Notice: Array to string conversion in /home/runcloud/webapps/app-direnisteyiz29/wp-content/plugins/td-cloud-library/includes/tdb_functions.php on line 459
11.8 C
İstanbul
19 Ekim Cumartesi, 2024
spot_img

Referandum ve Türkiye solu – M. Ender Öndeş

 
Artık sıkmaya başladı ama…
ÖDP’nin referandumla ilgili bildirisini bulunmaz bir fırsat gibi ucundan yakalayıp özellikle sosyal medyada Türkiye devrimci hareketine bin türlü hakareti saydırma yarışı, hakikaten sıktı.
Noktayı koyalım. Türkiye devrimci sosyalist hareketi, ÖDP’den ibaret değildir. Dünyanın başka köşelerinde (ve Kürt coğrafyasında) olduğu gibi, Türkiye’de de siyasal yelpaze çeşitli yaklaşım ve örgütlenmelerden oluşur. Marksist düşüncenin karakteri gereği onun dayandığı zemin, homojen bir yapı göstermez ve bu, (ayrım çizgileri doğru yerlerden geçiyorsa eğer) öyle çok sakıncalı bir durum da değildir.
Netice olarak, tekrarlayalım: ÖDP, Türkiye solunun bir bölümüdür; iyidir kötüdür ama Türkiye devrimci hareketi, ÖDP’den ibaret değildir; kendi içinde bir bütün de değildir; iyi ki de değildir. Türkiye solunda, başka bir dizi konuda olduğu gibi özel olarak Kürt sorununda da öteden beri değişik tutum ve davranışlar olmuştur, olacaktır da.
Bu hareket, içinde Mahir’lerden, Deniz’lerden, İbo’lardan gelen güçlü bir damarı barındırdığı gibi, aynı damardan Kemal Pir’lere, hatta bizzat Öcalan’ın kendisine doğru akan devrimci kanallar da mevcuttur. Uzak tarihe gitmeye gerek yok; bugün, şu anda da aynı damarlardan gelerek Rojava’da ve Kürdistan’ın değişik toprak parçalarında ter ve kan döken devrimciler vardır. Yalnızca son bir kaç yıl içersinde Mahir Arpaçay’dan Ulaş Bayraktaroğlu’na, Gökhan Taşyakan’a ve Suruç şehitlerine kadar uzanan bir zincir ortadayken, klavye başına çöküp ‘Türk solu…’ diye döktürmeye başlamak, en hafif deyimle saygısızlıktır. Beğenirsiniz beğenmezsiniz ama bu çocuklar, klavye başında oturmak yerine başka bir yolu tercih etmişlerdir; öyle kocaman bir çuval açıp, üstüne de ‘Türk solu’ yazarak canınızın istediği herkesi onun içine tıkıştıramazsınız.
Öte yandan, sorunun kendisi gayet açıktır: Kürt halkının, ya da dünya üzerindeki herhangi bir halkın, kendi kaderini belirlemek için ‘Referandum’ ya da başka bir yolu kullanması meşrudur. Nokta. Bunun tartışılacak bir tarafı yok. İnsanlar, nasıl yaşamak istiyorlarsa ona karar verirler, bu kararlarının da sonuçları herneyse ona katlanırlar ya da katlanmazlar tutup bu sefer o devleti yıkarlar, onların bileceği iş!
Yani öyle TV yorumculuğuna soyunmuş emekli generaller gibi elinde çıtayla harita başına geçip, ‘şu şöyle olursa kaos olur’ gibi laflar etmek, boş iştir. Dahası, Ortadoğu sanki bir huzur adasıymış da Kürt referandumu bu dengeyi bozacakmış gibi kaygılar üretmek, siyaseten de saçmadır.
Ha, referandum süreciyle ilgili eleştiri yapılamaz mı?
Elbette yapılır.
Yapılıyor da zaten.
Örneğin bu kararda Barzani’nin politik olarak sıkışmışlığının payı olduğu, kararın ulusun bütününün iradesini temsil eden bir çoğulculukla alınmadığı, yazılıyor, çiziliyor. Özellikle Kürt siyasal hareketi, önceliğin ulusal birlikte ve ulusal kongrede olduğunu, dolayısıyla bu tür kararların da ulusun bütün iradesi tarafından alınması gerektiğini öteden beri vurguluyor.
Dahası, günümüzün Kürt siyasal hareketi, zaten ‘devlet’ meselesine de farklı bakıyor. Beğenirsiniz beğenmezsiniz, Öcalan, (kendi anladığımı söylüyorum) bir ulusal devlet kurup çatıya bayrak dikmenin marifet olmadığını, Filistin ve Güney Afrika örneklerindeki gibi giderek yozlaşacak olan bu tür bir devlet yerine bölgenin genel olarak demokratikleştirilmesi mücadelesinde başka halklarla birlikte yol yürümenin daha anlamlı olduğunu düşünüyor. Yine Öcalan, böylesi bir ulus devlet yerine, komünlerden kooperatiflerden, halk meclislerinden başlayarak 7’den 70’e bütün toplumun kadın ağırlıklı olarak politik ve örgütlü hale getirilmesini, böylece yeni bir tarz yaratılmasını öneriyor ve zaten şu anda Rojava’da yapılmaya çalışılan şey de bu. Bu düşünceleri ve uygulamalarını doğru bulmayabilirsiniz; olabilir. Ama bu kadarını söyleyip ortadan sıvışamazsınız. Ortadoğu’da 4 parçaya bölünmüş kocaman bir ulus varsa, onlara ikide birde ‘ya hele bi durun. zaten ortalık çok karışık, bir de siz çıkmayın’ diye akıllar fikirler püskürtemezsiniz.
Bu kadar basit ve açık.
Kürt sandığa gider, oyunu kullanır, kullandı da nitekim. Birileri ‘Bunu yaparsan seni bombalarım’ derse de ben, bir devrimci ve sosyalist olarak bütün varlığımla onun karşısına dikilirim. Ha, Kürt -ya da bir başkası- devlet kurar, ben de kurulduğunun ertesi günü o devletin (diğer tüm devletler gibi) tarihin çöplüğüne gitmesi gerektiğini düşünür ve söylerim, o ayrı.
İşin o tarafı bize ait, bizimle ilgili bir sorundur. Bizimle ilgili olan da, bizim aramızda tartışılır; parti bildirileriyle değil!
27 Eylül 2017

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN EYLÜL SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol