Notice: Array to string conversion in /home/runcloud/webapps/app-direnisteyiz29/wp-content/plugins/td-cloud-library/includes/tdb_functions.php on line 459
14.7 C
İstanbul
18 Ekim Cuma, 2024
spot_img

Prof. Dr. Günay Göksu Özdoğan: Barış çağrısı yapmak vicdani bir karardır

Duruşması görülen Prof. Dr. Günay Göksu Özdoğan, “Gerek çatışma gerekse sokağa çıkma yasakları nedeniyle çok sayıda sivilin yaşam hakkının elinden alınmasına şahit olmak beni ziyadesiyle rahatsız etmiştir. Barış çağrısı yapmak benim için vicdani bir karardır” dedi.

“Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attıkları için haklarında dava açılan 12 akademisyenin duruşması ayrı ayrı İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye devam edildi. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ayşe Zeynep Akalın Özdemir ile İstanbul Teknik Üniversitesi’nde okutman Nergis Perçinel’in duruşmalarının ardından Marmara Üniversitesi’nden ihraç edilen araştırma görevlisi Burcu Yılmaz Gündüz’ün duruşmasına geçildi. Gündüz’ün hazır bulunduğu duruşmada ilk olarak kimlik tespiti yapıldı. Gündüz, suçlamaları kabul etmediğini dile getirdi.
Mahkeme heyeti, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 2016/65 esas sayılı dosyanın celbine karar vererek, duruşmayı 28 Haziran gününe erteledi.
TALEPLERİ SONRA GÖRÜŞECEK
Gündüz’ün ardından Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Didem Gürses’in duruşması görüldü. Kimlik tespiti ile başlayan duruşma, avukatların usule dair taleplerini dile getirmesi ile devam etti. Avukatlar TCK 301. madde kapsamında Adalet Bakanlığı’ndan izin istenmesini, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2016/65 esas sayılı dosyanın mahkeme heyeti tarafından istenmesini, ardından dosyaların birleştirilmesini talep etti. İddia makamı taleplerin reddini isterken, mahkeme heyeti 13 ACM’deki dosyanın istenmesine, diğer taleplerin daha sonra görüşülmesine karar verdi. Duruşma, 28 Haziran gününe erteledi.
YURT DIŞINDA OLDUĞU İÇİN KATILMADI
Yıldız Teknik Üniversitesi’nde doktora öğrencisi Semih Savaşal, yurt dışında olduğu için duruşmaya katılmadı. Mahkeme heyeti, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 2016/65 esas sayılı dosyanın istenmesini, ardından dosyaların birleştirilmesi talebinin değerlendirilmesine karar verdi. Duruşma, 18 Eylül gününe ertelendi.
‘TAM OLARAK OTURMADI İDDİANAME’
Marmara Üniversitesi’nden araştırma görevlisi Can Yalçın Armutçuoğlu’nun duruşması görüldü. Duruşma kimlik tespiti ile başladı. Duruşmada Avukat Sevgi Epçeli Aslan söz alarak, iddianamenin kendilerine tebliğ edilmediğini kaydederek, süre talebinde bulundu. Mahkeme başkanı, Armutçuoğlu’na iddianameyi alıp almadığını sordu. Armutçuoğlu almadığını söyledikten sonra “Avukatım iddianame yazılı bir metin paylaştı ama…” demesi üzerine hakim “almışsınız işte” yanıtı verdi. Armutçuoğlu’nun, “Hukuk fakültesi eğitimi alınca iddianame tam olarak oturmadı kafamda” sözleri gülüşmelerle karşılandı. Mahkeme heyeti kararında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosyayı istedi.
Duruşma, geri kalan talepleri reddeden mahkeme heyeti tarafından 28 Haziran gününe erteledi.
Marmara Üniversitesi’nde önceki yıllarda okutman olarak çalışan Doç. Dr. Leyla Şimşek Rathke’nin duruşması da görüldü. Rathke’nin süre talep etmesi üzerine duruşma 28 Haziran gününe ertelendi.
‘BARIŞ ÇAĞRISI YAPMAK BENİM İÇİN VİCDANİ BİR KARARDIR’ 
Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Günay Göksu Özdoğan’ın duruşmasına geçildi. Kimlik tespiti ardından Özdoğan savunma yaptı. Özdoğan, neden metne imza attığını açıklamak istediğini dile getirerek, “Temel olarak iki saikle imzalamış bulunuyorum. Öncelikle vatandaşlık bilinci, sorumluluğu ve vicdanıyla, ikinci olarak da mesleki konumum, donanımım ve bilgi birikimim sebebiyle. Bir vatandaş olarak 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra Güneydoğu illerimizde yoğunluklu olarak Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı yörelerde ve yerleşim birimlerinde giderek büyüyen şiddet ortamında gerek çatışma gerekse sokağa çıkma yasakları nedeniyle çok sayıda sivilin yaşam hakkının elinden alınmasına şahit olmak beni ziyadesiyle rahatsız etmiştir. Burada giderek artan sivil can kayıpları ve insanların çaresizliği yeniden barış ortamının tesis edilmesi zaruretini doğurmuştur” dedi.
Özdoğan, “Hatırlanacak olursa kabaca 2009 yılından itibaren Türkiye’nin yönetici kadrosu çözüm sürecine yönelik yapıcı kararlar almaya başlamış, dil haklarıyla başlayan iyileştirmeler 2014 Temmuz’unda çözüm süreci ile ilgili kanun önerisinin yasallaşması ile devam etmiştir. Uzun yıllar Türkiye’yi çok yıpratan, ciddi can kayıplarına yol açan çatışma ortamının, nihayet müzakereci ve barışçı bir yaklaşımla ortadan kalkmasına yaklaşılıyor olduğu duygu ve düşüncesi hakim olmuştu. Böyle bir deneyim ve hafızaya sahipken yeni bir çatışma ortamının doğması vatandaş olarak bizleri umutsuzluğa şevk etmişti. Böyle bir ortamda meşru muhatap ve siyasi irade sahibi hükümet ve yöneticilere yönelik bir barış çağrısı yapmak benim için vicdani ve akılcı bir karardı. Bundan önce de ister ‘insan hakları ihlalleri’ ister ‘düşünce özgürlüğü’nün korunmasıyla ilgili kaygı uyandıran uygulamalar olsun, bunlara karşı yine vatandaşlık sorumluluğuyla imzaladığım dilekçeler olmuştur” ifadesinde bulundu.
‘ÜLKENİN GELECEĞİ ADINA UMUTLANDIK’ 
Çağdaş katılımcı demokrasilerde vatandaşların böyle bir tasarrufta bulunmalarının çok doğal olduğunu kaydeden Özdoğan, “T.C. Anayasası 74. maddesi ‘dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı’yla bu tür tasarrufları güvence altına almış bulunmaktadır. Ayrıca böyle bir tasarrufun ‘ifade ve görüş açıklama özgürlüğü’ kapsamında da hem T.C. Anayasası hem de Türkiye’nin taraf olduğu çeşitli uluslararası hukuk metinleriyle garanti altına alındığı bilinmektedir” dedi.
Metne aynı zamanda siyaset bilimci kimliği ile imza atmış bulunduğunu kaydeden Özdoğan, “Çalışma konularım arasında karşılaştırmalı olarak etnik kimlik ve milliyetçilik olgusuyla Türkiye siyasal yaşamı var. Özellikle etnik milliyetçiliklerin küresel ölçekte seyrini, milliyetçilikler arası çatışmaları ve bir ulus-devlet içinde farklı etno-kültürel kimliklerin tanınma taleplerini inceledim. Bu taleplere karşı uygulanan devlet politikalarının etkileri üzerine harcadığım düşünsel mesai sonunda da çatışma çözümünde müzakereci ve barışçıl yöntemlerin çok önemli olduğuna kani oldum. Ayrıca barışın tesisi için ‘terör örgütü’ olarak tescil edilmiş bazı temsilci gruplarla devletlerin müzakere etmekten çekinmediği ve olumlu sonuçlara varıldığım gösteren örnekler de bu kanımı güçlendirdi. Şiddeti sona erdirmek için de şiddet yerine müzakere, karşılıklı ikna ve rıza derleme yöntemlerinin daha geçerli olduğuna ikna oldum. Nitekim Türkiye’de de meselenin çözümünde demokratik ve barışçıl yöntemlere başvurulduğunda hem güvenlik güçleri hem de sivil halktan kayıpların azaldığına tanık olduk; görece barışçıl bir ortamın tesis ediliyor olmasıyla da ülkenin geleceği adına umutlandık” dedi.
‘SUÇLAMAYI RENCİDE EDİCİ BULUYORUM’
Özdoğan, “Metnin imzacılarından biri olarak iddianamede yer alan suçlamaları kabul etmiyorum. Suçlamaları öncelikle hiçbir hukuki dayanağı olmaması nedeniyle kabul etmiyorum. Ayrıca bu suçlamaları son derece rencide edici ve onur kırıcı buluyorum” ifadesinde bulundu.
Özdoğan savunmasının devamında, “Siyaset bilimci mantığıyla bakıldığında metnin imzacılarıyla iddianamenin yaklaşımları arasında şöyle bir farkın olduğu açıktır. Bir yanda güvenlik refleksleriyle her türlü insan hakları ihlallerini gözardı etmeye hazır bir yaklaşım diğer yanda hukuk devleti ve insan hakları ihlallerine karşı duyarlılık gösteren yaklaşım. Böyle bir farklılığın hangi saiklerle, hangi siyasi tercihlerle ortaya çıktığı da anlaşılabilir. Bu farklı yaklaşımların hem teoride hem de gerçeklik düzeyinde birbiriyle yarıştığı ve kapıştığı da bilinen bir gerçektir. Ama böyle bir farklı konumlanmanın sonucunda yüzlerce bilim insanın mahkemelere verilmiş olması kanımca son derece hazindir. Doğrusu bu noktada beklentim ve talebim siyasi irade ve icraatı eleştiren bizlerin yargı tarafından korunması ve suçsuzluklarının teslim edilmesidir” dedi.
Avukatların süre talep etmesi üzerine duruşma mahkeme heyeti tarafından 28 Haziran gününe ertelendi.
MAHKEMELER ERTELENDİ 
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ayşe Serdar duruşma salonunda hazır bulundu. Avukatı usule dair talep dilekçesini iletti. Taleplerinin 13 ACM’deki dosya geldikten sonra karara bağlanmasını istedi. Mahkeme heyeti, 13 ACM’deki dosyanın istenmesine karar vererek, duruşmayı 12 Temmuz gününe erteledi.
Özyeğin Ünversitesi’nden Dr. Ali Serdar duruşma salonunda hazır bulundu. Avukatları beraat talebine dair beyanlarda bulundu. Bu talepleri kabul edilemediği takdirde 13. ACM’deki dosyanın getirtilmesi, bunun incelenmesinden sonra dosyanın birleştirilmesini talep etti. Mahkeme beraat talebini reddetti. Savunma için ek süre verilmesine ve 13 ACM’deki dosyanın istenmesine karar verdi. Mahkeme heyeti duruşmayı 12 Temmuz gününe erteledi.
İKİ KİŞİ DURUŞMAYA KATILMADI
Marmara Üniversitesi’nden Okutman Cansever Güner İzmir’de olduğu için duruşması görülmedi. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden araştırma görevlisi Dr. Şükran Çavdar ve avukatı da duruşmaya katılmadığı için duruşma ertelendi.
MA

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN EYLÜL SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol