Türk sermaye devleti katlettiği insanları örgüt üyesi olduğunu söyleyip bir “çatışma” mizansenini sıklıkla uygulayarak katledenler hakkında soruşturma bile yürütmemesi genel bir uygulama durumundaydı. “Çatışma” mizansenini “gerçekçi” göstermek için katlettikleri insanların eline silah bile tutuşturuyorlardı. Sermaye devletinin AKP iktidarı döneminde ise “çatışma” mizansenini “gerçekçi” göstermeye çalışmaktan çok, “örgüt üyesi” olan birinin katledilmesi ‘hukuka uygun’ durumuna getirildi.
Mezopotamya Ajansı’nda yer alan Ahmet Kanbal’ın haberine göre, Şırnak’ın İdil ilçesinde 16 Şubat 2016’da ilan edilen sokağa çıkma yasağının devam ettiği sırada kendisinden haber alınamayan ve 7 Mart 2016’da cansız bedenine ulaşılan 13 yaşındaki Fatma Elarslan, gizli tanık ifadesiyle “örgüt üyesi” yapıldı. Elarslan’ın hayatını kaybetmesine dair başlatılan soruşturma, Şırnak Cumhuriyet Savcılığı tarafından “Kovuşturmaya yer olmadığı” yönünde karar verildi. Savcılık kararının olayın oluş şekli kısmında, Elarslan’ın cansız bedeninin şehir merkezindeki açık bir alanda taş yığınlarının bulunduğu bölgede 9 kişiyle birlikte bulunduğuna yer verildi. Yapılan otopsi işleminde Elarslan’ın ölümünün ateşli silah yaralanması ve mühimmat patlaması sonucu aldığı yaralardan kaynaklandığı kaydedildi.
Hukuka uygun!
Elarslan’ı öldüren kurşunun hangi silahtan çıktığının tespitinin mümkün olmadığı savunulan kararda, gizli tanık ifadesine dayanılarak Elraslan’ın “örgüt üyesi olduğu” iddiasına yer verildi. Savcılık, “Hilal” isimli gizli tanık beyanlarına dayanarak, Elarslan’ın polisle çatışmaya girdiğini, örgüt üyesi olduğunu öne sürdü. Elarslan’ın özyönetim talebiyle İdil’de silahlı faaliyet yürüttüğünü savunan savcılık, “Güvenlik güçleri ile yapılan çatışmalara katıldığı, güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet gösterdiği esnada güvenlik güçlerince öldürüldüğü değerlendirilmiştir” ifadelerine yer verdi. Kolluk kuvvetlerinin sokağa çıkma yasağı sırasında “almış oldukları emirleri” yerine getirdikleri belirtilen kararda, “Almış oldukları operasyon emrini yerine getirmek için örgüt mensuplarının silahlı ve bombalı eylemlerde bulundukları mahallelerde bulunuyor olmaları sebebiyle yetkili bir merciden almış oldukları hukuka uygun bir emri yerine getirdikleri değerlendirilmiştir” denildi.
“Açık alanda çatışma yok”
Elarslan ailesinin avukatı Veysel Vesek, savcılık kararına dair Şırnak Sulh Ceza Hakimliği’ne itirazda bulunarak, ölümün gerçekleştiği tarihte henüz 13 yaşını dahi doldurmayan ve buna rağmen “örgüt üyesi” olarak kabul edilen, öldürülmenin hukuki hiçbir dayanağı olmadığını kaydetti. Avukat Vesek, Elarslan’ın “örgüt üyesi” olarak kabul görülmesinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu hatırlatarak, “Fatma’nın ne şekilde ve hangi silahla öldürüldüğü dahi tespit edilemezken, örgüt üyesi olarak kabul edilmesi hukuka uygun değildir” dedi. İdil’deki çatışmalara dair tutulan tutanaklara dikkati çeken Vesek, tutanaklarda açık alanda bir çatışmanın olmadığını vurgulayarak, “Dışarıda, açık alanda kolluk ile çatışan kimseden bahsedilmediğine göre Fatma nasıl ve hangi şekilde icra edilen bir operasyon sonucu öldürülmüştür?” diye sordu.
İtiraz reddedildi
Sulh Ceza Hakimliği ise yapılan itirazı reddetti. Hakimlik de ret gerekçesinde savcılık kararını dikkate alırken, gerekçesini de “Eldeki delillere göre şüphelinin beraat etme ihtimali daha kuvvetli ise, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verir. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesinin ikinci nedeni ise; ölüm, af, zamanaşımı gibi nedenlerle kovuşturma olanağı bulunmamasıdır” diye belirtildi.