“On binlerce öğretmenin halihazırda işsiz bir şekilde beklediğini düşündüğümüzde patronlar için sefalet ücretine razı gelecek yeni öğretmenler bulmak hiç de zor değil. Bu yüzden haftada 40 saat derse girerek asgari ücrete razı olan öğretmenler okulda aktif olarak derse girdiklerinden mecburen materyal hazırlama ve evrak doldurma gibi işleri evlerine taşımak zorunda kalıyor.” Ankara’dan özel eğitim öğretmeni anlattı:
“Merhabalar, ben Ankara’nın Mamak ilçesinde görev yapan bir özel eğitimciyim.
Pandemi süreci ülke genelinde olduğu gibi, bizim de içinde bulunduğumuz özel eğitim ve rehabilitasyon sektörünü oldukça olumsuz etkiledi. Zaten geçmişten günümüze kadar gelen sorunlarımız bu süreçle birlikte neredeyse üçe dörde katlandı.
Hükümet, “işten çıkarmaları yasakladık” diyerek emekçileri destekliyor gibi gözükse de işin aslı tam tersi. Patronlar, çeşitli sudan bahanelerle bir sürü kurumda arkadaşlarımızı süresiz olarak ücretsiz izne çıkararak işsizlik sigortasının verdiği “kısa çalışma ödeneği” denen sefalet ücretine mahkûm ediyor ve üstelik işten çıkartmadığı içinde tazminat vermekten kurtuluyor.
Bir şekilde işine devam edebilen arkadaşlarımızın durumu da çok da farklı değil. Asgari ücret ya da biraz daha fazlasını alan arkadaşlarımız geçinmekte zorlanıyor. Buna karşı örgütlenip hakkını aramak isteyen bizlerin karşısına en başta devlet çıkıyor ve en temel hakkımız olan sendikalaşmaya izin vermiyor. Maalesef bizler öğretmen olduğumuz halde eğitim alanında faaliyet yürüten sendikalara üye olamadığımız gibi, ayrı sendika kurmamıza da izin verilmiyor. İş yerinde 3-5 kişiyle yapılan hak arama faaliyetleri de maalesef çoğunlukla işsizlikle sonuçlanıyor. Çünkü özel eğitim sektörü şu anda tamamıyla atama mağduru öğretmenlerden oluşuyor.
On binlerce öğretmenin halihazırda işsiz bir şekilde beklediğini düşündüğümüzde patronlar için sefalet ücretine razı gelecek yeni öğretmenler bulmak hiç de zor değil. Bu yüzden haftada 40 saat derse girerek asgari ücrete razı olan öğretmenler okulda aktif olarak derse girdiklerinden mecburen materyal hazırlama ve evrak doldurma gibi işleri evlerine taşımak zorunda kalıyor ve öğrenci velilerine mesai saatleri dışında da telefonla danışmanlık yapıyor.
Öğrencilerimiz, özel gereksinimi olan çocuklar olduğu için hijyen kurallarının çoğunu ya yerine getiremiyor ya da kuralları henüz edinememiş durumdalar. Bu yüzden de hastalık bulaşma riski çok daha fazla. Buna rağmen yeterli tedbirler maliyetli bulunduğundan alınmıyor.
Resmi okullarda normal çocuklarla eğitimi riskli bulan MEB özel okullarda çocuklarla yüz yüze eğitimde bir sakınca görmüyor. Sanılmasın ki öğrencilerin eğitim hakkı gözetiliyor. Tüm bu risklerin alınmasının tek sebebi patronların keseceği eğitim ücreti makbuzu…”