Gözaltında çıplak aramaya maruz bırakılıp intihara sürüklenen Onur Yaser Can’ın ölümünden 12 yıl sonra açılan davada dört polis ve bir bilirkişi hakkında savcı mütaalasını açıkladı. Avukatlar narkotik şubede çekilen görüntüleri izleterek sanıkların yalan beyanlarını ortaya çıkardı.
Onur Yaser Can’ın ölümünden 12 yıl sonra açılan davanın 4. duruşması İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Tutuksuz yargılanan polisler Hakan Aydın, Onur Ülker ile Muhammet Ongun SEGBİS aracılığıyla katıldı. Şikayetçi Ezgi Sevgi Can ile tarafların avukatları da duruşmada hazır bulunurken; sanık polis Soner Gündoğdu ve bilirkişi Zafer Kökdemir ise duruşmaya katılmadı.
Tanıklar yeniden dinlendi
“Gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma”, “Resmi belgede sahtecilik”, “Resmi belgeyi bozma, yok etme” suçlarından dördü polis beş kişi hakkındaki davada söz alan Avukat Çiğdem Şat, geçen celsede beyanı alınan tanıkların SEGBİS’de yaşanan aksaklıklar nedeniyle yeniden dinlenmesini istedi.
Mahkeme heyeti tanıkların yeniden dinlenmesine karar verdi. Ardından Onur Yaser Can’ın üniversiteden arkadaşları tanık olarak dinlendi.
Tanık Burak Acıl, “Muhbir yapılmak istendiğini, takip edildiğini söylüyordu. Uzaklaşmasını ve dinlenmesini istedim. Kendim kadar yakın bildiğim bir arkadaşımın bu kadar tedirgin olmasına çok üzülüyordum. Daha sonra da ölüm haberini aldık” ifadelerini kullandı.
Tanık Selda Taşkın da Can’ın gözaltında çıplak arama işkencesine maruz kaldığını, ikinci kez karakola çağrıldığını, söylemediği şeylerin altında imzası olduğunu söylediğini aktardı. Taşkın, Can’ın psikolojisi kötü olduğu için bunları güçlükle ifade ettiğini belirtti.
Tanık İbrahim Özgün de Can’ın takip edildiğini söylediğini, polisin arkadaşlarına, işyerine ve yakınlarına da baskı kuracağını aktardığını belirtti.
“Sanıklar gerçeğe aykırı beyan verdi”
Can ailesinin avukatları dosyaya, sanık polislerin Onur Yaser Can’ı gözaltına alarak Narkotik Şube Müdürlüğü’ne götürdükleri ve doktor muayenesine götürdükleri şimdiye kadar ortaya çıkmamış görüntüleri sundular. Söz konusu video duruşma salonunda izletildi. Avukat Tuğçe Duygu Köksal bu videonun şimdiye kadar ortaya çıkmadığını belirterek görüntülerin sanıkların sorumluluktan kaçınmak için gerçeğe aykırı beyanlar verdiğini ortaya koyduğunu söyledi. Köksal, mahkemenin bir önceki duruşmada işkence, eziyet ve intihara yönlendirme eylemleriyle ilgili suç duyurusunda bulunmama kararını hatırlatarak mahkemenin videoyu yeni delil kabul kabul ederek suç duyurusunda bulunması gerektiğini söyledi.
Savcı mütaalasını açıkladı
Görüntülerin izlenmesinden sonra duruşma savcısı mütalaasını açıkladı. Mütalaada, Onur Yaser Can’ın üzerinde 10.8 gram esrar bulunduğu, 2 Haziran 2010’da “Uyuşturucu madde bulundurmak” suçundan tahkikat yapılması talimatı verildiği ve gözaltına alındıktan sonra 3 Haziran 2010’da serbest bırakıldığı belirtildi. Mütalaada, 23 Haziran 2010’da Onur Yaser Can’ın yüksekten düşme sonucu hastaneye kaldırıldığını ve sonraki gün hayatını kaybettiği anlatıldı.
Can’ın vefat etmeden önce bıraktığı ve evde bulunan notta kendisinin soyulduğunu, çırılçıplak kaldığını, işyeri numarası ve adresinin alındığı, serbest kaldıktan sonra tekrar arandığını ve çağrıldığını belirttiği aktarıldı. Önüne getirilen belgelerin imzalatıldığını belirttiği kaydedildi. Mütalaada, 4 sanık polisin, “İştirak halinde birden fazla resmi belgede zincirleme olarak resmi belgede sahtecilik” ve “Resmi belgeyi bozma” suçlarından ayrı ayrı toplam 7 yıl 6 aydan 27 yıl 7 aya kadar hapis istemiyle cezalandırılmaları talep edildi. Bilirkişi olan sanık Zafer K. için ise gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme suçlarından kamu davası açıldığı, ancak sanığın diğer sanıklar ile irtibatını gösteren delil bulunmadığı belirtilerek beraati istendi.
“Suçları salt evrakta sahtecilik değildir”
Mütalaadan sonra söz verilen Ezgi Sevgi Can, “13 yıldır iğneyle kuyu kaza kaza bu sürece gelindi. Ailemin, annemin ve babamın oğullarının yaşam hakkı ihlal edilirken nasıl yıprandıklarının tanığıyım. Bu süreçte onları öldüren şey sadece evlat acısı değil, işlemeyen adaletti. Onların acısına su serpen bir karar olsaydı şu an aramızda olacaklardı. Anne babamın hayatına mal olan bir mücadeleyle bugüne gelindi. Suçları salt evrakta sahtecilik değildir. Bu hikayenin öncesi ve arkasıyla değerlendirilmesini talep ediyorum. Bir önceki ara karardan dönmenizi ve işkence yönünden suç duyurusunda bulunma yükümlülüğünü yerine getirmenizi istiyorum. Sadece Yaser Can ölmedi, Hatice Can, Mevlüt Can da öldü” dedi.
Duruşma ertelendi
Mahkeme heyeti, sanık avukatlarına mütalaaya karşı son savunmalarını yapmaları için süre verdi. Heyet, polislerin ‘işkence’ ve ‘intihara yönlendirme’ eylemleriyle ilgili suç duyurusunda bulunulması talebinin hükümle birlikte değerlendirilmesine karar verdi. Duruşma 5 Haziran’a ertelendi.
“Zaferle sonuçlanan bir celse”
Duruşma sonrası Ezgi Sevgi Can, avukatlarıyla ve davayı bugüne kadar ısrarla takip edenlerle duruşmayı değerlendirdi. Can, dayanışma içinde olanlara teşekkür ederek sözlerine başladı. “Bugün zaferle sonuçlanan bir celseydi diyebiliriz” diyen Can, tanıkların beyanlarıyla polislerin evrakta sahtecilik yaptığını aktardığını anlattı. 13 yıldır hiçbir mahkemeye sunulamayan, delil olarak dikkate alınmayan, narkotik büro giriş-çıkışlarını gösteren kamera kayıtlarının mahkeme huzurunda gösterildiğini hatırlatan Can, sanık polislerin yıllardır evrakta sahtecilik yalanlarının bu görüntülerle ortaya çıktığını ve mahkemenin de delil olarak dikkate aldığını ekledi.
Ailesinin bu duruşmayı göremediğini ama onların çok büyük emeği olduğunu dile getiren Can, “Videoları annem babam hazırladı. 10 cd verildi bize sorgu odası yok, asansör önü, koridor kayıtları vardı dalga geçer gibi. Biz polislerin yalan beyanını ortaya çıkardık. Gelinen aşamada polisler yargı önüne çıktı. İnanıyorum ki sadece evrakta sahtecilikten değil asıl suçlar olan işkence ve intihara sürüklemeden de ceza alacaklar. Sonuna kadar takip edeceğiz” ifadelerini kullandı.