Bu davada verilecek karar, en başta AYM’nin kendisi hakkında bir hüküm olacaktır. Eğer HDP’yi kapatma kararı verirse, AYM kendisini de kapatma kararı vermiş olacaktır. Halkın vicdanında ve dünya demokrasi kamuoyunda AYM böyle bir karar verirse, kendini de mahkûm etmiş olacaktır. Ama sadece bu da değildir mesele. Eğer AYM bu davanın sonunda kapatma kararı verirse, şantajlara, tehditlere, kaos planlarına boyun eğdiğini göstermiş olacaktır. Tersinden söyleyelim, AYM vereceği kararla Türkiye’de demokrasinin geleceğini, Türkiye’de toplumsal barışın geleceğini de belirleyecektir. Fakat esas sorumluluk ve görev bizlere düşüyor. Başta Kürt halkı olmak üzere ortak mücadele yürüten halkların temsilcilerine, Türkiye demokrasi güçlerine ve dünya demokrasi kamuoyuna görev düşmektedir.
HDP’yi savunacağız
Biz kararlıyız, HDP’yi sonuna kadar savunacağız, kimsenin şüphesi olmasın HDP’yi yaşatacağız, HDP Türkiye’nin aydınlık geleceğinin ışığı olan çok güçlü bir fikriyattır. HDP sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu’da demokratik birlikte yaşamanın teminatı olan güçlü kökleri olan bir fikriyat ve teşkilattır, bir mahkeme kararıyla bunu etkisizleştirebileceklerini, bir dava süreciyle bu yoldaki kararlılığa gölge düşürebileceklerini sananlar, çok büyük yanılıyorlar. Bu davayı bize karşı sindirme, şantaj aracı olarak kullanmak gibi plan yapanlar varsa, bilsinler tam tersiyle karşılaşacaklar.
Deniz yoldaşımıza sözümüz var
Bu gücü, halktan aldığı siyasi gücünü, Türkiye’nin geleceğini ve politik dengelerini belirleme konusunda kullanacağı yolları mutlaka bulacaktır. Bütün yollar kapatılsa bile, HDP halkla birlikte yeni yollar mutlaka açacaktır. Şüphemiz yok, bütün bedel ödeyen arkadaşlara sözümüz var, en başta Deniz yoldaşımıza sözümüz var. HDP’yi yaşatacağız, büyüteceğiz, mutlaka kazanacağız.”
‘Gündemimizde fesih yok’
Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Sancar, “HDP’yi kapatma davası konusunda partinin feshi olursa dava düşer gibi değerlendirmeler var, bu gündeminizde mi” sorusuna şöyle yanıt verdi: “Sıfır gündem, böyle bir şey gündemimizde yok. İlk günden beri söylüyoruz. HDP’yi sonuna kadar savunacağız, yaşatacağız ve büyüteceğiz. Bu tür spekülasyonlara kimse kulak asmasın. Yürüyüşümüz, HDP’yi savunma ve yaşatma yürüyüşüdür, kararımız HDP’yi büyüterek, bu ülkenin yönetimine ortak etme kararıdır.”
Sancar, kapatma davasına dair muhalefetin tutumuna ilişkin bir soruyu da “Yeni bir aşamaya geldik, her bir aşama Türkiye’deki muhalefet partilerinin de demokrasi güçlerinin de bir sınavı niteliğini taşıyor. Bu konuda benim özel bir değerlendirme yapmam gerekli değildir. Herkes kendi sorumluluğunu, bu davanın amacının ne olduğunu iyice görmeli; demokrasi, özgürlük ve barış içinde bir arada yaşama konusunda samimi olan her çevre ve her parti sorumluluğunu yerine getirmelidir. Bu sınav, halkın vicdanında karara bağlanacak bir sınavdır. Bu sınav tarihin önünde karara bağlanacak bir sınavdır” şeklinde yanıtladı.