Artvin’in Cankurtaran mevkiinde, 3 Eylül’de EFOR maden şirketinin ağaç kesimini engellemeye çalışan üç doğa savunucusuna, şirketle bağlantılı olduğu iddia edilen Muhammet Ustabaş isimli şahıs tarafından silahlı saldırı düzenlendi.
Saldırıda, Reşit Kibar isimli yurttaş hayatını kaybetti. Kibar’ın ölümüne ve iki yurttaşın da yaralanmasına yol açan Muhammet Ustabaş ise tutuklandı.
Öldürülen Reşit Kibar’ın kim olduğunu, bölgede nasıl tanındığını ve verdiği mücadeleyi kardeşi Şükrü Kibar ve Halkevleri Doğu Karadeniz Bölge Temsilcisi Kamil Ustabaş bianet’ten Tuğçe Yılmaz’a anlattı.
Kardeşi Şükrü Kibar, babalarının vefatından sonra kendisine hem babalık hem de ağabeylik yaptığını söylediği Reşit Kibar’ı şöyle anlattı:
“Reşit Kibar, Borçka Çiftepınar mahallesinde yaşayan, TIR şoförlüğü yapan, üç çocuk babası 44 yaşında biriydi. Herkesin abisi, dayısı. Benim de abim. Hopa’da ikâmet ediyordu. Eğlenmeyi, eğlendirmeyi seven kalbi temiz, eli açık abim, herkesin karşısında dimdik durmasıyla tanınırdı.
Eşine, arkadaşlarına saygısından asla ödün vermezdi. Eşiyle çocuklarının üzerine titreyen biriydi. Bizim anne ve babamız vefat etti. Babamdan sonra abim bana babalık etti. Yeri geldi büyüğüm, yeri geldi ahbabım oldu. Birbirimiz için her şeyimizi verecek kadardık. Tam bir abiydi bana.”
“Direnişin parçasıydı”
Halkevleri Doğu Karadeniz Bölge Temsilcisi Kamil Ustabaş ise “Bu toprakların çocuğuydu,” dediği Kibar’ı şu cümlelerle anlattı:
“Bu toprakların çocuğuydu Reşit. Burada herkes onu cesur biri olarak tanırdı. Aynı bölgede yaşamını sürdüren yaşam savunucularıyla birlikte mücadele eden biriydi. Direnişin parçasıydı. Daha önce bölgede kurulmak istenen maden ocağına karşı direndi. Son dönemlerde ise turizm adı altında kamufle edilen projelere karşı duruyordu. Hopa halkı da onu bu şekilde tanırdı.
Zor durumda olan herkesin yardımına koşan, elini uzatan biriydi. Herkes onu böyle bilirdi. Ölümünden sonra Hopa’da derin bir sahiplenme duygusu oluştu. Yaşam savunucuları, onun mücadelesine sahip çıkmak için yeniden bir araya geldi.
Biz bu topraklarda HES mücadelesine karşı önce Metin Lokumcu’yu kaybettik, şimdi de Reşit’i. Bu saldırılarla iktidar, ‘Projelerimizle doğanızı katledeceğiz, karşımıza çıkarsanız da sizi öldürürüz’ mesajı veriyor. Biz bu açık mesajı alıyoruz. Evet, devlet, kolluk kuvvetleriyle, silahlı grupları ve mafyavari yapılarıyla yaşam savunucularının karşısına çıkıyor. Direnişçilerin de yapması gereken tek şey, yan yana gelip, yaşamı örgütlemek ve birlikte mücadele etmek.”
“Acımız çok büyük, öfkemiz de”
Saldırı anında Cankurtaran’da olan ve saldırıdan kıl payı kurtulan Dursun Ali Koyuncu ise cenaze töreninde yaptığı konuşmada Kibar’ı şöyle anlattı:
“Acımız çok büyük. Çok öfkeliyiz. Çünkü en yiğidimizi, en güzel insanımızı kaybettik. Herkesin derdine koşardı. Herkesin düğünlerinde, cenazelerinde emek sarf ederdi. Her zaman en önümüzdeydi. Her gün arardı bizi. TIR’ı park ettiğinde Hopa’ya, hemen koşardı malzemelerin alırdı, ‘Gelin oturacağız, konuşacağız, yiyeceğiz, içeceğiz’ derdi.
Herkesi yedirirdi içirirdi masasında, evine davet ederdi. Bu mücadele boyunca bir gün geri adım atmadı. Sakinliğini hep korudu. Sert olması gereken yerde sert oldu, sakin olması gereken yerde sakin oldu. Bizi hep yönlendirdi, her zaman desteği yanımızdaydı. Acımız çok büyük, öfkemiz de.”