2013 yılında uygulanmaya başlanan 6331 Sayılı İSG Yasası devlet görevlileri tarafından öyle bir müjdelenmişti ki, artık işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunları çözülecek, iş cinayetleri hızla azalacaktı. Aksine iş cinayetleri hızla arttı ve Soma’da, Ermenek’te, Torunlar’da, Şirvan’da toplu iş cinayetleri yaşandı.
Özellikle 2016 yılı şubat ayı ile başlayan ve OHAL sonrası devam eden süreçte, iş cinayetlerinde büyük bir artış meydana geldi. Tespit edilebilen iş cinayeti sayısı 2000’e ulaştı. OHAL sonrası toplu iş cinayetlerinden ziyade tek tek gerçekleşen iş cinayetleri çoğaldı ve seri, sürekli bir biçim aldı. Bu durum işçilerin ülkemizde ve işyerlerinde söz ve karar süreçlerindeki dışlanmasının pekiştiğini de ifade ediyor…
İş cinayetleri yaşanan işkollarında yine ilk üç sırayı inşaat, tarım ve taşımacılık işkolları aldı. Ancak tarım işkolunda yüzde 10 civarında iş cinayetlerinde düşüş gözüküyor. Bu durumun temelinde ise, gerek Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da bölge illerinde sokağa çıkma yasakları sonrası yaşanan sosyal-siyasal durumun etkisi, gerekse ülkemizde tarımın bir kenara atılmışlığı ve tarım alanlarının ranta açılmasının kısa vadede getireceği kar beklentisi yatıyor. Dikkat çekici olan en önemli husus ise; metal, madencilik ve enerji işkollarındaki ölümlerin her geçen gün artış göstermesi. Yine gıda, kimya, tersane/liman, cam/çimento, ağaç/kağıt gibi sanayi işkollarındaki ölümlerin oransal olarak artması, yani iş cinayetlerinin sanayide yoğunlaşma eğilimi göstermesi. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan tarafından bu yılın ilk yarısında Türkiye ekonomisinin yüzde 5 büyüdüğünün açıklanması ile bu hususu birlikte ele almanın önemi ortaya çıkıyor…
İş cinayetlerinin nedenlerinde trafik/servis kazaları, ezilme/göçükler ve yüksekten düşmeler her zaman olduğu gibi ilk üç sırada. Ama özellikle elektrik çarpmasına bağlı iş cinayetlerinde de oransal bir artış söz konusu. Elektrik çarpmalarına karşı alınacak önlemlerin maliyetlerinin çok az olduğu düşünüldüğünde, iş güvenliği önlemlerinin iyice rafa kalktığı da anlaşılıyor. Aşırı-yoğun-fazla çalışmaya bağlı olası ani ölümler ise, (kalp krizi, beyin kanaması vb.) artık kalıcılaşmış durumda. Bu durum, OHAL döneminde çalışma koşullarında herhangi bir iyileştirmenin olmadığını aksine varolan uygulamaların kalıcılaştığını gösteriyor. İşyerlerinde ya da çalışırken şiddet olaylarına maruz kalıp ölen işçilerin varlığı ise, OHAL ile hiçbir sorunun çözülmediğini aksine şiddetin kalıcılaştığını ortaya koyuyor. Yine işyeri intiharlarının nedeni olarak mobbing, borç ve işsizlik, ülkemiz işçi sınıfının içinde olduğu cenderedir. Gün geçmiyor ki mobbing dolayısıyla bir işçimiz, işsizlik nedeniyle üniversiteyi bitiren bir gencimiz ya da borçlarını ödeyemediği için bir emekçimiz yaşamına son vermesin. OHAL’de bu durum olağanlaşıyor…
OHAL döneminde çocuk işçi ölümleri aynı oranda devam ediyor. Yani çocuklara dair politikada hiçbir düzelme yok. Ancak dikkat çeken husus, 28-50 yaş grubundaki işçi ölümlerindeki kısmi artış. Daha evvelki çeşitli raporlarımızda belirtmiştik. 28-50 yaş grubu örgütlülük, haklarını koruma gibi pratiklere daha aşina. Bu yaş grubundaki iş cinayetlerinin oransal artışı, OHAL’in işçi sınıfının ana gövdesine dönük uygulamaların arttığının bir göstergesidir. Yani daha örgütlü kendini koruyabilen işçi sınıfına dönük doğrudan bir saldırı gerçekleşti OHAL döneminde…
OHAL’li bir yılda Türkiye’nin 80 şehrinde iş cinayeti yaşandı. Sadece Ardahan’da iş cinayeti tespit edemedik. OHAL, Türkiye’nin sanayi kentlerindeki işçi sınıfının iş cinayetlerinde ölümünü yoğunlaştırdı. İstanbul bir yana özellikle Kocaeli, Bursa, İzmir, Antalya, Konya, Adana ve Manisa gibi Anadolu’nun önde gelen sanayi şehirlerinde işçilerin sağlığı ve güvenliği alarm vermektedir… Bu hususların bilinciyle işçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesinin ana güncel mücadele eksenini OHAL/KHK rejimine karşı mücadele oluşturmaktadır…