“Deprem olduğu zaman biz yıkılan binaların oradaydık zaten. Sallanmaya başlayınca hemen yere yattık. Suriye’de bomba attıkları zaman da hemen yere yatardık. Gördük bina iniyor. Koştuk yardım etmeye. Biz çıktık enkazın üstüne. Kimse var mı diye bağırmaya başladık. Bir kadın geldi. Enkaz altında kalan kardeşinin kendisini aradığını, apartmanın girişinde olduğunu söyledi. Apartmanın girişini bulduk. Başladık kazmaya. Bir kadını sağ olarak çıkardık”
Hani, Şervan ve Yazan… Bayraklı’daki bir restoranda garson olarak çalışan 20’li yaşlarındaki bu üç Suriyeli genç, 30 Ekim’deki depremin hemen ardından enkaz altında kalanları kurtarmak için Rızabey Apartmanı’na koştu. Dört kişiyi enkazdan sağ olarak çıkardılar.
Ekiplerin gelmesinin ardından enkaz alanından çıkan Hani, Şervan ve Yazan, günlerdir yardım çalışmaları kapsamında tüm çadırları tek tek geziyor. Çalıştıkları restoran da depremin ilk gününden itibaren servisi kapatarak depremzedelere ve gönüllülere ücretsiz hizmet veriyor.
Sendika.Org’a konuşan Hani, “Deprem biraz bize Suriye’yi hatırlattı. Evlerin yıkılması, çadırlar…” derken, Şervan da dört gündür her sabah erkenden gidip tüm çadırları tek tek gezdiklerini belirtiyor.
Yazan ise enkaz altından bir yurttaşı sağ çıkarmalarının ardından kendilerini sarıp öpen ve “Nasıl çıktınız oraya kadar? Taş düşseydi” diyen esnafa şu yanıtı vermiş: “Dedik ki ‘Biz alışmışız, düşerse biz atarız hemen kendimizi. Suriye’den alışmışız.”
Sendika.Org muhabiri Ozan Cırık, Rızabey Apartmanı’na 200 metre mesafede bulunan işyerlerinde Hani, Şervan ve Yazan ile buluştu. Hem Suriye’den Türkiye’ye geliş süreçlerini hem de deprem günü yaşananları konuştu.
“Suriye’de iyiydik ama savaş çıktı”
Şervan: Adım Şervan. 19 yaşındayım. Suriye’den buraya 2014’te geldim. Halep’te yaşıyorduk. Savaştan kaynaklı köye gittik. Kobanê’de bir yıl yaşadık. Biz IŞİD’i bilmiyorduk. IŞİD vardı biliyorduk ama geleceğini bilmiyorduk. Bir haber geldi, “Hazırlanın, buradan çıkacaksanız” diye. Sabah 7’de çıkıp Türkiye’ye geldik. Bir gün boyunca sınırda bekledik. Biz Türkiye sınırını geçince IŞİD bizim köyümüze girdi. Arkamızdan kurşun attılar. Orada kalsaydık ölmüştük. Bizden sonra da birçok insan öldü. 2014’ten beri de hiç Suriye’ye gitmedim. Buradayım, çalışıyorum. Çok şükür güzel gidiyordu ama bu deprem moralimizi bozdu.
Yazan: Ben de 2014’te geldim Türkiye’ye. Suriye’de iyiydik ama savaş çıktı. Okula bombalar düşüyordu. Artık babam bizi okula göndermedi. Bizden önce abim gelmişti, biz de peşinden buraya geldik. Altı ay Antep’te yaşadık, sonra İzmir’e geldik. Burada çalışmaya başladık. Burada da bir sıkıntı yoktu ama bu deprem oldu morallerimiz bozuldu.
“Deprem biraz bize Suriye’yi hatırlattı”
Hani: 23 yaşındayım. 2012’de Türkiye’ye geldim. Halep’te yaşıyorduk. Sonra köye gittik. Köye de bombalar düşüyordu. Türkiye kapıları açınca buraya geldik. 2014’te işe başladım. Lokantalarda bulaşık yıkıyordum. Dilim de yoktu. O günden beri çalışıyorum.
Deprem biraz bize Suriye’yi hatırlattı. Evlerin yıkılması, çadırlar… Yani biz çok oldu unutmuştuk da bu deprem o günlere geri döndürdü bizi. Depremde korkudan ne yapacağımı bilemedim. Şaşırdık, oraya mı gideyim buraya mı gideyim. Önce ailemi kontrol etmeye gittim. İyilerdi. Ama komşumuzun evi yıkılmıştı. Orada mahsur kalan yoktu, tekrar buraya (enkaz alanı) geldim. Dedim ki yardım edeyim. Çünkü biz bunu gördük, bu işi gördük yani. Nasıl yıkılıyor gördük. Geldik burada arkadaşlarla beraber yardım ettik. Dört kişiyi sağ çıkardık ama beşinci kişi ölü olarak çıktı. Daha sonra polisler gelip bizi alandan çıkardı, kurtarma çalışmaları başladı. Depremin ilk gününden beri buradayız.
“Suriye’den alışmışız”
Yazan: Deprem olduğu zaman biz yıkılan binaların oradaydık zaten. Sallanmaya başlayınca hemen yere yattık. Suriye’de bomba attıkları zaman da hemen yere yatardık. Gördük bina iniyor. Koştuk yardım etmeye. Biz çıktık enkazın üstüne. Kimse var mı diye bağırmaya başladık. Bir kadın geldi. Enkaz altında kalan kardeşinin kendisini aradığını, apartmanın girişinde olduğunu söyledi. Apartmanın girişini bulduk. Başladık kazmaya. Bir kadını sağ olarak çıkardık hamdolsun. Herkese yardım ettik.
İnsanlar bize diyor ki “Nasıl en tepeye kadar çıktınız?” Bizim için hiç sıkıntı yok. Biz gözümüzle her şeyi görmüşüz. Biz alışkınız. Fırıncı geldi bize sarıldı öptü, “Helal olsun size. Sizi gördüm, nasıl çıktınız oraya kadar? Taş düşseydi” dedi. Dedik ki “Biz alışmışız, düşerse biz atarız hemen kendimizi. Suriye’den alışmışız.”
Hani: Herkese geçmiş olsun. Artık bu deprem olmasın diye dua ediyoruz. Artık elimizden geleni yaptık yapıyoruz. Yardıma da devam ederiz.
“Her gün alandaki dört parka gidiyoruz”
Şervan: Dört gündür yatmıyoruz. Yatıyoruz da parça parça. 2-3 saat yatıp kalkıyoruz. Dört gündür her sabah erkenden gidip tüm çadırları tek tek geziyoruz. Yiyecek dağıtıyoruz. Her gün alandaki dört parka gidiyoruz. Ama elimizden bu kadarı geliyor. Çoğu yer açıldı. Ücretle hizmet veriyor. Bizim çalıştığımız yere müşteri geliyor. Patron servis yok diyor geri gönderiyor.
Hani: Bazı lokantalar var, parayla satıyor. Onun vicdanı nasıl alıyor bilmiyorum. Her şey para değildir. Patronumuz bir hafta boyunca bunu devam ettirecek.