3 C
İstanbul
25 Kasım Pazartesi, 2024
spot_img

RÖPORTAJ | Dev Yapı-İş Sendikası: “İşçilerin güveni var, sendikaya güveniyorlar”

İnşaat işçilerinin temel sorunlarını, İstanbul Finans Merkezi şantiyesinde İnşaat-İş Sendikası ile birlikte yürüttükleri kampanyayı ve deprem bölgesini Dev-Yapı İş Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Osman Üney ile konuştuk.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının “6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Gereğince; İşkollarındaki İşçi Sayıları ve Sendikaların Üye Sayılarına İlişkin 2023 Ocak Ayı İstatistikleri Hakkında Tebliğ”ine göre 1 milyon 525 bin 729 işçi inşaat iş kolunda çalışıyor. İnşaat iş kolundaki sendikalı işçi sayısı ise 52 bin 618.

Dev Yapı-İş Sendikası’nın ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre 1344 üyesi bulunuyor. İstanbul, Ankara, Kayseri, Bodrum, Van’da faaliyet yürüttüklerini söyleyen Dev Yapı-İş Sendikası YK Üyesi Osman Üney “Aslında Türkiye ve Kürdistan’da inşaatın olduğu her yerde çalışmamız var.” diyor.

“İş cinayeti görmediğimiz gün, iş kazası görmediğimiz saat yoktu”

İnşaat işçilerinin şantiyelerde, iş yerlerinde karşılaştığı sorunlar neler?

Temel sorun işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunu. İSİG Meclisi’nin raporlarında yılda en az 2000 işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiği yer alıyor. Bunun yüzde 30-35’ini inşaat işçileri oluşturuyor. Bu da İSİG Meclisi’nin tespit edebildiği. İSİG Meclisi de duyarlı mühendislerin, mimarların, sağlık emekçilerinin aktarmasıyla; bakanlıktan kimi verileri alıp raporlaştırıyor. Ama bakanlık çoğu cinayeti örtbas ediyor.

Bunu da havalimanı inşaatından biliyoruz. Yüzlerce inşaat işçisi yaşamını yitirmişken bildirdikleri 60 işçi bile değildi. Ama biliyoruz ki onun on katı iş cinayeti yaşandı. Ben birebir belki o kadarına şahit olmuşumdur. İş cinayeti görmediğimiz gün yoktu, iş kazası görmediğimiz saat yoktu.

Günde en az 2 inşaat işçisi iş cinayetinde yaşamını yitiriyor. Buna neden cinayet diyoruz. Aslında hepsi önlenebilir. Önlemler alınırsa bunların yüzde 90-95’i yaşanmayacak. Ama metreyi, halatı, emniyet kemerini maliyet olarak görüyor. AKM’de şahit olduk. İşçi arkadaşlar dış cephede iskeleyi sökerken önceden bazı parçaları söküldüğü için iskele yan yatıyor. İşçiler paraşüt tipi emniyet kemerleri olduğu için iskelede asılıp kalıyorlar. Arkadaşları sepetle asılı oldukları yerden alıyorlar. Burada iş cinayeti önlendi mesela.

Emniyet kemeri vermek bu kadar maliyetli ve bu kadar zor olmamalı. Can kurtarıyor, hayat kurtarıyor ama vermiyor bunu. Veyahut bunu denetlemiyor.

İşçilerde de kimi zaman ihmalkarlıklar olabiliyor. Beş dakikada yapar inerim mantığıyla giymediği oluyor. Bunu denetlemiyor, bu kültürü geliştirmiyor, öğretmiyor. Bunun önemini anlatmıyor. 5-10 dakikalık bir eğitimle işçiler sahaya sürülüyor. Teorik olarak hiçbir donanımı yok, patikte de karşılığını görmemiş. Çok umursamıyor ve denetleme mekanizması olmadığı için iş cinayetleri bundan dolayı artıyor. Verdiği el takımları, malzemeler çok sağlıklı olmadığı için çok iş kazaları yaşanıyor. Taş motorlarının patlaması sonucu vb. nedenlerle uzuvları kopan arkadaşlarımız oluyor. Dün bir arkadaşımız geldi. Küçük bir önlemi almamışlar parmağı kopmuş. Bunun gibi günde onlarca iş kazası yaşanıyor.

“Birçok arkadaşımızda mide yanması, ekşimesi var”

Bunun yanı sıra beslenme, barınma koşulları çok kötü. Küçük bir odada en az 6-8 kişi kalıyorlar. Dört tane ranza koyuyor, iki tane küçük dolap koyuyor ancak zaten onlar giriyor. Ve 8 insan orada bir yaşam sürdürüyor. İşten geldiği zaman sözde dinleniyor orada. Banyo-tuvaletlerin temizlenmemesi sorunumuz da var. 30 işçiye bir tuvalet, bir banyo, bir lavabo düşüyor. Bunun gibi hijyenden uzak ortamlarda yaşıyorlar.

Yemeklerin sağlıksız olması, kalitesiz malzemelerle yapılması bir sorun. Kullandıkları ürünlerin kalitesizliğinden kaynaklı birçok işçi arkadaşta mide yanması, ekşimesi var. Hemen hemen olmayan işçi arkadaşımız yok yani.

“Denetçi çayını, kahvesini içip yemeğini yiyip gidiyor”

Ücretlerde çift bordro uygulamaları ile işçilerin geleceği çalınıyor. İşçi 12 bin lira maaş alıyor misal. 8bin lirasını bankaya yatırıyor, gerisini elden veriyor. Vergiden kaçırıyor ama işçinin geleceğinden de kaçırıyor. Emekli olduğu zaman işçinin emekliliğine yansıyor. İki kere cumhurbaşkanlığından genelge çıkmasına rağmen hiç oralı değiller. Arayıp soruyoruz mesela. Çift bordro uygulaması yapıyorsun, ispatımız da var. Olsun herkes yapıyor bunu diyor. Herkes yapıyor diye meşru bir şey mi bu yani? Bir cezai yaptırım uygulanmayacağını biliyor, buna güveniyor. Buna güvendiği için bunda ısrar ediyorlar.

Denetleyen yok, şikayet ediyorsun. Denetçi gidiyor, gitmek zorunda ve gittiğini belgelemek zorunda. Gidiyor ofiste çayını-kahvesini içiyor. Hiç işçinin yüzünü görmüyor. Öğlen vakti gidiyor kebap yiyor. Ondan sonra gidiyor.

Dev-Yapı-İş Sendikası YK Üyesi Osman Üney

“Artık yeter gasp edilen haklarımızı istiyoruz”

12 bin işçinin çalıştığı İstanbul Finans Merkezi’nde İnşaat-İş Sendikası ile ortak kampanya yürütüyorsunuz. Bu kampanya ne amaçla ve nasıl başladı?

Finans Merkezi Kampanyası 2022 Şubat’ında başladı. Öncesinde 2021’de Skyland’da İnşaat-İş Sendikası ile ortak bir direniş gerçekleştirdik. Orada iki sendika olarak uzlaşabildiğimizi, ortak mücadele edebildiğimizi gördük. Finans Merkezi büyük bir şantiye. Orada hem bize hem İnşaat-İş’e sorunlar geliyor. Bu sorunları ortak mücadeleyle çözmek hem sendikal mücadeleyi hem de bizim çalışmamız için de iki tarafı güçlendirecek, büyütecek bir proje olarak çıktı önümüze.

Bir kampanya başlattık. “Artık yeter gasp edilen haklarımızı istiyoruz” diye. Geçmişe dönük gasp edilen haklarımız için, bundan sonraki haklarımızın gasp edilmemesi için alınacak önlemler ve yapılacak yaptırımlarla ilgili kampanyamıza başladık.

O zaman da şunu demiştik: “Aklımızı, bilincimizi, gücümüzü birleştiriyoruz. Sermaye örgütlüyse biz de örgütlüyüz. Birlikte sokakta da mücadele ederiz.” İki sendika da mücadeleci sendikalar neticede.

6-7 ayımız hemen hemen her gün eylemsellikle geçti. Eylemde sınırımız yok zaten. Sınırımız olmadığını gördükten sonra sorunlarımız aslında masa başında çözülmeye başladı.

Finans Merkezi şantiyesindeki bu kampanyanın örgütlenmedeki etkisi ne oldu? İşçiler sendikaya karşı bakış açısı nasıl?

6-7 aylık direniş sürecinden sonra işçilerde “Biz bu koşullarda çalışıyoruz ama günün sonunda çıkıp gittiğimizde bütün haklarımızı alıp gideceğiz” güveni oluştu. İş kolunun özgünlüğü ve bizim yetersizliğimizden de kaynaklı  bu güveni örgütlülüğe çeviremesek de işçiler çözüm yeri olarak sendikayı görüyor.

Ailesiyle sorun yaşayan dahi gelip sendikaya danışıyor, sendikayı irade olarak görüyor. Bunun bir yönüyle getirisi oluyor ama oradan öncü işçiler çıkarmak, mücadeleye kazandırmak çok istediğimiz düzeyde değil.

Az önce gelen iki işçi vardı. Mesela FMŞ’de amcasının oğlunun sorununu çözmüşüz. O da sorun yaşamış, amca oğlu demiş “Git bir sendikaya danış” Böyle böyle gittiği şantiyede sorun yaşadı mı anlatıyor akşam odasında veya işbaşında. “Sorun yaşadık sendika geldi birlikte gittik hakkımızı savunduk hakkımızı aldık.” Bu kalıyor onlarda yani. Sorun yaşadıkça, gittikleri yerlerde sendikaya başvuruyorlar.

“Yemekhanede sorun çıkınca yıkıyorlar”

Finans Merkezi Şantiyesinde İnşaat-İş ile birlikte yürüttüğünüz kampanyanın işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri açısından önemi ne oldu?

İş cinayetleri boyutunu aktardım, günde en az 2 işçi iş cinayetinde hayatını kaybediyor. Finans merkezinde de bu kampanyadan dolayı, sendikanın varlığından dolayı buna çok kalkışmıyorlar. İhmallere çok kalkışmıyorlar. İş cinayeti, 3. havalimanı, Torunlar gibi büyük projelere nazaran yok denecek kadar az. İki kez konteynırların yanmasından dolayı iki işçi arkadaş yanarak hayatını kaybetmişti. Onun dışında bildiğimiz 2-3 iş cinayeti var.

İlk iş cinayeti haberini aldığımızda, beton blok düşmüştü bir arkadaşımızın üzerine. Onunla ilgili basın açıklaması yapmıştık ve sürecin takipçisi olup kimi yaptırımları yaptırmak için zorlamıştık. Ondan dolayı buna yeltenemiyorlar. Bu anlamıyla olumlu bir şey oldu bize.

Birçok yemekhane de düzeltmeye gitti. Ben Kalyon’da çalışıyordum, yemekler çok kötüydü. Haşere, kıl, tüy çıkıyor. Ben çıktıktan bir ay sonra arkadaşlar yemekhaneyi yıkmıştı. Ondan sonra firma değişti, yeni bir yemek firması geldi. Günde 12 çeşit yemek çıkıyor, 2-3 çeşit çorba çıkıyor. Yemekhanenin içi yine aynı şekilde. Ötekisinin duvarları kirliydi, iştah kapatan bir ortamdı. Ama sonra biraz daha temiz, ferah, nezih bir yer yapmışlardı. Yıkımdan sonra yeniden inşası daha güzel olmuştu. İnşaat işçileri güzel inşa ederler. Onu da o şekilde güzel inşa etmişlerdi. Bu öteki firmalarda örnek olmuştu. Yemekhanede sorun olduğunda hemen gidip yemekhaneyi yıkıyorlardı. Ondan sonra firma değişiyor, düzeliyor.

Kazanımlarımız var. İşçilerin güveni var, güveniyorlar. Çözümsüz olmadıklarını, çaresiz olmadıklarını, yalnız olmadıklarını biliyorlar.

Deprem bölgesine ilk giden işçilerden birisin. Orada inşaat işçileri olarak neler yaptınız? İzlenimlerin neler oldu?

İlk 2 gün arama-kurtarma faaliyetlerine katılmaya çalıştık. Elimizden geldiğince, kısıtlı imkanlarımızla. Daha önce eğitim almamanın özeleştirisini veriyoruz. Bizim için de acı bir ders oldu. Bir daha olmaması için de sendikamızla ilk yardım ekibi ve ekipmanları oluşturacağız.

Biz apar topar gittik aslında, hiçbir şeyimiz yoktu. Biraz hazırlıklı gitmemiz gerektiğini fark ettik. İlk yaptığımız bir nalbur bulup el ekipmanlarını almaktı. Orada da umduğumuz gibi olmadı. Kimi malzemeleri edindik ama onlar da çok iyi şeyler değildi.

Kritik 72 saat aşıldıktan sonra sesin olduğu yerlerde bizim bu ekipmanlarla bir şey yapmamız mümkün değildi. Çünkü 4 kat bina üstüne çökmüş, 4 katı kazma-kürekle mümkün değil kaldıramayız. O yüzden yaşayanlara umut olmak için yaşam alanı inşa etmeye başladık. Orada bir koordinasyon merkezine dahil olduk. Orada malzememiz yoktu, ilk önce çevre inşaatlardan inşaat iskelesi bulduk. Bulduğumuz iskelelerle ve bir top branda bulmuştuk yine onlarla çadır kurduk. İnşaatlardan strafor bulmuştuk onları da altına diziyorduk. Maksat soğuğu, nemi çok almasın, kendimizce bir yalıtım sistemi yapmıştık. 3-4 arkadaş sıkı, disiplinli bir çalışma ile onun gibi onlarca çadır sistemi kurduk orada.  İnsanların tuvalet ihtiyacı için toprak kazıp inşaatlardan aldığımız alçı torbalarıyla oraya bıraktık. İki günde bir onu kapatıp yenisini açıyorduk. Banyo ihtiyacı için yine inşaat iskelelerinden banyo yapmıştık. Büyük varil kestik, ateşin üzerinde kaynatıp ihtiyacı olan arkadaşlar duş alıyordu.

Gündüz onlarla uğraşıyorduk akşamları da köylere veya koordinasyona iletilen ihtiyaç noktalarına ihtiyaç götürüyorduk. Bir hafta o şekilde çalışmaya dahil olduk. Onun dışında Nurdağı yolunu ilk açanlar içinde üyelerimizin, yöneticilerimizin olduğu ekip. Mersin Akkuyu Nükleer Santrali şantiyesinden, Antep Şehir Hastanesi şantiyesinden birçok arkadaşımız bölgeye gönderilmişti. Şu anda hala deprem bölgelerinde çalışan arkadaşlarımız var.

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN KASIM SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol