Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin aralarında Emniyet, İstihbarat görevlileri ve Jandarma’nın da yargılandığı davaya Çağlayan’daki İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Polis memurlarının yargılandığı davanın Jandarma görevlilerinin dosyasıyla birleştirilmesi sonucu davadaki sanık sayısı 86’ya ulaştı. Hrant’ın Arkadaşları dava öncesi yaptıkları açıklamada hak savunucularının tutuklanmasıyla adaletsizlik çıtasının yükseldiğini ifade etti.
16. haftalık celsenin 53’üncü duruşmasına, ana dava ile birleştirilen Jandarma dosyasından gelen belgelerin okunması ile başlandı. Ardından Jandarma Samsun İstihbarat Şube Müdürü Birol Ustaoğlu’nun savunmasına geçildi.
‘SAMAST’A TOST VE ÇAY İKRAM ETTİM’
Ustaoğlu savunmasında olayın zanlısı Ogün Samast’ın Trabzonlu olduğunu ve Samsun güzergahını kullanacağı bilgisini alan ilk kişi olduğunu söyledi. Olayın yaşandığı gün üstleri ile yemekte olduğunu ifade eden Ustaoğlu, “Polis memuru Muammer Ay’dan bilgiyi alınca üstlerime bildirdim. İl Jandarma Komutanı Emniyet Müdürünü aradı. Sonrasında 3 araçla terminal bölgesine hareket ettik. HTS kayıtlarından da anlaşılacağı gibi Metro Turizm ile iki görüşmem vardır” dedi.
Ustaoğlu, Samast’ın gözaltına alındıktan sonra direkt il jandarmaya getirildiğini ifade ederek, “Burada üst araması yapıldı. Komutan ile savcı da jandarmaya geldi. Üst araması yapıldığı ve üstleri çıkarıldığı için üşüyordu. Orada delillerin etiketlenmesi işlemi başladı, parmak izi alındı. Ben o sırada bir defa Oğun Samast’ın yanına gittim. Burada korkmamasını, kimsenin kendisine bir şey yapamayacağımı söyledim. Ogün bana ‘Açım’ dedi. Bende bir tost ve çay getirdim kendisine” diye konuştu.
‘GAZETECİ OLAYINI BEN YAPTIM, DEDİ’
Ustaoğlu daha sonra Emniyet Müdürlüğü’ne geçtiklerini Samast’ın yanında kendisinin ve TEM Şube Müdürlüğü’nden bir kişinin daha olduğunu ancak ismini bilmediği bu kişinin daha sonra yanlarından ayrıldığını anlattı. Ustaoğlu, “TEM Şube Müdürlüğü’nden olan polis yanımızdan ayrılınca Samast ile baş başa kaldık. Samast’a sorular sormaya başladım. Samast’a ‘kendini nasıl hissettiğini’ sordum. ‘İyiyim’ dedi. ‘Trabzonlu musun’ dedim ‘yok İstanbulluyum’ dedi. Dink olayını sordum ‘Abi işte o gazeteci olayı var ya onu ben yaptım. ‘Türklerin kanı bozuk’ demiş’ dedi” diye konuştu.
‘ÜRKMEYİ ATSIN DİYE KAMERALI ÇEKİMİ SONRA YAPTIK’
Ustaoğlu, sözünü ettiği sorgu sırasında odada kamera olmadığını ifade ederek, “Diğer polis gelip oturduktan 10-15 dakika sonra kamera konuldu. Biz zaten kamera çekimi yapacaktık ama üzerindeki korkuyu, ürkmeyi atlatması için ilk başta yapmadık. Sorguya sert girilmemesi gerekiyor” ifadesinde bulundu.
‘MEVCUT BAŞARIMIZIN ÖNÜNE GEÇTİ’
Ogün Samast’ın jandarmalar eşliğinde çekilen bayraklı fotoğrafına dair de Ustaoğlu, “Mülakata başlayacağımız için önceliği fotoğrafa verdik. Oda çay ocağı. Uzun büyük bir oda. Öncelikle fotoğraflama işlemini aradan çıkarmak zorunda kaldık. Fotoğraflama işleminde malzemelerin çıkmaması için yakından çektik. Yanındakiler kolu girmek sureti ile oradaydı. Arkadaki takvim dikkat çekse de önceden oradaydı. Bizim bir art niyetimiz yoktu. Bizi en çok üzen olay oldu. Zanlının kahramanlaştırılmasını asla düşünmedik. Eldeki mevcut başarımızın önüne geçti” dedi.
‘TEK BAŞINA YAPTIĞINI SÖYLEDİ’
Ustaoğlu, “İki kez Ogün Samast’a bayrak açtırmak zorunda kaldım. O esnada mülakata devam edebilmesi için ‘Lanet olsun’ diyorsun. Bir anda tüm Türkiye’nin gözü üzerinde. Bir zanlı yakalanmışsın ama herkes yanıt bekliyor. Böyle olunca insan bir anda rayından çıkıyor. ‘Yasin Hayal ve Erhan Tuncel ile ilişkin var mı?’ dedim. ‘Yok abi, ben tek başıma yaptım’ diye yanıt verdi” dedi.
Ustaoğlu, “Söz konusu fotoğraf çıktıktan sonra Samsun’a üç kişilik bir müfettiş ekibi geldi. Müfettişlerin gelişine dair hazırlık yapıldı. Müfettişler geldiğinde belgeleri teslim ettik. Müfettişler ayın 30’unda geldi. İfademi aldılar ve işime döndüm. Bana ifademde gösterilen görüntüler bir gün sonra televizyonda izletildi” dedi.
Ustaoğlu, savunmasına devam ettiği sırada üye hakimlerden Ayçin Sağlık’ın rahatsızlanması üzerinde mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi.
DAVA ÖNCESİ AÇIKLAMA
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı dava öncesi Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması yapan Hrant’ın Arkadaşları, Dink cinayeti ile ilgili herkes yargılanana ve cezalandırılana kadar Adalet Nöbeti’ne devam edeceklerini söyledi. Hrant’ın Arkadaşları adına konuşan Bülent Aydın, 5 Temmuz’da aralarında Hrant’ın Arkadaşları’ndan Özlem Dalkıran’ın da olduğu 10 hak savunucusundan 8’inin tutuklandığını hatırlatarak, “Hak savunucularının gözaltına alınıp tutuklanmalarıyla Türkiye’nin adaletsizlik çıtası bir adım daha yükseldi” dedi.
Dink’in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı davaya Çağlayan’daki İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edilecek.
Dink cinayeti hakkında hazırlanan üçüncü iddianamenin de kabul edilmesiyle, davadaki sanık sayısı 85 oldu. Duruşma öncesi adliye önünde bir araya gelen Hrant’ın Arkadaşları, “Hrant için adalet için” ve “Biz bitti demeden bu dava bitmez” sloganları attı.
Hrant’ın Arkadaşları’ndan Bülent Aydın’ın yaptığı açıklamada, davanın 10 yılı aşkındır sürdüğü hatırlatıldı. Aydın, “İlk defa bu duruşmada Dink cinayetinden yargılananların davaları birleştirildi. Hrant Dink davasında adalet nöbetimiz devam edecek. Bu cinayetle ilgili herkes yargılanana ve cezalandırılana kadar adalet talebimizi sürdüreceğiz” dedi.
‘TUZAK VE KOMPLO İLE KARŞI KARŞIYAYIZ’
Aydın, 5 Temmuz’da aralarında Hrant’ın Arkadaşları’nda Özlem Dalkıran’ın da olduğu 10 hak savunucusunun operasyonla gözaltına alınıp sekizinin tutuklandığını hatırlattı. Aydın, “Hak savunucularının gözaltına alınıp tutuklanmalarıyla Türkiye’nin adaletsizlik çıtası bir adım daha yükseldi. “
Diğer savunucusularıyla birlikte gözaltına alınan ve tutuklanan arkadaşımız Özlem Dalkıran’a buradan bir selam gönderiyoruz. Özlem Dalkıran ve diğer hak savunucuları 27 gündür özgür değiller. Hak savunucularının bile tutuklanıp yargılandığı bir ülke haline geldi Türkiye. Özlem Dalkıran’ın ve hak savunucularının akıl almaz gerekçelerle tutuklanmalarını kabul etmiyoruz. Hak savunucularına kurulmuş bir tuzak ve komployla karşı karşıyayız. Bu süreçte her gün yemi bir yaşan ve karalama bülteni halinde çıkan bazı gazeteler ise basın tarihimizin utanç sayfaları arasında yerini almaya devam ediyor. Özlem Dalkıran yaşamı boyunca barış, adalet ve insan hakları için mücadele eden arkadaşımızdır. Onu bir an önce yanımızda görmek istiyoruz. Özlem’in yeri yanımız ve Türkiye’nin demokrasi mücadelesidir” diye konuştu.