Çocuklarını kaybeden ailelerin adalet arayışı 10 yıldır devam ediyor. Faillerin bulunarak cezalandırılmasını bekleyen Roboskili Aileler, bu süre zarfında gözaltı, soruşturmalar ve baskılarla karşılaştı. Aileler “Devlet malına zarar vermek, sınır ihlali, sosyal medya paylaşımları, toplantı ve gösteri yürüyüşüne muhalefet” suçlamaları ile karşılaştı. Ailelerin her adalet arayışının karşılığı baskı ve gözaltılar oldu.

Sınır ticareti bitirildi

Irak Federal Kürdistan bölgesine sınır olan yaklaşık 200 haneli Roboski köyünün nüfusu ise 2 binin üzerinde. Köyün üst tarafında Gülyazı Tugayı, sınır hattında ise Beyaz Tepe üs bölgesi bulunuyor. Hayvancılık ve tarıma elverişli olmayan köyün temel geçim kaynağı sınır ticaretiydi. 34 kişinin ölümü ile birlikte sınır ticareti tamamen kapandı. Sınırın Irak Federal Kürdistan Bölgesi tarafında da askeri üs noktaları oluşturuldu. Köyün geçim kaynağı olan sınır ticareti ise sona ermiş oldu.

Dört bir tarafında askeri üs bölgesi olan Roboski’de son yıllarda kömür ocakları açıldı. Köyde koruculuk da dayatılıyor. Koruculuğu kabul etmeyen gençler ya batı illerine gitmek zorunda kalıyor, ya da kömür ocaklarında ucuz işgücü olarak çalışmak zorunda kalıyor. Köyde gençler işsizlikten ve adaletin sağlanamamasından şikâyetçi.

Kaymakam ailelerden tazminat almasını istedi

Sınır hattında baskılar ve ekonomik baskılarla karşı karşıya olan yakınlarını kaybeden ailelerin üzerinde baskılar artarak devam ediyor. İktidarın çocuklarını kaybeden ailelere tazminat dayatması ise sürüyor. Artı Gerçek’e konuşan aileler, Uludere Kaymakamının bir ay önce aileleri toplayarak 160 bin TL’lik tazminatı kabul etmesini istedi. Aileler ise kaymakamın bu talebine “Bize tazminatı dayatmayın. Önce çocuklarımızın faillerini ortaya çıkarın” dedi. Bunun üzerine Kaymakam ‘Olayı yapan FETÖ’cüler’ deyince aileler, “Tamam o zaman neden bunlar Roboski’den yargılanmadı’ diye sorunca görüşme sona erdi.

Failler yerine aileler yargılandı

Ailelere yapılan dayatmalar bununla da sınırlı değil. Ailelerden bazıları çocuklarının katledilmesi ile ilgili yaptıkları açıklamalar nedeni ile yargılandı. Hakkında birden fazla dava açılan çocuğunu kaybeden Roboskili bir baba, “Bana Cumhurbaşkanına hakaretten dava açmışlar. Konuşsam biliyorum başka bir suçlama ile içeri atacaklar. Hâkim bana ‘Cumhurbaşkanına hakaret etmişsin’ dedi. Bende kimseye hakaret etmediğimi, sadece çocuğumuzun failinin bulunmasını istediğimi ifade ettim. Hakime ‘İnsan öldürmeden daha büyük bir suç var mı’ diye sorunca ‘Yok’ dedi. ‘İşte ben oğlumun kopan başını gördüm. Öldürülmüştü. Bu suçu neden kimse yargılamıyor’ diye sorunca sustu. Bir şey diyemedi. Evet, adalet istiyorum, ama biliyorum ki adalet sağlanmayacak” diye konuştu.

Biz babalar çocuklarımızın parçalanmış cenazelerini topladık

Roboski 10 yıldır gelmeyen adaleti bekliyor. Çocuklarını yitiren anneler yasta. Anneler yıllardır siyah giyiniyor. Neredeyse her gün çocuklarının mezarları başına giderek ağıtlar yakan aileler çocuklarını unutamıyor. Çocuklarının giydiği kıyafetler hala saklanıyor. Katliam günü bombardımanın yapıldığı yere giden bir baba, “Haber alır almaz oraya gittik. Bacakları kopup bunun farkında olmayan biri ‘Ben iyiyim. Bacaklarım kırılmış sanki. Yardım etmeliyim. Diğerlerine bakın’ dedi. İki bacağı yoktu. Sonra öldü. Katırla birlikte yanan biri vardı. Paramparça olmuşlardı. Oğlumun başının yarısı yok. Diğer yarısından tanıdım. Baktım kan izi var. Takip ettim, bir kayaya sırtını dayamış, vücuduna bomba parçaları gözleri açık bir şekilde ölmüştü. El fenerleri açık, yukarı vaziyetteydi. Sanırım uçaklara işaret vermişlerdi, ona rağmen vurulmuşlardı. Ölmek üzere olup vücudunun yarısı olmayıp hala hayatta olan vardı. Üşüyordu. Sürükleyip yanan katırın yanına getirip ısıtmak istedik. Öyle öldü. Orada vahşet yaşandı. Biz babalar çocuklarının parçalanmış cenazelerini topladık” sözleri ile yaşadıkları trajediyi anlattı.

Aileler çocuklarının isimlerini yaşatıyor

Evlerde bombardımanda çocuk yaşta hayatını kaybeden çocukların resimleri asılı duruyor. Çocuklarının isimleri sonradan doğan çocuklara veren aileler kadar, çocuklarının isimlerini evlerine veren aileler de var. Bunlardan biri 13 yaşındaki oğlu Erkan’ı kaybeden Mehmet Encü. Mehmet Encü oğlu Erkan’ı kaybettiği yıl yeni doğan çocuğuna Erkan ismini verdi. Aynı zamanda Erkan’ın ismini evinin duvarına da işledi.  Çocuğunun ölümünü hala kabullenemediğini ifade eden Mehmet Encü, “Çocuğum yaşasaydı şimdi 23 yaşında olacaktı. O acı dinmiş değil. Erkan’ın ismini yeni doğan çocuğuma vererek yaşatmaya çalıştım. Sadece ona değil, hayatımın her alanına ismini işledim. Asla unutmayacağım. Adalet sağlanana, failler bulunup yargı önüne çıkarılıncaya kadar mücadelemi sürdüreceğim” dedi.

Adalet arayışına soruşturmalarla cevap verildi

Roboski’de çocuklarını kaybeden ailelerin yası 10 yıldır sürüyor. Bunlardan biri bombardımanda öldürülen 13 yaşındaki Muhammet Encü’nün annesi Heybet Encü. Anne Heybet Encü adalet arayışını 10 yıldır sürdürüyor. Roboskide düzenlenen protestolara katılmış, anmalarda yer almış, katliamın yapıldığı yere gitmek istemişti. Anne Encü’nün her adalet arayışına soruşturmalarla cevap verildi. Çocuğunu katledenlerin kim olduğunu sorduğu için hakkında soruşturmalar açıldığını, 17 defa mahkemeye gidip geldiğini anlatan Encü, “Biz sadece adalet istiyoruz. Geçtiğimiz 10 yılda adalet yerini bulmadı. Adalet Türkiye’de zaten yok. Çocuklarımız katledildi, davamızın arkasında olacağız” diye konuştu.

‘Geçtiğimiz 10 yılda adalet yerini bulmadı’

Anne Heybet Encü oğlunu nasıl kaybettiğini, adalet arayışını anlatırken gözyaşlarına hâkim olamadı. “Çocuklarımızın günahı yoktu, parçalarını verdiler bize” diyen anne Encü, “Elbiselerinden teşhis ettik çocuklarımızı. Bu acıyı asla unutmayacağız. Sanki bu katliam yeni olmuş gibi. Kalbimiz kırıldı, çocuklarımız bu gün hayatta olsa belki yılbaşında eğlenmek için hazırlık yapmış olurlardı. Bırakmadılar… Adalet bekliyoruz sadece. Çocuklarımıza bunu yapanlar yargılanıp yaptıklarının hesabını ödemiş olsaydı, belki bir nebze içimiz rahatlardı. Ama olmadı, adalet sağlanmadı” ifadelerini kullandı.

’10 yıldır huzur yok, baba olarak acı içindeyim’

Katliamda 16 yaşındaki oğlu Bilal’i kaybeden görme engelli Abdurrahman Encü,  oğlunu anlatınca gözyaşlarına hâkim olamadı. Acılarının ilk gün gibi taze olduğunu, acılarının devam ettiğini anlatan Abdurrahman Encü,  duygularını şöyle anlattı: “Bu 10 yılda huzur filan yok, bir baba olarak sadece acı içerisindeyim. Her gece uyurken çocuğumu rüyamda göreyim diyorum. Benim gözlerim görmüyor, Bilal sürekli okuyup doktor olacağım gözlerini tedavi edeceğim. Bu sözlerini hatırladıkça ağlıyorum. Yemek boğazımızdan geçmiyor. Adalet kalmamış, adalet diye bir şey yoktur. Biz de bu zulmün peşini bırakmayacağız. Çünkü acımız hala ilk günkü gibi, sanki yeni olmuş. Her gece ağlıyorum, çocuğumu düşünüyorum. Adalet yerini bulsa belki bir nebze içimiz rahatlardı. 10 yıl geçti, bu katliamı yapan zalimler cezasını çeker diyoruz ama olmadı. Biz bunu yapanları Allah’a havale ediyoruz.”

Hasan Ürek: Kâbuslar görüyorum

Roboski’de sadece çocuklarının yasını tutan aileler değil, katliamdan şans eseri sağ kurtulan tanıklar da var. Servet Encü, Davut Encü ile birlikte katliamdan sağ kurtulan Hasan Ürek şu anda 27 yaşında.  Katliamdan yaralı olarak kurtulan Hasan Ürek, unutulan kişiydi. Katliamın ardından basın ilk önce hayatını kaybedenlerin sayısını 35 olarak verdi. Çünkü hastanede tedavi gören Hasan Ürek ‘ölü’ sayılmıştı. Ürek aylarca yoğun bakımda kaldı. Vücuduna kalıcı izler kaldı. Bir kulağı işitme duyusunu kaybetti. Uzun süre hafıza kaybı yaşadı, aylar sonra yaşadıklarını hatırlamaya başladı. Katliamın 10’uncu yılında yaşadıklarını Artı Gerçek’e anlatan Hasan Ürek, o gece yaşadıklarının hala rüyalarına girdiğini, kâbuslar gördüğünü söyledi.

‘Heron sesi duyup geri dönenler oldu’

Hasan Ürek, uzun süre o geceye ilişkin yaşananları hatırlamadı. Hafızası zamanla geri gelince yaşadığı acıları da hatırladı. O gün her zaman kaçağa gitmek için köyden gidenlerin sayısının fazla olduğunu anlatan Ürek, “Öğleden sonra saat iki gibi katırları hazırladık.  Ben Yüksel Ürek, Adem Ant ile birlikte hazırlandık.  O sırada okuldan gelen Salih beni de bekleyin, üstümü değiştirip geleceğim dedi. Salih de geldi, dördümüz Alıncık (Roboski mezrası) köyünden yola çıktık.   Roboski köyünü geçtik. O sırada havadan Heron sesi geldi. Kalabalıktık, yolumuza devam ettik. Arkamızda bir grup vardı. Çoğumuz sınıra vardık, baktık arkamızdakilerden birçok kişi dönmüştü. Heron sesinden dolayı onlar evlerine gittiler ama biz devam ettik” dedi. Yükleri alıp sınıra geldiklerinde üzerlerine 7 obüs atışı yapıldığını anlatan Ürek, “Bunlardan 3’ü aydınlatmaydı. Bizde panik bir şekilde sınıra doğru geldik. Sınırın sıfır noktasına vardığımızda evdekileri aradık. Ailemiz ‘Askerler bütün yolları tutmuşlar. Yükleri atın eve doğru gelin’ dedi. 15 dakika sınırda bekledik. Saate baktım, saat 21.15 geçiyordu. İlk bomba düştüğünde bayılmışım.  Bir iki dakika sonra kendimden geçtim. Bir ara gözümü açtım kar içindeyim. Tekrar baygınlık geçirdim. Gözümü 11 gün sonra hastanede açtım. Hafıza kaybı geçirmiştim. 25 gün sonra ailemi tanıdım. Üç yılda fiziki olarak ancak toparlanabildim. Ama hala atlatamadım” diye anlattı.

‘Doktor katliam izine ‘doğuştan mı’ dedi, ben Roboski dedim’

Katliamda arkadaşlarını ve akrabalarını kaybeden, kendisi de yaralı kurtulan Ürek, katliamın izlerini üzerinde taşıdığını söyledi. Eskisi gibi olmadığını ifade eden Ürek, şunları söyledi:  “Eskisi gibi değilim, ağır işleri yapamıyorum. Sol kulağımda işitme kaybı var.  3 kez ameliyat oldum halen aynı, değişen bir şey yok. Geçen sene askere gittim. Askerde 2 ay geçirdikten sonra beni hastaneye sevk ettiler. Gülhane Eğitim Araştırma hastanesiydi. Doktor kulak zarımda aşırı derece yırtık var diyerek ‘Doğuştan kaynaklı mı’ diye sordu. Hayır dedim, Uludere Roboski olayındaki patlamada oldu’ dedim. ‘Asker miydin’ diye sorunca hayır diyerek başımdan geçenleri, nasıl bombalandığımızı anlattım. Dinledi, başın sağolsun, sabır diliyorum demekle yetindi doktor. Kulak için çürük vereceğini söyledi istemedim. Zaten iki ay yapmışım 4 ay daha yaparım dedim. Askerliği öyle yapıp bitirdim.”

Yaşanan katliamla ilgili adaletin sağlanamadığını ve faillerin yargı önüne çıkarılmadığını ifade eden Ürek, tek beklentisinin adaletin sağlanması olduğunu söyledi. Katliamın üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen faillerin hala ortaya çıkarılmadığını ifade eden Ürek, “Adalete güven yok. Roboski katliamı ile ilgili failler yargılansaydı bütün Türkiye’nin adalet güveni artardı. Adaletsizlik Roboski’den başlıyor” dedi.