İhalelerde genelde bakılan şey, işi en düşük teklif veren şirketin alıp almadığı. Görünürde bir rekabet oluşmuşsa, yasaya uygun gerçekleştiği sanılır. Gerçekten öyle mi?
2019 yılında tam 133 ihale düzenlemiş, bunun 72 tanesini de savaş, deprem, salgın gibi olağanüstü koşullarda uygulanması gereken yasa maddesine göre yapılması zorunlu yöntemle gerçekleştirmiş olan Üsküdar Belediyesi; bahsettiğimiz türde ihaleleri anlamak bakımından adeta uygulamalı bir giriş dersi verdi. Sayıştay raporundaki örneği adım adım inceleyeceğiz ama önce teknik bir detayı verelim.
İhaleler genelde farklı kalemlerden oluşur. İhaleyi veren kurum bu kalemlerin birim miktarları, emsallerine uygun birim maliyetleri gibi hesaplamaların yaklaşık tutarlarının yer aldığı bir liste hazırlar. Şirketler de her bir kalem için teklifini sunar. Tüm bunlar toplandığında bizim gördüğümüz ihale fiyatı oluşur. Orada düşük teklif kazanmışsa sorun yok kabul edilir.
Ama işin sırrı tam da o kalemlerde yapılan oyunlarda yatıyor. Nasıl mı?
***
Üsküdar Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü, “muhtelif yerlerdeki iksa yapım işi” ihalesi düzenler. İhalede 29 farklı iş kalemi vardır. İlk adım miktarın belirlenmesi. Aşağıdaki tabloda sözleşmede yer alan miktarlar ile ihaleyi alan şirketin fiili imalatı kıyaslanıyor:
Sözleşmenin 1. kaleminde 3 bin 850 birim yer alırken, şirket 7 bin 366 birim kullanmış. Fark 3 bin 516. Dikkat ederseniz 29 kalemin sadece 4 tanesinde şirket lehine aşırı bir fazlalık var. 10 kalem ise sözleşmede olanın altında kalmış. Çarpıcı olan ise 15 kalem için verilen teklifin “sıfır” olması. Garip bir durum değil mi? Meseleyi biraz daha somutlayalım. Örneğin; çimento enjeksiyonu sözleşmede 50 metreküpken, şirket 196,79 metreküp vermiş. Lakin bu nasıl bir işmiş ki, 15 kalemi hiç kullanmadan işi yapacak inşaatçı!
İkinci adıma geçersek olay biraz daha aydınlanıyor. Şu tabloda her kalem için sözleşmedeki yaklaşık maliyeti ve şirketin fiyat teklifini kıyaslıyor:
Şirketin niye sadece 4 kalemde sözleşmenin çok çok üzerinde miktar teklifi verdiği anlaşılıyor. Çünkü onlar için belirlenen fiyatlar da belediyenin yaklaşık maliyetinin kat kat üzerinde. Mesela; ilk kalem için sözleşmede yer alan maliyet tahmini 103,6 lira. Şirketin verdiği rakam 450 lira. 122 lira olana 6 bin 500 lira; 33 lira olana da 4 bin lira; maliyeti 4.75 lira olan kaleme 3 bin 504 lira; 4.5 lira olana da 3 bin 548 lira teklif sunmuş. İşin kalan yüzde 80’e yakınında şirket, belediyenin belirlediği maliyetin bir hayli altında fiyat vermiş. Hani neredeyse zararına amme hizmeti yapacak!
Peki bunu niye yapıyorlar?
İhale kalemleri tek tek değerlendirilince en uygun teklif ortaya çıkıyor. Sonra da “yasaya uygun biçimde rekabet koşulları sağlanarak ihaleyi verdik” deniliyor. Fakat iş ödemeye gelince manzara hiçte öyle değil. Bu örnekte şirketin yaklaşık maliyetin üzerinde sunduğu sadece 4 kalemin toplamı 5 milyon 872 bin lira. Bütün ihalenin tutarı ise 6 milyon 340 bin lira. Kısaca şirket ihalenin yüzde 95’inden fazlasını kalem oyunlarıyla halletmiş. Son tablomuz işin nihai bitmiş halini gösteriyor:
29 farklı iş kaleminin imalatında 15 tanesinin oranı yüzde 0; 5’i yüzde 5; 5’i de yüzde 19-58. Fahiş teklif sunulan 4’ünün oranı ise yüzde 137 ile yüzde 393 arasında.
Binlerce ihalede, yıllardır uygulanan bir yöntem bu. Sanmayın ki, bu oyunlar küçük ölçekli ihalelerde yapılıyor. 2017 yılında tamamlanan bir otoyolun hikayesi de bu bakımdan çarpıcıdır.
İhaleye 519 milyon liralık teklif sunan şirket, güzergah kazı işi için devletin belirlediği maliyetin 9.2, dolgu işleri için 22.63 kat fazla fiyat teklifi sundu. Fakat teknoloji, mühendislik gerektiren, daha pahalı olan işlere sunduğu teklifler komik düzeydeydi: Menfezlere 12’de 1, altgeçitlere 15’te 1, köprü ve viyadüklere 8’de 1, tünellere 16’da 1, üstyapı imalatına 45’te 1, sinyalizasyona 26’da 1’i kadar teklif verdi. Sonuçta devletin hesabına göre kazma-doldurma işlerinin maliyeti 84 milyon lirayken, şirketin teklifinde aynı işlerin tutarı 517.6 milyon liraya yükseldi. Kabaca hafriyat işini yapan şirket, projenin yüzde 94’ünü bitirmiş ve sözleşmede yer alan hakkediş kriterinin dahi üzerinde başarı göstermiş oldu.
Ulaştırma Bakanlığı’nı denetleyen Sayıştay’ın tespitlerine bakılırsa durum hiçte öyle değildi. Kağıt üzerinde yüzde 94’ü bitmiş işin gerçek hayattaki karşılığı yüzde 33’tü. Nelerin, hangi oranlarda bitirildiğinin dağılımını verelim: Güzergâh işleri yüzde 101, menfezler yüzde 53, tüneller yüzde 16, elektrifikasyon ve sinyalizasyon yüzde 0.
2017’den önceki yol projeleri için ayrılan ödeneğin 2.5 katı kadar harcama yapıldığı halde, menfezlerin ve altgeçitlerin yüzde 1’i, tünellerin yüzde 10’u, üstyapı imalatlarının ise yüzde 1’inin bitirilebildiğini hatırlatalım. İnşaat, mega proje denildiğinde hafriyatın akla gelmesi bundandır.
“Oyun bitmez” diyerek söze başladık ya, yarım kalan işleri tamamlamak için yeni yol devreye giriyor hemen: “İkmal ihaleleri.” Nerede bu adı duysanız, bilin ki orada bir iş daha inşaatçılarca yarım bırakılmış ve parası alınmıştır. Hatta çoğu kez ikmal ihalesi aynı şirkete veriliyor. Tıpkı bir saadet zinciri gibi işliyor, Türkiye’nin ihale düzeni.